Önümüzdeki günlerde Türkiye CHP’yi çok konuşacak. Hem iktidar partisi AKP ve onun Genel Başkanı RTE çok konuşacak hem de CHP’liler ve CHP’ye oy veren seçmenler çok konuşacak…
Parti içi muhalefetin başını çeken Baykal ve Sav ikilisi, sözlerinde çıkmayan büyük kurultay delegeleriyle yeniden örgütün tepesinde söz sahibi olmak için umutlarını “tüzük değişikliği” kurultayına bağlamış bulunuyorlar.
Parti tabanında başlayan mahalle ve köylerde yapılan delege seçimlerinde Baykal ve Sav yandaşları hiçte iç acıcı sonuç alamıyorlardı.
Bu neyi gösteriyor?
Yeni delegelerle yapılacak olan ilçe, il ve büyük kurultayda Kemal Kılıçdaroğlu’na karşı seçim kazanmalarının olanaksızlığını gösteriyordu. Parti içi muhalefetin delege seçimlerinin büyük çoğunluğunu kaybetmeleri, genel başkanı değiştiremeyeceklerini, PM’ inde yeterli çoğunluğu da sağlayamayacaklarını ortaya koyuyordu.
Baykal-Sav ittifakı yeni delege seçiminden sonra güçlerinin kalmayacağını, büyük kurultayı “demokratik ana tüzük yapma” bahanesiyle toplayamayacaklarını biliyorlardı. Bu nedenle eski delegelerle büyük kurultayın “demokratik tüzük” bahanesiyle toplanmasını sağladılar.
Baykal-Sav ittifakının bu aceleciliğinin perde arkası sır değildir. Yıllarca partinin tavanında “Demokles’in Kılıcı” gibi astıkları astık kestikleri kestik” CHP’yi yönete gelmişlerdi. Partiyi iktidara taşıma gibi bir dertleri de yoktu.
CHP’de Mustafa Kemal Atatürk’den İsmet İnönü’ye, İsmet İnönü’den Bülent Ecevit’e parti içi demokratik kurallara açık olan parti Ana Tüzüğünü “Baykal-Sav” ikilisi antidemokratik hale kendileri getirmişti.
CHP’yi yönetme gücü ellerinden gittikten sonra, şimdi “demokratik tüzük” bahanesiyle kendilerinin kurultay delegesi yaptıkları eski delegelerle noterden imza alıp kurultay topluyorlardı. Bu satrancın son hamlesiydi.
Parti içi muhalefetin; CHP’de tabanın söz ve karar sahibi olacağı, parti içi demokratik kurallara bağlı yeni bir delege seçiminden sonra, “demokratik tüzük değişikliği yapacak” tüzük kurultayını beklemeden eski delegelerle “tüzük kurultayı” istemeleri su niyetli olduklarını gösteriyordu.
Amaçları kurultay toplandığında zemini yoklayıp, “tüzük kurultayını” bir seçimli kurultaya dönüştürmek olabilir.
Öte yandan Kılıçdaroğlu’nun, “CHP Ana Tüzüğünü demokratik kurallara uygun hale getirme sözü verdiği” hatırlanırsa, Kılıçdaroğlu’nun; Baykal ve Sav ekibinin bu tür bir imza kampanyasını beklemesi bile gereksizdi.
Ama Kılıçdaroğlu; sözünü tutmuyor değildi, CHP Ana Tüzüğünü, zamanında yapılan olağan kurultayda değiştirmeye karar vermişti. Ama parti içi muhalefete göre bu tutum ve karar kendi içinde bir büyük çelişki olarak görülmüyordu.
Çünkü kurultaya giderken yapılacak il-ilçe kongrelerinde delegeler eski, yani antidemokratik olarak nitelenen tüzüğe göre belirlenecekti. Baykal ve Sav yandaşları, bu durumda eleştirilen tüzükle seçilmiş yeni büyük kurultay delegeleriyle bir tüzük değişikliğine gitmenin anlamının olmayacağını savunuyorlardı.
CHP’de “anti demokratik olduğu var sayılan tüzükle” daha önce seçilmiş olan büyük kurultay delegeleri şu anda muhalif olarak nitelenen kesimler öne geçmiş görünüyordu. Onlar eski delegelerle toplanacak bir büyük kurultayın önündeki tek engelin Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu biliyorlardı. Ama şunu da biliyorlardı; Kılıçdaroğlu’nun mutlaka tüzük kurultayını yerine getireceğini de...
Büyük kurultayın kabul tarihinden itibaren 45 gün içinde yapılması gereken tüzük kurultayı CHP’de parti içi bir çatlağa neden olabilir mi?
(Devam edecek)
Hiç yorum yok...