Sanıyorum pek çoğumuz bu sözleri duymuşuzdur ve bu sözlerin ait olduğu romanı biliyoruz. Çanlar Kimin İçin Çalıyor (orjinal adı: For Whom the Bell Tolls), 1940 yılında Amerikalı yazar Ernest Hemingway tarafından yazılmış bir savaş romanıdır. Hemingway bu ünlü kitabında, İspanyol İç Savaşı (1936 – 1939) sırasında dağlarda faşistlere karşı çarpışan cumhuriyetçi güçler arasında bulunan Amerikalı bir İspanyolca profesörü olan Robert Jordan'ın gözünden savaşın anlamsızlığını sorgulamaktadır. Romanın kahramanı olan Robert Jordan patlayıcılar konusundaki uzmanlığı nedeniyle İspanya’da ki Segovia isimli şehre yapılacak bir saldırıyı desteklemek için oradaki bir köprüyü havaya uçurmakla görevlidir. Romandaki bütün karakterler bu görevin hepsinin ölmelerine neden olacağını düşünmekte ve neden ölmeleri gerektiğini sorgulamaktadırlar. Kitabın adı, şair John Donne'ın bir katedralde başrahip olduğu dönemde metinleri sonradan yayınlanmış vaazlarından birinden alınmıştır. Buna göre John Dome; "Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa, sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çanların kimin için çaldığını; senin için çalıyor..." Demektedir.
Neden bu sözleri hatırladım? Çünkü bu günlerde hem yazılı hem de görsel basında savaş lafları çokça sarfedilir oldu. Her sabah gazeteyi ya da televizyonu açtığımda ya İran-İsrail savaşı ya Suriye-ABD savaşı ya da dünyanın başka bir köşesinde başka bir savaş senaryosu haberi ile karşılaşır oldum. O kadar kolaymış gibi bahsedilir oldu ki savaştan sanki bir sinema senaryosu okuyor gibiyiz. Sanki savaşı hem de sınırlarımızın dibindeki bir savaşı televizyon ekranlarından film izler gibi izleyeceğiz. Nasıl unuttuk biz savaşın acısını ve yıkımını. Belki genç nesil ne birincisini ne de ikincisini yaşamadı Dünya Savaşlarını ama ne çabuk unuttuk Vietnamı, Körfez Savaşlarını, İran-Irak savaşını, İsrail-Arap Savaşlarını, Bosna Katliamını, Azeri-Ermeni Savaşını, Irak’ın işgalini ve Afganistan Cehennemini. On binler hatta yüzbinler öldü, neden? Bu savaşların acılarını halen daha on binler çekiyor. Sevdiklerini, yitirdiklerini nasıl unutabilirler?
13 Mart’ta CIA Başkanı, bir ülkenin istihbarat teşkilatının en tepesindeki kişi Türkiye’ye geldi ve Başbakanla görüştü. Bu görüşmenin üzerinden sadece 3 gün sonra, 16 Mart’ta Türkiye Şam (Suriye) Büyükelçiliğini kapatacağını bildirdi, bu ülkedeki tüm Türk vatandaşlarına ülkeyi terk etmeleri konusunda çağrıda bulundu. Binlerce Suriye vatandaşı çatışmalardan kaçarak sınırımıza yığıldı (şimdiden bu sayının 15 bine dayandığı söyleniyor)…Hızla bir savaşa doğru çekiliyoruz, hemde sınır komşumuzla, daha bir yıl önce muhteşem ticari ilişkiler kurduğumuzu öve öve anlatamadığımız komşumuzla, vizenin kaldırıldığı, sınırların açıldığı komşumuzla.
Yine insanlar mı ölecek boşu boşuna, yine mi sorgulayacağız neden oldu bu savaş, neden yitti gitti binlerce can diye… Acaba çanlar bu sefer kimin için çalıyor? Belkide senin benim hepimiz için öyle mi?
Ali Tolga Özden
Araştırma Görevlisi, ODTÜ
Hiç yorum yok...