Soğuk bir kış sabahı. Saat 10,00 da Ulus'ta olmam gerekiyor. Saat 8.00 de durağa geldim. Gelen tüm dolmuşlar dolu olduğu için durmuyor. Bir yandan soğuk, bir yandan daralan zaman ve gittikçe artan yolcu sayısı. Böylece tam bir saat geçti. Sonuçta bulunduğumuz durakta inecek bir yolcu için dolmuşun biri durdu. Hepimiz birden kapıya hücum edercesine yöneldik. Ben önce kapıya yaklaştığım için dolmuşa güçlükle girdim ve kapı kapandı. Sıkışıklıktan "Hazırol" vaziyetinde seyahat ederken,yanımdaki yolculardan biri "Kardeşim bu vaziyette binmesen olmaz mı? Sizin gibiler yüzünden sürü gibi seyahat ediyoruz" diyerek konuyla ilgili birikmiş sıkıntımı iyice artırdı. Bir an "Ben kendime eziyet etmekten zevk alıyorum. Koltukta oturarak rahat yolculuk edeceğim dolmuşlara bilerek binmedim, özellikle böyle rahatsız yolculuk etmemi sağlayacak bu dolmuşu bekledim" diyesim geldi.
Diyemedim, çünkü zorunlu olmadan hiç kimsenin böyle bir yolculuğa katlanmayacağını ona anlatmam tartışma yaratabilirdi. Ona sadece bir randevuya yetişmek zorunda olduğumu, çok erken yola çıkmama rağmen dolu geçen dolmuşlara binemediğimi ve en az kendisi kadar bu yolculuktan rahatsız olduğumu anlattım, ve konuyu uzatmadan kapattım.
Çünkü İKİMİZ DE HAKLIYDIK.
Peki haksız KİM?
SORUNUN MUHATABI KİM ?
KİM İSE LUTFEN ÇÖZÜM ÜRETSİN...
İKİNCİ ÖYKÜ
Ümitköy'den Kızılaya giden çift katlı otobüslerden birine bindim. Üst kata çıkıp boş koltuklardan birine kuş gibi tünedim. Tünedim diyorum çünkü araları çok dar olan o koltuklarda rahat oturarak yolculuk yapmak imkansız. Kızılay'a kadar sıkışıklıktan hareket ettiremediğim ayaklarım uyuştu. Otobüsün her duruşunda geriye hareket eden koltukların sıkıştırması da ayrı bir eziyet. Hele otobüsün döşemelerinin, camlarının, iç lambalarının, tavan döşemelerinin pisliği çekilir gibi değil. Cam kenarlarına ve koltukların arkalarına sıkıştırılan ve aylardır belki de yıllardır orada durarak mikrop yuvası haline gelmiş biletleri seyrederek seyahat etmenin çekilir bir yanı yok. Ring yapan bu otobüslerin havalandırma sistemleri de çalışmayınca nefes almakta zorlanıyoruz. Aldığımız nefesin büyük bir oranı da kirli hava ve ter kokusu.
Ayrıca üst katlardan inmekte ayrı bir özen gerektiriyor. Dikkatli olmazsanız kayıp düşmenizi engelleyecek fazla bir alternatifiniz yok.
Dolmuş ve otobüs sayısı sabitken Ümitköy, Çayyolu 1-2 Konutkent 1-2 ve bölge geneli sürekli GÖÇ ALIYOR. Şimdiki haliyle bile sorun olan bu durumu arar hale geleceğimizden korkuyorum.
SÖZÜN ÖZETİ: Ben bir vatandaş olarak itilmeden-kakılmadan,rahat, oturarak seyahat edeceğim temiz ve düzenli ulaşım araçları istiyorum. Bunu bir lütuf ve ayrıcalık olarak görmüyor, aksine en doğal vatandaşlık haklarımdan biri olduğunu biliyorum.
Bu yazıları okuyup ta "Beğenmiyorsan binmezsin" diyenler olabilir. Ancak ben bu tür Seyahat etmeyi kendime ve Çağdaş Türkiye insanına SAYGISIZLIK olarak görüyorum. Sorunlar görmemezlikten gelinerek çözülmüyor. Aksine büyüyerek içinden çıkılmaz hale geliyor. Ben bu yazıyı, sorunun değil, çözümün bir parçası olmak üzere yazdım. Bir vatandaş olarak tüm çözüm önerilerinde şahsıma düşecek görevlere hazırım. Çünkü ÇAYYOLU HALKI VE TÜM İNSANLAR hizmetlerin EN İYİSİNE layıktır.
Hüsnü YELBAY (Emekli Eğitimci)
Hiç yorum yok...