Takvime göre de olsa, baharın gelişi her yıl beni adeta coşturur, coşkular ve heyecanlar okyanusunun içlerine atar. Bu duygular içinde güneşin sıcak ışınlarını doyasıya alarak Çayyolu’ nun hakim bir tepesinden yöremizi seyretmeye başladım. Dalmışım!
Bakışlarımla, yükselen düzenli yapılarla onların aralarında adeta “yeter artık üstüme gelmeyin, bana da yaşam hakkı tanıyın” dercesine seslenen yeşil alanları, ağaçların gün geçtikçe güçlenen dallarını seyrediyorum.
İnsanlar ve diğer canlıların yaşamları süresince varlıklarını sürdürdükleri dış ortam çevredir. Bir ülkede canlıların birbirleri ve cansız çevresi ile olan ilişkileri sağlıklı ise o ülkede doğal denge sağlanmış demektir. Ve ülkede insanlara, evcil ve yabanıl tüm canlılar da çevre olgusunun vazgeçilmez elemanları olarak mutludurlar. Bunun için Çayyolu’ muzda yeterli yeşil ve orman alanları ne yazık ki halen tam olarak oluşmamış, bu tepeden izlediğim kadarı ile mevcut alanlar da rant peşinde koşanların, ağaç sevgisinden nasibini almamış olanların tehdidi altındadırlar.
Ülkemizde 20 milyon hektarlık orman bölgelerinin içinde kent ormanlarının payı yirmide birin altındadır ve bu durum yaşam kalitemizi kötü yönde etkilemektedir. Bunun en büyük nedeni yeşil alan ihtiyacının hiçbir zaman ekonomik rant üretmemesidir. Bu durum, başta şehirleri yönetenler olmak üzere politik arenada yeşil alanlara gereken desteğin oluşmaması gibi yanlışlar ve bu ülke için Zaralı sonuçlar doğurmaktadır. Ne var ki, Çayyolu’muzda olduğu gibi, gelişen ve büyüyen yerleşim birimleri, oluşturdukları monoton yapılar ve beton yığınları halindeki binalar insanların içlerindeki doğa özlemini yok etmemekte, tersine arttırmaktadır. Kentlerde İnsan -Doğa ve İnsan- Tüm diğer canlılar ilişkisinin en yüksek seviyede tutulması bir zorunluluktur. Ayrıca, şehrin içinde ama trafikten arınmış bölgelerde, güneşli ve gölgeli kısımları olan çocuk parklarının oluşturulması, imar planlarının buna göre yapılması önemli bir gereksinimdir. Böyle yaparak ülkelerin geleceğine büyük katkı sağlayan uluslar daima ileri ve medenileşm
iş ülkeler sınıfında yerlerini almaktadırlar.
Kentlerin ağaç varlığının arttırılması kadar onların korunması da çok önemlidir. Bunun için yerel yönetimler kararlı olmalı, arsa rantı peşinde koşanların çevirdikleri hilekar ve ülke için zararlı girişim ve oyunları engellemelidirler. Çayyolu’muz da yöremizin ormanlarla kaplanmasını amaç edinen ÇABA Derneği, Başkanı Engin UÇ ve yönetimi ile bu değinilen amaç yolunda gayretlerini artan oranda sürdürmektedir. Derneğimizin çabaları ile oluşturulan orman alanlarımız gökyüzünün göz yaşları ile beslenmekte, kollarını açarak yağan ve yağacak olan yağmurlar için adeta dua etmektedir. Bu tepeden izleme zevkine doyamadığım bu ağaç alanlarının arttırılması yönünde ortaya koyduğu 100 bin ağaç dikimi projesini dinlediğim Yenimahalle Belediye Başkanı Sayın Fethi YAŞAR’ ın bu projesini yürütmeye devam edeceğine olan inancımı hala korumaktayım. Çünkü ben her gün doğadan yeni ve güzel şeyler öğreneceğimi biliyorum ve doğa ile bağını kopartanların karaya vurmuş balık misali nefessiz kalacağını da biliyorum. Bir şehri, şehir yapan şeylerin başında binaların saçaklarından kendi doğal ortamı ağaçların dallarına atlayan sincaplar, o sincapların o saçak üzerinde yürüyüşleridir. Yeşil ormanların daveti ile yağan yağmurların sonrasında oluşan sükunettir. Şehrin medeniliği, ormanı ve kedileridir. Ben bu tepeden seyretmekte olduğum Çayyolu’nu bunun için çok seviyorum. Gece herkes ortalıktan çekildiğinde bir çöp konteynırının yanında , çöplerin arasından başını kaldırıp “Burada ne işin var?” dercesine bakan güzeller güzeli kedileri olduğu için seviyorum bu yöreyi. Ve sanki o tepeye diktiğimiz ağaçlara konuşlanmış, serenat yapan kuşlara ev sahipliği yaptığı için seviyorum bu yöreyi. Bu duygularla tekrar geleceğimi söyleyerek o tepeden iniyorum.
Reşat ÖZKAN
Çayyolu Haber Bülteni
Hiç yorum yok...