Benim için önce Çayyolu gelir. Bugüne kadar bölgenin hakları, çıkarları için defalarca yargılandım, tehdit edildim, hakarete uğradım. Kişisel ikbal uğruna Çayyolu’nun dokusunun bozulmasına hiçbir şekilde göz yummam! Bölgenin dokusu için on yıldır ne yaptıysam, aynı şeyleri yapmayı sürdüreceğim!
Bir aylık Amerika gezisinden önceki ayın sonunda döndüm. Hayretle izlediğim bir sürü gelişme olmuş ve arkadaşlar bu gelişmelerden bir satırını bile bana aktarmamışlardı. Olanları öğrendiğimde elbette çok üzüldüm. Üzülme nedenim sadece kendi adıma değildi.
Öncelikle Başkanlığını yaptığım ÇABA Derneği’ne belediyenin ek binasında ayrılan odanın anahtarları geri istenmiş. Arkadaşlar da vermek zorunda kalmışlar. Nedeni ise Çayyolu Haber Bülteni’nin önceki ayki manşeti. Çayyolu Haber Bülteni ile ÇABA’nın arasında nasıl bir bağ kurmuşlar pek anlamadım ama verdiğimiz haber noktasına, virgülüne kadar doğruydu. Aksi takdirde belediye bir açıklama göndermiş olsaydı, yayınlardık.. Ve ben böyle bir haberi Çayyolu halkından asla saklayamazdım. Kimse kusura bakmasın, benim için önce Çayyolu geliyor. Külliye haberini Belediye başkanının da açıklamasını alarak öyle yayınladım.
Ne demişiz “KÜLLİYE”! Adamlar, “Külliyemize yardım edin” pankartı astılar; demek ki varmış!
ANAHTARIN GERİ İSTENİŞİ
Semt Birimi Yöneticisi Hale Albay bir anahtar uzatmış ve ek bina içinde “ÇABA’ya ait” demişti.
Ek binaya gidip gitmemeyi arkadaşlarla, “Belediye’nin şemsiyesi altında ne kadar özgür olabiliriz ki” diye uzun uzadıya tartıştık. Sonuçta gitmeye karar verdik. ÇABA’nın yerini de daha çok kira ödememek için 15 Nisan’da boşalttık. Alınan bu karar doğrultusunda bize uzatılan anahtarları alıp arkadaşlara verdim; gidin ve yerleşin dedikten bir gün sonra Türkiye’den ayrıldım.
Bu arada bülteni çıkarıp Çayyolu’na dağıtmıştık.
Birileri oradaki “Çayyolu’na külliye” haberinden fena şekilde alınmışlar. Oysa ben, oradaki yapı nedeniyle gerek e-posta yoluyla, gerekse gelen telefonlarla bunalmış, Fethi Yaşar’la da görüşüp, durumu haber olarak, yorum katmadan yazmıştım.
Ben yurt dışındayken “Anahtarı geri verin” talimatı gelmiş Belediye Başkan Yardımcısı’ndan. Al işte dakika bir gol bir! Belediyenin şemsiyesi altına girdin mi, böyle olur!
Çocukken top oynardık. Çevremizdeki insanların hemen hepsi yoksuldu. Çaputtan top yapardık. Birinin babası top aldı mı, onun mahalledeki yeri on basamak yukarı çıkar; kuralları o koymaya başlardı. Sevmediği çocuk aynı takımda da olsa, ben bunu oyunda istemiyorum, der işi bitirirdi. Aynı olayla karşı karşıyaydık. “Bu sahada top oynayamazsın, hadi dışarı!” diyordu adam! TOP denilince bu olay aklıma gelir hep!
ÇABA’nın iade ettiği anahtar nereye verilmiş biliyor musunuz? Bizi sorumsuzca eleştiren bir dergiye yani bir ticari kuruluşa teslim edilmiş o başkan yardımcısı tarafından, kinaye yapar gibi…
Fethi Yaşar, “Ek binadaki yerler Çayyolu için çalışan derneklere verilecek!” demişti. O ticari kuruluşun yanında, Egem Platformu’na, Gelibolu Derneği’ne, Kameramanlar Derneği’ne birer oda verilmiş.
Bunlar mı Çayyolu için çalışan dernekler!
KENT KULÜBÜNÜN GELİŞİMİ
Ek binanın en üst katındaki lokal yeri ortadan ikiye bölünmüş; bir yanı “kadınlar lokali” bir yanı da “Erkekler lokali” olarak planlanmıştı. Tesadüfen gördüğüm bu planların ardından Belediye başkanına bu planlamanın (haremlik-selamlık biçiminde) doğru olmadığını anlatmış, burada Çayyolu’nun ihtiyacı olan bir “Çayyolu Kulübü”nün kurulması gerektiğini söylemiş ve ikna etmiştim. Aradaki duvar yıkıldı!
Bina tamamlandığında belediye başkanı aradı ve “Lokal yerinde buluşalım” dedi. Buradaki buluşmamızda da, “Haydi kur!” noktasına geldi. Biz de safiyane, beş arkadaşı bir araya getirip kulübü kuralım, sonra Çayyolu sakinleri gelir üye olurlar ve istediğimiz durum oluşur, girişimci olarak başlatırız, sırası geldiğinde de görevi yapabilecek olanlara devrederiz, diye düşündük ve bunu yayınladık. Ancak birkaç gün sonra arkadaşlar, bölgeden birilerini çağırıp bir toplantı yaparak kulübün daha geniş kapsamlı şekilde kurulmasını önerdiler. Biz de makul karşıladık ve Lagos’taki o toplantıyı gerçekleştirdik.
Oradaki toplantıda haziruna yönetim kurulunun kaç kişiden oluşması gerektiğini sorduk, hazırladığımız tüzüğü tartıştık. 9 kişilik yönetim kurulu üyeliğine 17 kişi aday olunca da orada hazır bulunanlarla seçim yaparak girişimci bir grubu oylarla ortaya çıkardık.
“Açılışta çayı siz vereceksiniz” denilince kolları sıvadık. Ancak açılış günü bize, bu işi belediyenin destek hizmetleri yapacak denilince durduk. Ve ardından lokalin işletmesinin partili bir vatandaşa verildiğini hayretle öğrendik. Alan vatandaşın da “Ben hiçbir derneğin altında çalışmam” dediğini duyduk. Bizim böyle akçalı işlerde çalışma gibi bir niyetimiz yok. Ancak şık olmayan durumlarla karşılaştık.
Ve bu aşamaya kadar yaptığımız toplam harcama 5350 lirayı bulmuştu.
Biz çalışmalarımızda kimsenin desteğini istemedik. Projelerimizi ortaya koyduk; çıkan sonuçla da bugünlere kadar geldik.
Bu arada tanıdığım ve tanımadığım birçok kişi kolları sıvamış, beni karalamak üzere dizi dizi yazılar kaleme almışlar. “Çayyolu Kent Kulübü”nü de benimle özdeşleştirerek veryansın ediyorlar, bir sürü soruları ard arda sıralıyorlar.
Partililiğimiz bile tartışılmaya başlanmış. Yok iki partiyle ilişkimiz varmış da, yok CHP’li sanıyorlarmış da öyle değilmişiz. Geçen dönem belediye meclisi üyeliği yapmış olmamıza ve dik durmamıza rağmen bunlar dillendirilmiş. Yok “Engin Uç’a yol veren Çayyolu’ndan yol alırmış…” gibi zırvalar ortalıkta dolaşıp gitmiş. Bunları kimlerin söylediğini çok iyi biliyorum. Ama dönen dolaplar, siyasi entrikalar bu çerçevede yol alıyor. Bu konuda o kadar çok piyon var ki, bunlarla muhatap bile olmak istemiyorum! Zaten aylardır süren karalamalar, hakaretlere verilecek karşılık hukuk çerçevesinde olacağı için Ankara’da bir hukuk bürosu bunların üzerinde titizlikle çalışıyor.
Birileri de soru sorup duruyor. Onları da cevaplandırayım;
1- Ek binanın lokalini biz kiralamadık. Belediye Başkanının haydi kulübü kurun demesi ile harekete geçtik ve bölgenin örgüt liderlerini toplantıya çağırdık. Ortaya çıkacak olan tablo tüm Çayyolu’na ait olacaktı, bana değil! Seçimle gelecekti orayı yönetecekler...
2- Ben Engin Uç olarak Yenimahalle Belediyesi’nin hiçbir ihalesine giremem. Çünkü Belediye Yasası üç yıl boyunca benim özellikle Yenimahalle Belediyesi ile alışveriş yapmamı yasaklıyor. Bugüne kadar da Fethi Yaşar’dan kendim ve ailem için herhangi bir istekte bulunmadım. İsteklerim hep toplumsal boyuttaydı.
3- Kurulmamış bir derneğin ihaleye girmesi zaten söz konusu olamaz. Gelişmeler üzerine kent kulübüne seçilen yönetim kurulu üyeleri derneğin kuruluş işini askıya aldılar. Oluşan bu durum karşısında ben o kırkbeş kişi ne karar alırsa onu yaparım...
4- Lokal yerinin üzerinde hala “Şehir Kulübü” yazıyor. Bu yazıyı kimler yazdı, eğer böyle bir şey yoksa niçin orada tutulmaya devam ediliyor? Oysa “şehir kulübü” adı verilen yerin bir işletmecisi var. Ve bu kişi orayı hangi koşullarda almış, kimse bununla ilgilenmiyor; varsa yoksa Engin Uç!
5- Çayyolu Kent Kulübü’nün 1. kurucu üyesi Fethi Yaşar’dı. Ancak, bunun sakıncalarını görerek Fethi Bey’e de anlatarak ismini çıkardık. Hatta ve hatta Fethi Beyin önerdiği isimleri de listeye aldık. (Bu olayın birçok ayrıntısı var, daha da merak ediliyorsa, anlatırız).
6- Çıkan sonuçtan Belediye yönetimi pek memnun olmamış. Seçimden birkaç gün sonra Fethi Yaşar gece ek binada bir toplantı düzenledi ve seçilenlerden dört isim yerine yeni isimleri önerdi. Bu isimleri de Nisan sayımızda yayınladık.
7- Lokali bulunmayan bir kulüp kurulabilir mi? Böyle gülünç bir şey olabilir mi!
8- Çayyolu hayranıyım ve mesleğim gazetecilik; böyle bir yayını yönetiyorum, bölgede ne oluyorsa, ne gelişiyorsa yazmak durumundayım; birşeyleri gizleyemem, maskeleyemem!...
Bütün bunları Kurucu Yönetim Kurulu Üyelerimiz yaşadı. Sonuçta. Aylar önce planlanan Amerika gezisi sırası geldi. Arkadaşlara; “Bundan böyle körsünüz, sağır ve dilsizsiniz! Bu konuyla ilgili kimseye bir şey söylemeyin ve bekleyin!” dedim. Onlar da en ketum halleri ile beklediler, hatta bana bile ketum oldular.
Engin UÇ
Çayyolu Haber Bülteni
Hiç yorum yok...