Habur sınır kapısından giren teröristler pişman değiliz dediği halde, yok, yok siz pişmansınız diyerek, salıveren de bu yargı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin komutanlarına akıl almaz cezalar veren de bu yargı değil mi?
Aynı yargı yani!
Teşbihte hata olmaz, "köpekleri salıverip, taşları bağlayan!" yargı.
Helal olsun, adalet denilen şey bu olsa gerek!
Yani, elmayla, armut’u aynı kefeye koymaktan da beter; elmaya armut, armut’a elma demek gibi bir şey...
Bu Aristo mantığı kafalarda neler çağrıştırıyor, neler.
Mesela; hakimlerin, savcıların, hatta avukatların cüppelerinin rengi neden karadır bilen var mı?
Hikayesi şöyle: Bir cinayet davasına bakan mahkeme, ortada somut deliller olmadığı halde, sanık sandalyesinde oturan adama ölüm cezası vermiş.
Cezanın infazından yıllar sonra adamın suçsuz olduğu, cinayeti başkasının işlediği ortaya çıkmış ve o günden sonra mahkeme üyeleri, bu ağır ve telafisi olmayan hatanın utancıyla kara cüppeler giymişler.
Yine de onurlu adamlarmış, hatalarının utancını yaşamışlar hiç olmazsa!
Bu, bir rivayet midir, gerçek midir bilmem?
Ben sadece okuduğumu aktarıyorum!
Zaten rivayet veya gerçek olmasının da çok fazla önemi yok!
Anlatılmak istenen, adalet dağıtmak için kurulan mahkemelerin de çok ağır hatalar yapabileceğidir.
Adaletin her zaman adil olarak sağlanamayacağıdır.
Adalet, gerçekten adil olunduğunda vardır, yoksa adalet adına yapılan haksızlıklar zulümlerin en ağırıdır.
Çünkü, gerçek adalet, çoğu zaman imza atılan karar metinlerinde değil, vicdanlarda tecelli etmektedir!
Gerçekten, cüppeler neden kara bilen var mı?
Mustafa T. Turhan
Hiç yorum yok...