Kerem Dölarslan; 1971 doğumlu ve A. Ü. Eğitim Bilimleri Fakültesi, Eğitimde Psikolojik Hizmetler Bölümü mezunu. bir öykü yazarı. ÇYDD bursiyer öğrencilerinden Zekiye Yılmaz kendisiyle bir röportaj gerçekleştirmiş. Bize çok ilginç gelen bu röportajı yayınlıyoruz.
Z.Y.: Öykücülük alanında hedefiniz nedir?
K.D.: Büyük hedeflerim yok. Küçük bir okur kitaplarımı beğendiğini söylese, bu benim için büyük mutluluk olacaktır.
Z.Y.: ÇYDD Ümitköy-Çayyolu Şubesi olarak, Atatürk ilke ve devrimlerini benimseyen, elde ettiğimiz hakların korunması, iyileştirilmesi, çağdaş eğitim yoluyla çağdaş insana ve topluma ulaşmasını önemseyen biri olarak, sizin çabalarınızın ön plana çıkarılmasını istiyorum. Özellikle senin gibi engelli durumdaki gençlerimizin fikir ve el becerilerini topluma duyurmada çektiği zorlukları biliyorum. Bu alanda size destek olmak istediğimizi bilin.
K.D.: Desteğiniz için teşekkür ederim.
Z.Y.: Büyükler için öyküler yazmak gibi hedefin var mı?
K.D.: Çocuk öyküler dışında başka eser yazmayı düşünmüyorum. Değişik yaş gruplarına yönelik otuz kadar kitabım var. Kitaplarımı Ankara ve İstanbul’da birer yayınevi yayın programına aldılar.
Z.Y.: Bugünün çocuk kitaplarıyla geçmişte yazılanlar arasında fark var mı?
K.D.: Bugünün kitapları çocuğa tepeden bakmayan, onun duygu ve düşünce dünyasını anlatan kitaplar. Benim de ilk kitaplarım tepeden bakan bir görüntü sergiliyordu. Şimdi çocuğun dünyasına daha uygun öyküler yapmaya çalışıyorum.
Z.Y.: Severek okuduğun yazarlar ve eserleri nelerdir?
K.D.: Ben daha çok öykü okuyorum. Günümüz yazarlarını da takip etmeye çalışıyorum. Ancak; şunu söylemeden geçemeyeceğim, Sait Faik Abasıyanık, Memduh Şevket Esendal gibi yazarların tadı bir başka, Örneğin Esendal’ın “Hayat ne Tatlı” adlı öyküsünü çok severim.
Z.Y.: İlgilendiğin başka alanlar var mı?
K.D.: Çocuk Eğitimi, çocuk edebiyatı dışında ilgilendiğim belirli bir alan yok. Müzik dinlemeyi, özellikle Türk Sanat Müziği dinlemeyi severim. Satranç oynamaya bayılırım.
Z.Y.: Yetişkinlere çocuklar hakkında önerilerin var mı?
K.D.: Bu konuda büyük laflar etmeyeyim. Kitap okuma alışkanlığı hakkında birkaç şey söyleyeyim. Çocuklara kitap okumalarına en büyük engel olarak televizyon ve bilgisayar gösteriliyor. Anne ve babaların, televizyon ve bilgisayarı kötüleyip yasaklamaları, çocuklara zorla kitap okutmaya çalışmaları genelde ters etki yaratıyor. “Televizyon da seyret, bilgisayarla da ilgilen, bunun yanında kitap da oku” gibi bir yaklaşım daha iyi sonuç verecektir.
Z.Y.: Günümüz gençliği hakkında ne düşünüyorsun?
K.D.: Yetişkinlerden gençlere ilişkin çok şikayet duyarım. “Gençler saygısız, çok bencil” gibi. Böyle toptancı yaklaşımlar iyi değil. İyi örnekler mutlaka vardır. Gençler için en iyi hizmetin, onlara iyi bir eğitim olanağı düşünüyorum. Her genç ilgi ve yeteneği doğrultusunda eğitim alabilmeli. Buna imkan vermek için, özellikle ortaöğretim kurumlarında zorunlu dersler olabildiğince azaltılmalı, seçmeli dersler çoğaltılmalı. Bunun sonucunda deyim yerindeyse meyvesi eğitim sistemiyle, toplumla daha barışık, daha uyumlu bir gençlik yaratılmış olur.
Z.Y.: Hayatı yaşamayan insanlar hakkında ne düşünüyorsun?
K.D.: Böyle insanları dışarıdan müdahaleyle değiştirmek çok zor. Sahip oldukları olanaklarla mutlu olmamak her halde günümüzün en büyük sorunu. Yetişkinler, çocuk ve gençleri bu konuda çok eleştiriyorlar. Halbuki kendileri de öyle. Sorunuzda geçen hayatı yaşayamayan insanlar deyimi bana magazin programları müptelası olan insanları anımsattı. Başkalarının yaşadıklarıyla mutlu olmaya çalışmak yerine, kendi hayatımızı yaşasak daha iyi olur. İnsanlar hem bu programları merakla seyrediyor, hem de programları yayınlayanlara kızıyor. Bu en büyük çelişkilerimizden bir tanesi...
Hiç yorum yok...