Nisan 2010; 100. sayımız da çıktı. On yıl önce başladığımızda bu kadar yol alacağımızı bilemiyorduk. Bunun için sizlere kocaman bir teşekkür borçluyuz...
1976 yılında altı ortak bir gazete satın aldık. Gözümüzü budaktan esirgemeden kalemşörlük yapıyoruz. Gazetenin resmi ilanı var. 300 bin gelir, 150 bin gider... Ama iki yakamız bir türlü bir araya gelmiyor. Kah Basın-İlan kurumu gelip ilanlarımızı kesiyor, kah sıkıyönetim kapatıyor... Sonuçta gazete ellerimizin arasından kaydı, gitti.
1979’da Çağdaş Gazeteciler Derneği’nin o zamanki başkanı Yılmaz Ateş’in elinden yılın gazetecisi ödülünü aldım. 1980 ihtilali ile birlikte basın kartımı Basın Yayın’a iade ederek gazeteciliği bıraktım ve yayıncılığa başladım. Kendi yazdığım kitapları basarak 1995’li yıllara geldim. Yüzlerce kitap yazdım, çizdim. Bunlardan biri dört dilde basıldı. Bir diğeri Milli Eğitim Bakanlığı Talim ve Terbiye Kurulu’nca ders kitabı olarak kabul edildi.
Kitaplarımın yayın hakkını satarak Çayyolu’nda bir tripleks alarak buraya yerleştim. Artık bahçeyle, çiçekle, böcekle uğraşarak sakin bir hayatı arzuluyordum. Ama olmadı. Çayyolu Haber Bülteni’ni çıkarmaya karar verdim. Ve 2000 yılbaşından bu yana Çayyolu Haber Bülteni yayınlanıyor.
ÇABA isimli bir dernek kurup, bölgenin imara açılmaya çalışılan orman alanlarını fidanlarla donatmaya başladık. Ardından daha güçlü ses çıkarabilmek amacıyla bölge derneklerini bir araya getirip platform oluşturduk. Zamanı geldiğinde de bu görevi onurla bırakmasını bildik.
Çayyolu Haber Bülteni çıkmaya başladıktan sonra tutturana kadar bir hayli çabaladım. Bu aşamadan sonra, bölgede aynı ebatta, aynı çerçevede pek çok yayın çıktı. "Biz bundan daha iyisini yaparız" mantığıyla çıkan dergiler bir yada iki sayı çıktı ve kapandı. Bu dergiler kapanırken nedense bize saldırmayı adet haline getirdiler. Kimileri "elimde sopa ile" milleti hizaya getirmeye çalıştığımı söyledi. Kimi hakaretlerle dolu yazılar kaleme aldı.
Çayyolu’ndaki tarikat yapılaşmasını ele aldık. Bunları nokta nokta açıkladık, uyarı görevimizi yerine getirdik. Bu kişiler, bize reklam verenlere her bülten yayınlandığında el yazısı ile kaleme aldıkları bizimle ilgili karalamaları posta ile gönderdiler. Bu yayınlar altı ay kadar sürdü.
Bölge çıkarlarına ters hareket edenlerin üzerine çekinmeden gittik; defalarca mahkemeye verildik, Bölgenin toplumsal çıkarları daima bizim çıkarlarımızın önünde yer aldı. Bu yüzden çok sevdiğimiz arkadaşlarımızla takıştık, hatta düşman bile ilan edildiğimiz oldu.
Bütün bunlar bizi etkilemedi, Sizinle de paylaşma gereği duymadık. Yanlışlıkların üzerine yılmadan gittik.
Bugün Ankara’da yayınlanan ve Başkent’e has bir yayın yok. Gazetelerin hepsinin merkezi İstanbul’da. Aşağı yukarı hepsi de bu boşluğu gidermek için birer Ankara ilavesi çıkarıyorlar. Oysa Çayyolu’nda okuyucuları tarafından dikkatle ve zevkle izlenen bir yayın var. O da Çayyolu Haber Bülteni.
Bugün bölgede hemen herkes bizi tanıyor; ne yaptığımızı, ne yapmak istediğimizi iyi biliyor.
Ama ben; dağıtım noktalarında her "bülten yetişmedi" dediklerinde umutlandık. Tezgah altından Çayyolu Haber Bülteni çıkarıldığında heyecanlandık. "Biriktiriyorum, ama bazı sayıları eksik" dendiğinde duygulandık. Kimi yerlerde bülten geciktiği için dağıtım yapılan yerdeki esnafla tartışanlar olmuş. O nedenle de her ayın birinde bülten okuyucunun huzurunda olacak şekilde yayını sürdürmeye çalıştık. Şimdi hazırlıklarımız on beş günde bir yayınlanmaya yönelik. Her hafta çıktığımız günler de gelecek.
www.cayyolum.com’da aktif internet çalışması yapıyoruz. Her an gelişen olayları birebir veriyor ve bölgenin nabzını tutuyoruz. Geçen Mart ayında 168 haber yayınlandı. Bütün bunlar sizlerin desteğiyle gerçekleşiyor...
Ve başarılması zor bir merhaleyi aşıyoruz; bu 100’üncü sayımız ve gösterdiğiniz ilgiye Çayyolu Haber Bülteni ve www.cayyolum.com ailesi olarak şükranlarımızı sunuyoruz; sağolun, varolun...
Engin UÇ
Hiç yorum yok...