ERBAKAN ’ın malı mülkü paylaşılırken, daha doğrusu çocukları tarafından paylaşılamazken gündeme geldi “cihat parası” kavramı...
Bazı okurlarım soruyorlar:
“Nedir bu cihat parası? Sen bilirsin... Bize bir anlatsana”.
Bildiğim kadarıyla anlatayım:
* * *
“Milli Görüş” hareketinin içinde bulunanlar, yaptıklarını bir tür “cihat” olarak görüyorlardı.
“Milli Görüş” hareketinin yayılması için ahaliden toplanan paralara işte bu yüzden “cihat parası” deniliyor.
Mesele şurada:
“Cihat parası” nerede tutulacak?
Partinin üzerine kaydedilse, rejim partileri kapatıyor ve paraya el koyuyor.
Vakıf kurulsa, rejim bu, bırakır mı, derhal vakfı da kapatıyor.
Peki çözüm?
Tek çözüm var: Parayı ve o parayla satın alınan malları, güvenilir kişilere teslim etmek.
Eh, “güvenilir kişi” deyince de hareket içinde Erbakan Hoca’dan daha güvenilir kişi olamayacağına göre paralar ve mallar Erbakan’ın uhdesine giriveriyordu.
Gerçek budur.
Zaten Erbakan gibi hayatını siyasete adamış, başka bir iş yapmamış bir siyasetçinin, Kanlıca’da yalı, iki fabrika ve trilyonlarla ifade edilen paraya sahip olması başka türlü açıklanamaz.
* * *
Şimdi anlaşılıyor ki:
Hoca’nın Hakk’ın rahmetine kavuşmasından sonra cihat paraları ve malları, Fatih Erbakan ile damat Mehmet Altınöz’ün eline geçmiş.
Büyük kız Zeynep Erbakan’a bir şey düşmemiş ya da düşürülmemiş.
Zeynep pay istiyor, damat Mehmet ile oğul Fatih ise hiçbir şey olmamış gibi yapıyor.
Olayın özü budur.
* * *
Ama iş bu noktada bitmiyor tabii...
Merak ediyorum:
- Söz konusu paranın “cihat parası” olduğu bilindiği halde, nasıl oluyor da Erbakan’ın çocukları paranın ve malların üzerine konabiliyor?
- Bu çocuklar, “dava” için toplanmış paralara nasıl oluyor da el sürmeye kalkışıyorlar? Bırakın başkalarını, bu durumu kendilerine nasıl izah ediyorlar?
- Paraya el koydukları yetmiyormuş gibi nasıl oluyor da “dava için toplanmış para” üzerinden kavga edebiliyorlar?
- Nasıl oluyor da “cihat parası” ile Kanlıca’da yalı alınıyor? Hangi maksatla? Ne tür bir amaçla?
- Ve en önemli soru: Bütün bunlar olup biterken neden “Milli Görüş” davasına gönül verenlerden hiç kimse “bu ne kepazeliktir” demiyor, diyemiyor?
Hiç yorum yok...