9 Eylül 2006 tarih, 2006/27 sayılı dere yatakları ve taşkınlar ile ilgili genelgede, yurdumuzun değişik yörelerinde meydana gelen ve can ve mal kayıplarına sebep olduğu kadar, günlük hayatı, her türlü ekonomik ve ticari faaliyetleri olumsuz yönde etkileyen taşkınların önlenmesi ve yol açtığı kayıpların giderilmesi için bir dizi tedbirlerin alınmasının uygun görüldüğü belirtilmiştir. Genelgede ayrıca her türlü yerleşim birimlerine ait imar planlarının düzenlenmesi esnasında DSİ Genel Müdürlüğü’nün tedbir ve tavsiyelerine uyulması, dere yataklarında gerçekleştirilecek her türlü yapıların ilgili kurum ve kuruluşlarca onaylı bir projeye dayandırılması, dere yataklarının üzerine her ne sebeple olursa olsun yapılacak sanat yapıları, enerji nakit hatları, yol, petrol, dogalgaz boru hatları, telefon, içme suyu ve kanalizasyon hatları su akışına engel inşaatlar ile, benzeri yapılar inşa edilmeden önce DSİ’nin ilgili bölge müdürlüklerinden mutlak surette yazılı görüş alınması hükme bağlanmıştır.
Bu biliçle İncek sırtlarından Çayyolu Vadisine bakıyorum. Bu bakışlarımla, Angora Evleri ile Gazililer Sitesi arasından süzüle süzüle Eskişehir Yolu’na ulaşıyorum. Vadi burada adeta “DUR” dercesine yüksek arazi yapısı ile sonlandırılıyor. Ben ürperiyorum. Acaba bu çanak yoğun bir yağış altında suyunu nereye akıtacak diye heyecanlanıyorum. Geçmişte Çayyolu deresinin yatağı olan bölgede adeta yer bırakılmamacasına villa ve çokkatlı binalarla doldurulduğunu izleyince heyecanımın yerini korku alıyor. Bu psikoloji içinde bu defa Ümitköy’ün Çayyolu’na bakan Cumhuriyet Ormanı’nın tepelerinden bakıyorum. Korkum doruk noktasına varıyor. Çünkü küresel iklem düzensizliği beklenmeyen yağış yoğunluklarını artık olası kılıyor. Eğer düşündüğüm ama hiç bir zaman olmasını istemediğim bir yağış felaketi başta Gordion ve Gordion konutlarının tamamı olmak üzere tüm vadiyi sel suları ile dolduracak, 10 binlerce konut sular altında kalacak, aynı oranda can kayıpları oluşacaktır. Pekiyi, yapılan bu siteler, villalar, AVM’ler ve 30 katlara varan gökdelenlere nasıl oluyor da inşaat ve iskan ruhsatı veriliyor? Bunlar verilirken yukarıda şart koşulanlar yerine getirilip ilgili kuruluşlardan dere yataklarına villa ve çokkatlı binaların yapımı için imar onayı nasıl veriliyor? Belediye Meclisleri bu yasaya rağmen nasıl karar verebiliyor? Hele hele DSİ ile belediyeler Çayyolu vadisi ile imara açtıkları diğer benzer arazilerin geriye doğru en az 100 yıllık sel kodlarını dikkate alıp bu izin ve onayları o kodlara göre mi veriyorlar? Ben şimdi soruyorum, sayın Yenimahalle ve Büyükşehir Belediyeleri yetkilileri, Sayın Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri Çayyolu’nun geriye dönük 100 yıllık sel kodları var mı? Bu kodları değişen iklim koşullarına adapte ettiniz mi? Soruyor ve yasa gereği cevap bekliyorum!
Daha dün İncek yolundan Ümitköy istikametine inerken 32 katlık yeni gökdelen konutlarının aynı vadi, aynı dere yatağında inşa edilmeye başladığını gördüm. Orada bir teknik elemana sel kodları dikkate alınıyor mu, diye sordum. Bu sözü ilk defa duyarcasına sadece yüzüme baktı.
Kanunlar, yönetmelikler, genelgeler uzun süre elde edilen deneyimlerin ürünleridir. Bu düzenlemeleri yoktan sayıp bu yapılaşmalara izin vermek geleceğe yönelik vahim hatalar olup insanlığa ve doğa varlıklarına karşı işlenen suçların en büyüğüdür. Ekonomi ve rant hırsına yenilmeden, kuralların tam uygulandığı toplumlarda ülkemizde olan felaketlere benzer trajedilere rastlanmamaktadır. Ülkemizin her yöresinde bu ve benzeri çarpık yapılaşmalara en başta belediyelerimiz olmak üzere tüm sivil toplum kuruluşlarının mücadelesi gerekmektedir ve sözü edilen felaketlerin kaderimiz olmadığı gerçeğini bir kez daha yineliyor, yetkilileri konunun üzerinde titizlikle düşünmeye davet ediyorum.
Hiç yorum yok...