Haberler


CEMAAT AKP’NİN SİYASİ PARAZİTİ OLDU
  • Yorumlar: 0
  • 22 Mart 2012 00:00
  • Haber kategori: Çayyolu
  • Ekleyen:
  • Ziyaretler: 1986
  • Son Güncelleme: -/-
  • (Güncel Beğeni 0.0/5 Yıldızlar) Toplam Oylar: 0

CEMAAT AKP’NİN SİYASİ PARAZİTİ OLDU

0 0

Milliyet Gazetesi yazarı Kadri Gürsel, Yeni Harman Dergisi’nin Mart sayısında Mesud Ata’nın sorularını yanıtladı.

MİT kriziyle birlikte cemaatin daha çok tartışıldığını söyleyen Gürsel cemaat tartışmalarının üslubunu şöyle eleştirdi: “Benim için gazetecilik şudur; önümde kahve duruyor şu an; ben buna ‘sıcak, koyu renkli ve rayihası olan, üzeri köpük kaplı ve buhar tütmekte olan bir sıvı’ dersem ve tartışmamı bu tanım üzerinden kurarsam ben kendi ontolojimi inkar etmiş olurum.

Bu konuyu Türkiye dört gün boyunca tam da böyle tartıştı. Bu, Gülen hareketiyle Erdoğan’ın partisi arasında bir çatışmaydı ama Türkiye bunu şöyle tartıştı; bu kahvenin yanında bir su varsa suya da ‘berrak, renksiz, kokusuz sıvı’ diyerek ona da ‘sıcak, üzerinden buhar yükselen aromalı içecek’ diyerek, adına ‘su’ ve ‘kahve’ demeyerek tartıştı”

Cemaatin MİT krizindeki gibi önemli dönüm noktalarındaki tavrına Gülen’in etkisine ilişkin soruya “Gülen’in kontrolünün dışına çıkan bir eylemlilik, siyasi kültürleri yok. Bütün bu yaşananların Fethullah Gülen’in doğrudan teşviki ile olduğuna dair iddiada bulunmak kategorik olarak mümkün değildir. Ama çatışmayla sonuçlanan genel doğrultunun onun işaret ettiği yönde tezahür etmiş olduğunu söyleyebiliriz pekala” yanıtını veren Gürsel; Odatv Davası, İlker Başbuğ’un tutuklanması, MİT krizi, KCK operasyonları, Şike operasyonu gibi başlıklarda cemaatin kendi özel gündeminin peşinden gittiğini söyledi.

Gürsel’e göre “ne cemaat ne AKP demokrat”tı. Ancak yol haritasında ayrılık vardı.

GÜLEN-AKP NEDEN AYRIŞTI

Kadri Gürsel söyleşide Türkiye’deki iktidarı “mutualistik simbiyosis” kavramıyla tarif etti. Açıklaması ise “türdeş olmayan canlıların birbirlerine faydalı kapasiteyi aktararak ortak bir yaşam formu kurması” şeklinde yaparak, Gülen ile AKP arasındaki ilişkiyi tanımladı. Gürsel, bu ilişkide AKP’nin Gülen hareketinin kadrolarından, medya ve küresel ilişkilerden faydalandığını söyledi. Gülen cemaatinin ise AKP’nin iktidara ortak olan tüzel kişiliğinden yararlandığını, ancak askerin gücünün geriletilmesinin ardından yaşanan süreci şöyle anlattı: “Burada diyalektiğin yasası işliyor tabi. Ortak tehdit ortadan kalktı. Ortak tehdit nedeniyle sıkılaşan bağlar ve dayanışma duygusu zayıfladı ve özel gündemler öncelik kazandı. Özel gündemlerin ise birbiriyle uyuşması mümkün değil. Arada fikri farklılıklar var.

Şöyle bir rahatlığı var Gülen hareketinin; denetlenemeyen, yasalar ve anayasa karşısında sorumlu olmayan bir hareket. Dolayısıyla yaptıkları her şeyden AKP sorumlu. Dolayısıyla bu ‘mutualistik simbiyosis’, ‘parazitlik simbiyosis’e dönüşebilir. Siyasi parazit, maliyetini kendi karşılamayan, eylemlerinin, tercihlerin meliyetini ortağına yıkandır. Ki bu son örnekte parazitleşmeyi gördük...”

PARTİLEŞİRSEK BİTERİZ

Kadri Gürsel, Ergenekon, Odatv, Balyoz gibi davalarda şüpeli delilleri ve tartışma yaratan tutuklamaları böyle açıkladı. Cemaatin tartışılmasını fikir özgürlüğüne katkı olarak yorumlayan Gürsel, cemaatin şeffaflaşması gerektiğini söyledi. Gürsel, cemaatin ön planda yer alan isimlerinden birinin kendisine “partileşirsek biteriz” dediğini aktardı.

Milli Görüş ile cemaat arasında birçok fark olduğunu söyleyen Gürsel, bunu şöyle özetledi: “Cemaat gerçekten de global bir kavrayışa sahip, ama Milli Görüş’ün kavgası son derece bölgeseldir. Cemaatin kendine yüklediği global bir sorumluluk vardır, Milli Görüş’ün sorumluluğu son derece içe dönük ve bölgecidir. Milli Görüş, Batı kuşkucusudur, AB karşıtıdır; Cemaat Batı’ya karşıtlık ilişkisinden bakmaz.”

HİÇBİR DÖNEME BENZEMİYOR

Türk medyasının tarihin birkaç döneminde bu kadar iktidarın kontrolünde olmadığını söyleyen Kadri Gürsel, bugün Çalık Grubu’nun CEO’sunun başbakanın damadı olması örneğinde görüldüğü gibi iktidarla medya arasında doğrudan bir ilişki olduğunu anlattı. Ergenekon ve Balyoz davalarında özel seçilmiş “posta kutusu” ve “bavul hamalı” birkaç gazetecinin tayinle haber yaptığını anlatan Gürsel, bugün hiçbir gazetecinin iktidar aleyhinde haber yapamadığını, buna cüret edemediğini söyledi. Gürsel, “Bakın, Barış Terkoğlu neden hapis yatıyor biliyor musunuz? Müdahil savcı, polis ve hakimlerin birlikte katıldıkları (ki bu bir demokrasi de asla olmaz) bir iftar yemeğinde çekilmiş anı fotoğraflarından birini internet sitesinde yayınladığı için... Ahmet Şık’la Nedim Şener’in durumunu ele alalım; bir demokraside bir gazeteci için Yargı ve polis hiyararşisinin dışında hareket eden ya da arada belirli bir uyum ve koordineli hareket sergileyen bir çevrenin örgütlenmesinin araştırması kadar doğal bir haber konusu olabilir mi?

Amerika’da olsa böyle bir şey Pulitzer ödülü alırsın, burada hapsi boyluyorsun.” İfadeleriyle basına yönelik baskıları anlattı.

Kadri Gürsel’in iktidar-medya ilişkisini, güncel gelişmeleri yorumladığı ve 1995’te PKK tarafından kaçırılarak 26 gün alıkonulduğundan yaşadıklarını anlattığı Yeni Harman söyleşisi derginin mart sayısında okunabilir.

Odatv.com

Paylaş
  • Twitter
  • del.icio.us
  • Digg
  • Facebook
  • Technorati
  • Reddit
  • Yahoo Buzz
  • StumbleUpon

Hiç yorum yok...

Bilgi! Maalesef sadece kayıtlı ve giriş yapmış kullanıcılar yorum gönderebilir. Giriş yapın veya Kayıt olun.