Ne zaman ki orman alanının yanında bir kıpırdanma olsa, bizim telefonumuz acı acı çalar... Biz telefonun çalışından olanları, olacakları anlarız... Yıllardır kahrımı çeken eşimle birbirimizin yüzüne bakarız; sonra “görmesek de, duymasak da o köy bizim köyümüzdür” diye kaldırırım ahizeyi...

Orman alanlarından birine inşaat temeli atıyorlardır. Evinin yanı başında temel atılan yere, kurtarıcı olarak bizi çağırırlar, biz de gider müdahale ederiz. Onlar bizi balkonlarından seyrederler, biz kavganın ortasına dalarız...

Sonra davalar, mahkemeler birbirini izler... Mahkeme diye geçmeyin, yüklü tazminat davalarıdır, kaybedersek ödenecektir. Kazanırsak alanın ormana dönme olasılığı yükselir...

Geçtiğimiz ay AKP’li Salih Kapusuz, bir yasa önerisi verdi; AOÇ’nin topraklarını geçici bir süre Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin emrine vermek üzere... 

Atatürk, Atatürk Orman Çiftliğini kurarken, "Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arsında olduğunu fark etsin" demiş. Atatürk Orman Çiftliği'nin tamamlanmasının ardından Atatürk, bu çiftliği devlet hazinesine bağışlamış... Yani AOÇ, Atatürk’ün miraslarından biri... 

Ama ne yapmışız? Atatürk Orman Çiftliği, 5659 Sayılı Yasayla koruma altına alınmış; koruma altına alınırken bile bu arazinin nasıl yağmalanacağı aynı yasanın 10. maddesinde tarif edilmiş...

ATATÜRK ORMANINDA HAREKETLİLİK...
Nereden nereye geldik. Bizim Çayyolu’nda bir Atatürk Ormanı var; hani tabelasını devasa bir şekilde Ahmet Taner Kışlalı Muhtarlığının arkasına yaptırdığımız. İşte o alanda bir hareketlilik vardı geçtiğimiz ay. Birileri hafriyat toprağını orman alanı bildiğimiz yere kamyon kamyon getirdi yığdı geçtiğimiz yıllarda. Yürüyüş yaparken görüyor ve izliyorduk. Şimdi üzerinde bir şantiye binası var. Ormanın kıyısında da hafriyat çalışmaları... Bu toprak yığılmasına Yenimahalle Belediye Başkanı’na 3 Aralık 2004 tarihinde Çayyolu Platformu olarak verdiğimiz dosyada dikkat çekmiştik. Belediye Başkanı Ahmet Duyar da araştıracağı sözünü vermişti...

O dosyada daha başka şeyler de vardı... Hiç birinde sonuca ulaşamadık. Bize yağmalanan şeyler var gibi geliyor yine... Böyle bir olayla karşılaşınca da kırmızıyı görmüş boğa gibi üzerine gidiyoruz. Ve bizde yine yürek selanik...