Yandaşı, dindaşı, candaşı, tarikatçısı kendileri çalıp kendileri oynuyor.
Maşallah tümü her konuda bilgi sahibi...
Siyasetten ekonomiye, spordan dış politikaya değin tartışıp sonunda yalakalığın zirvesine çıkmayı başarıyor muhteremler.
Her biri halkın vergileriyle yayınını sürdüren TRT’de program yapıyor. Bununla yetinmeyip yandaş ve dindaş kanallara kapağı atıyor.
Reyting uğruna “çıngar çıkarıp” şike olayına dalıyor.
Öyle bağırıp çağırıyor, öyle şeyler yumurtluyor ki hepsi yalan.
Bunların tümü bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olan bir kesim.
Sayıları az ama olsun!
***
Acı ama gerçek olan da bu zaten.
Medyanın bugün içine düştüğü durum yürekler acısı.
Demokratik muhalefetin sesini televizyon kanalları 10 saniyede geçiştiriyor.
Türkiye güllük gülistanlık, her şey tıkır tıkır işliyor, ekonomi harika.
Üniversite ve kamu hastaneleri boşaldı. Bilim insanları ya iki yıllık ücretsiz izin aldı ya da özel hastanelere gitti.
Burada bir kıyım söz konusu ama kimsenin umurunda değil.
Her sabah televizyonlardaki ekonomi programlarında “Türkiye’de ekonomi büyüyor, işsizlik azalıyor” diye ahkâm kesenler, doların 2 bin liraya dayanması karşısında şimdi ne düşünüyor, bilmiyorum.
Bildiğim, hayat pahalılığının her geçen gün arttığı, genç işsizlerin giderek çoğaldığı.
***
AKP iktidarı son dokuz yılda ülkede “sadaka toplumu” yarattı.
DİSK, KESK ve Eğitim-Sen’in yaptığı ortak eylem ve yine medyanın ve halkın duyarsızlığı...
Gerçekten karanlığa teslim olacak mıyız, yoksa olmayacak mıyız?
Aslında çoktan olduk... Yazıyoruz işte...
Dokuz yıllık AKP iktidarı döneminde yapılan özelleştirmelere bir bakın isterseniz.
Tamı tamına 42 milyar dolarlık özelleştirme yapılmış, birileri köşeyi dönerken yoksulluk giderek ivme kazanmış.
Yüz binlerce emekçi işini yitirmiş.
Alım gücü düşmüş...
On binlerce öğretmen adayı kadro bekliyor.
Üniversite mezunu gençler işsiz... İki üç dil bilen bu gençler çalmadık kapı bırakmıyor ama iş yok.
Medya bunları görmüyor.
Çünkü medya patronlarının başka işleri var.
İktidar korkusu, sindirme ve yıldırma onları tedirgin ediyor.
Hiçbir dönem böyle baskı ve sindirme görmedim.
Sivil faşizm!
Candaş, dindaş, yandaş medyanın bülbülleri “askeri vesayete” karşı çıkıyor ama nedense “sivil vesayete” alkış tutuyorlar.
Hepsi paralı asker bunların...
Haydi yalaka medya böyle.
Ya merkez medya?
Bu teslimiyetçilik neden?
İnsan her gün öleceğine bir kez ölür!
İğdiş edilmiş yargı bağımsızlığı, insan hakları ihlalleri, cezaevlerinde uygulanan kitap yasakları, hukukun üstünlüğü ilkesinin çiğnenmesi, özel hayatın internet sitelerine düşmesi...
Nereye gidiyoruz Tanrı aşkına söyleyin, nereye?..
Medya tüm saydıklarımın üzerine gitmiyor, gidemiyor.
Emekçiler direniyor, eylem yapıyor.
Demokratik haklarını kullanıyor!
Çıt yok!
Üniversiteli gençlere terörist yaftası yapıştırılıp zindanlarda çürütülüyor.
Çürüsün!
Dağlarımız, ovalarımız “çokuluslu altın avcıları”na satılıyor.
Satılsın!
Gazeteciler tutuklanıyor.
Oh olsun!
Boşverin bunları, boşverin...
Hopa olayları, Metin Lokumcu, 19 yaşındaki gençlerin zindanlara atılması...
Boşverin, keyfinize bakın!
Sakın ola ki Mustafa Kemal’in, Aydınlanma Devrimi’nin adını ağzınıza almayın!
Yanarsınız!
***
Sağlığın paralı hale geldiği bir küçük Amerika yaratıldı dokuz yılda.
Dokuz yılda çok şey değişti.
Değişsin!
Bu baskıya, zulme, karanlığa karşı demokratik haklarımızı kullanacağız.
Çağdaş, demokratik bir Türkiye için!
Kullanacağız da, Fatmagül’ün Suçu Ne mi reytingde birinci olacak yoksa Arka Sokaklar mı, Feriha Hanım çok merak ediyor...
Ne yapmalıyım?
Hikmet ÇETİNKAYA
Cumhuriyet
Hiç yorum yok...