Acaba bir Agatha Christie romanı okumamış kimse var mıdır aramızda? Sanırım yoktur.Romanlarda ünlü dedektif Herkül Poirot uğruna cinayet işlenen, herkesin peşinde olduğu değerli nesnenin ya da düğümü çözecek en önemli ip ucunun, okuma salonunda koca maun masanın üstünde apaçık durmakta olduğunu görür. .Anahtar nesne o kadar alelade bir yerde,o kadar meydandadır ki görünmez olmuştur.
Bizim yurdumuzda da herkesin gözü önünde benzer bir hazine gizli. O, öylesine bol, öylesine her tarafta ki farkedilmez hale gelmiş.
Oysa hepimizin onunla ilgili bir anısı hatta duygusal bağı vardır.Ya ağacının tepesinden düşmüşüzdür, ya dalını kırmış, ya toplarken üstünümüzü başımızı berbat ettiği için anamızdan azar işitmiş,ya üstüne basıp geçerken içimiz üzülmüş yahut da kapımızın önündeki ağacı kesildiği sırada ağlamışızdır.
Bahsettiğim bu gizli hazinenin adı ‘DUT ‘tur.
Ünlü Alman general ve tarihçisi Moltke’nin “Türkiye Mektupları”* kitabında “Asya’nın en güzel şehri”diye tanımladığı; bütün evlerin ceviz,dut ağaçları,kavak ve çınarlarla gölgelenmiş bahçelerle çevrili olduğunu anlattığı memleketim Kemaliye’de (Eğin )bir zamanlar dutçuluk çok gelişmişti.Vaktiyle pek çok insan duttan ekmek yemiş,tahsil parasını kazanmış,kızını evlendirmiş,başka ürünlerle trampa etmiş,kıtlık zamanlarında onunla karnını doyurmuş,hayatını kurtarmış..Bundan 30-40 yıl öncesine kadar meşhur dutunu ilçe dışına, Ankara,İstanbul,Malatya,Erzurum ve Erzincan’a yılda yüz kamyona varan miktarlarda ihraç eden Eğin , artık 10 kamyon bile dut ihracatı yapamıyor.Çünkü , ne yazık ki artık insanlarımız “Dutun bir ekonomik getirisi yok , toplayacak genç insan kalmadı ,ağaçlar yaşlandı” vs. gibi gerekçelerle o güzelim ağaçları keserek yakıt olarak kullanıyorlar.
Oysa bu ağaç inanılmaz bir potansiyele sahip. Yaprağıyla, ağacıyla,köküyle,kabuğuyla,meyvesiyle pek çok sanayi dallarına ham madde olabilmesi gibi bir özellik onu diğer bütün ağaçlardan ayırmaktadır.
Örneğin; dutun binlerce yıldır Çin ve Hindistan’da meyvesi, yaprağı, kabuğu, kökü, öz suyu, hatta yanan ağacının külü ile, kanserden şeker hastalığına kadar pek çok çeşitli hastalığın tedavisinde kullanılmakta olan bir ilaç hammaddesi olduğunu biliyor muydunuz?
Ya da yaprağının ipek böceğinin yanı sıra büyük ve küçük hayvanlar, kanatlılar, tavşan, balık, domuz ve hatta insan için son derece değerli bir besin ve yem maddesi olduğunu…
Peki kerestesinin suda çürümemesi, düzgün dokusu,ses iletme ve ısı ile şekil verilebilmesi gibi özellikleri ve sıkı grenli yapısı ile müzik aletleri yapımından tutun bahçe malzemeleri,mobilyacılık ve yat, tekne,banyo,sauna yapımı gibi su ile ilgili bütün ahşap çalışmalarında çok geniş bir kullanım yelpazesine sahip olduğundan haberiniz var mıydı?
Ya meyvesinin son derece besleyici olduğunu, özellikle karadutun fonksiyonel gıdalar kategorisine girdiğini , dünyada karadut suyunun pazarının sınırsız olduğunu ama Türkiye’ de kapama bir karadut bahçesinin bile mevcut olmadığını biliyor muydunuz?
Yahut da içerdiği şeker miktarının yüksek olması nedeniyle rakı, şarap ve sirke gibi alkollü ve fermente ürünlerin imalatına çok uygun olduğunu ve dut rakısının fena çarptığını biliyor muydunuz?
İpek böcekçiliği ile tekstil sanaiiyinde;
meyvesiyle gıda ve meyve suyu sanaiinde;
yaprağı ile yine gıda ve yem sanaiinde;
kerestesiyle ağaç endüstrisinde;
biyolojik ve kimyasal özellikleriyle ilaç ve kozmetik sanaiinde kullanılma potansiyeline sahip bu ağacın en önemli özelliklerinden biri de tamamen organik bir ağaç olmasıdır.Yetiştirilmesi ve ürün eldesi için hiçbir kimyasal girdiye ihtiyaç göstermez ve doğru dürüst bir zararlısı olmadığı için herhangi bir zirai ilaçlama yapılmaz.
Türkiye’nin hemen her tarafında , rakımı 0-1500 metreye kadar değişmek üzere Ege’den Anadolu’ya Akdeniz’den Karadeniz’e varasıya çok değişik coğrafik ve klimatik bölgelerde yetişir.
Ne yazık ki bu kadar kaprissiz ve cömert ağacın kıymetini ne halkımız, ne bilim adamlarımız, ne de devletimiz bu güne kadar farkedememiş. Üniversitelerimizde dutla ilgili yapılan çalışmaları toplasanız sayısı 10-15 i ancak bulur.Tarım Bakanlığının araştırma enstitülerinde de dutla ilgili pek bir araştırma yürütülmemiştir.Çevre ve Orman Bakanlığı ise dutu bir meyve ağacı olarak gördüğü için hiç ilgilenmemiştir.Oysa yabani dut ağaçları enerji ormancılığında, yangın şeritleri oluşturmada,erozyonla mücadele v.b. alanlarda kullanılabilir.
Orta Asya dan akın ederken beraberimizde getirdiğimiz dut, yüzyıllardır türkülerimize manilerimize işlemiş ve tasavvuf kültürünün önemli sembollerinden biri olmuştur.Anadolu’da her evliyanın başucunda bir dut ağacı dikilidir.
Ayrıca yurdumuzda dahi çoğu insanın bilmediği,dutla yapılmış “Dut Kavurması,Dövmeç,Pekmezli Yumurta,Pekmez Helvası,Hızırgavutu,Dutyaprağı Sarması,Haside,Harire,Kaygana,Kesmece,Goştik” vs.vs. gibi mutfak kültürümüzün daha pek çok yerel lezzeti başta Türkiye’ye sonra dünyaya tanıtılmak ve küresel pazarda yer bulabilmek için sabırsızlıkla sırasını beklemektedir.Bu güne kadar dış pazara herhangi bir dut yan ürünü ihraç edilmemiştir. Dış pazarlarda dutun tanıtımı ve yeni markalar oluşturulması ile özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’nun kalkınmasında yepyeni bir kaynak sağlayabilir .
Dr. Gülnur Esma GÜRLER
*Moltke, Helmut Von.: Moltke’nin Türkiye Mektupları. Çeviri Hayrullah Örs. 3.Ed.İstanbul:Remzi Kitabevi, 1999
Hiç yorum yok...