10 Kasım 1938 tüm ulusumuzun ve de Atatürk’ü örnek almış mazlum ulusların yası idi. Ardından gelen 10 Kasımlar, benim için yas değil, Atatürk devrimlerinin aydınlık yüzünü anımsama günleri oldu hep.
Ve günümüz Türkiye’sinde “10 Kasım, gözyaşım(ız)” olma yolunda hızla ilerliyor.
‘Atatürk’ün silah arkadaşlarıyla ve tüm Anadolu ile emperyalistlere ve dinsel siyasi ve hukukî yönetimine dünya’da ilk tokat atan süreç; ‘kutsal kurtuluş ve aydınlanma çizgisinden’ soyutlanarak, adeta bu tokadın intikamının alındığı dayanışma sürecine sokuldu.
Dahası; Atatürk’ün evrensel felsefesinin Anadolu insanıyla kurduğu ‘Laik Demokratik Cumhuriyet’ yıpratılmaya ve seçenek cumhuriyet arayışlarına zemin hazırlanmaya başlandı. Ve de farklı ırkları kutsal Anadolu topraklarında tek vücut haline getiren ‘ulusal birliktelik (bütüncül-üniter devlet yapısı)’, ırkçı oluşum ‘milliyetçilikle’ örtüştürülerek, ulus kavramı ile birlikte üniter devlet yapısı yıpratılma sürecine sokuldu. Üniter yapı (bütüncül devlet); gerek ayrılıkçı etnik milliyetçilerin, gerekse siyasal İslam yanlıların tartışma konusu yapmaya başladığı yönetim yapısı olarak görülmeye başlandı. Ayrılıkçı etnik milliyetçiler, anayasadaki vatandaşlık bağı ile bağlanan herkesin Türk olarak kimliklendirmesini tek yanlı ırkçılıkla tanımlayıp, adeta çok yanlı ırkçı yapıya dönüşümü savunur oldular. Bunların bu duruşunu, ulus yerine ümmet olmayı savunarak laiklik kavramını tartışmaya açan dine dayalı devlet yanlıları da besler oldu.
73 yıllık 10 Kasım tarihsel sıralanıştaki öz bu...
Bilinen tekrarlardan oluşan söylemler bıktırdı artık. Eğer Atatürk’ün evrensel felsefesinin yarattığı aydınlanma devrimlerinin izinde olmak istiyorsak, o kutsal felsefeyi daha ileriye taşıyacak, dünyanın özgün değişim ve gelişimine ayak uyduracak, Atatürk düşünselliğimizi ‘yinelemeksizin yenileyerek’ güçlendirmeliyiz.
Aksi taktirde, birilerinin düşünüşü, evrensel Atatürk düşünselliğini her geçen gün yıpratacaktır ve de yıkacaktır.
Her 10 Kasım; kafalara kazınan yas olmaktan çıkarılmalıdır.
Her 10 Kasım, Atatürk ve silah arkadaşlarının Anadolu insanıyla yaşama geçirdiği kutsal kurtuluş günü olarak algılanmalı ve de bu kutsal süreci yaşatmak adına yaptıklarımızı sorgulamalıyız.
Her 10 Kasım; kendimizi sorgulayalım ki, Atatürk’ü sorgulayan ve onun aydınlanma devriminin kurumlarını yok edenlere karşı, gerektiğinde yeni bir kurtuluş savaşı verecek yürekliğe meydan verebilelim.
Şevket ÇORBACIOĞLU
Hiç yorum yok...