ASKİ’nin Binsesin Sitesi’ne vereceği içme suyu yılan hikayesine döndü...
ASKİ’nin Binsesin Sitesi’ne vereceği içme suyu hikayesi roman olacak kadar iddialı ve çetrefilli...
Bir yanda Binsesin Sitesi, öte yanda Yeni Ankara Sitesi ile Büyükşehir Belediyesi, ASKİ, AYKOME arasındaki problem bitecek gibi değil...
Binsesin Sitesi 1970’li yıllarda kurulmuş. İnsanlar gelip kente çok çok uzak olan konutlarına yerleşmeye başlamışlar. Buranın sakinleri çizme giyip konutlarına gelirlermiş. Normal ayakkabıyla gelmeleri mümkün değilmiş, çünkü çamura saplanan ayakkabıyı bulup çıkarmak başka bir sorundu diyor, Muhtar Ayfer Yargıç. O zamanlar su sorunu, açılan kuyularla basit bir şekilde çözülmüş. DSİ’den izin alıp kuyuları açmışlar, sonra da konutlara dağıtmışlar. Beysukent ve Binsesin Siteleri ortaklaşa suyu kullanmaya başlamışlar.
Üç yıl öncesine kadar her şey güzel, tıkır tıkır yürümüş. Üç yıl önceki genel kurulda, sitenin artık kentin göbeğinde kaldığı ve ASKİ suyuna bağlanılması görüşü ortaya atılmış, kabul görmüş.
Yeni su kanallarının döşenmesi için proje hazırlanmış, ASKİ’ye götürülüp onaylanmış. ASKİ, Binsesin yöneticilerini AYKOME (Altyapı Koordinasyon Merkezi)ne yönlendirmişler. Site Yöneticisi, AYKOME’nin talep ettiği 22 milyar lirayı yatırıp işe başlamış.
İş devam ederken AYKOME denetime gelmiş. Kazılan yerin 291 metre değil, 5 km olduğunu söyleyerek inşaatı durdurmuş. Binsesin yöneticileri, biz bu işten anlamayız, size proje verdik, bu parayı siz istediniz; biz de ödedik. İyi niyetliyiz demişler ama Büyükşehir Belediyesi’ni ikna edememişler.
İş dura yürüye tamamlanmış. Binsesin yönetimi, Büyükşehir Belediyesi’ne inşaatın tamamlandığını, gelip almaları gerektiğini söylemiş ama gelen yanıt gerçekten ilgi çekiciymiş; “387 milyar zemin tahrip ücreti yatırılmadığı takdirde hiçbir hizmet verilmeyecek; verilen hizmetler de durdurulacak” denilmiş.
Doğal olarak Binsesin Yönetimi bu talebi karşılamamış, hizmetler de tam anlamıyla durmuş.
İnşaatlar biteli bir yıl olmuş. Binsesin Sitesi, menfi tespit ve murazaanın meni davası açmış. Dava halen sürüyor.
BİNSESİN’E SU AMBARGOSU
Böyle bir durumda devlete düşen görev, vatandaşının mağdur olmasını engellemek olmalıdır. Ama Binsesin’de böyle olmamış. Hizmetler geciktirilmeye çalışılmış. Önce ruhsatsız kazı yapıldığı gerekçesiyle 58 milyar ceza talep edilmiş, 2003 yılında da atık su bedeli istenmiş. Bu para ödenmiş, 2004’de tüm Çayyolu’na atık su bedeli cezası ile birlikte Binsesin’e de 300 milyar lira ayrıca ceza kesilmiş.
BELEDİYE KUYULARI TAHRİP ETTİ
Bu arada kuyu suyunu kullanmaya devam eden Binsesin Sitesi’nin başına bakınız neler gelmiş? Hacettepe’deki kuyulardan birinin boruları parçalanmış. Ancak bununla yetinilmemiş, sitenin içindeki kuyular da tahrip edilmiş.
Yapanlar kimler mi? Ankara Büyükşehir Belediyesi elemanları... Yani devletin adamları!... 20 milyar liralık hasar tespit edilmiş, kuyularda. Kuyular ne zaman tahrip edilmiş? Gecenin saat 3’ünde. Kepçelerle gelmiş birileri su yollarını, kuyuları tahrip edip gitmişler. Olacak şey değil!...
Bu eylemin sonunda ASKİ Genel Müdürü İhsan Fincan ile Allahverdi Aktaş isimli bir zata karşı dava açmış Binsesin Sitesi.
İhsan Fincan’ı biliyoruz ama, diğer Allahverdi Aktaş kimdir? diye soruyoruz. Bilen, tanıyan yok! Belediye’de ne görevi olduğunu da söyleyemiyorlar...
Şimdi şunu söylüyorlar. Herhangi bir usulsüzlük varsa kuyular mühürlenebilirdi. DSİ’nin ruhsatlı kuyuları gece yarısından sonra Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin kepçeleri kullanılarak tahrip edildi. Kuyular tahrip edilince, bir ay boyunca Binsesin’de susuzluk yaşanmış. Tankerlerle siteye su taşınmış, insanlar canlarından bezmişler...
Ankara Büyükşehir Belediyesi, “devlettir”; görevi Anayasamızın 5. maddesinde belirtildiği gibi, “...kişilerin ve toplumun refah, huzur ve mutluluğunu sağlamak; kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırmaya, insanın maddî ve manevî varlığının gelişmesi için gerekli şartları hazırlamaya çalışmaktır.” zorlaştırmak değil!
Bu durumda belediyeye düşen görev, vatandaşının mağdur olmasını engellemek olmalıdır. Öncelikle siteye su bağlanır. Ondan sonra hukuki yola gidilir. Adaletin kılıcı karşısında herkes hakkına razı olacaktır. Burada halk sağlığı son derece önemlidir. Su kaynaklı oluşacak bir hastalığın sorumlusu belediyeden başka kim olabilir? O halde gereken yapılmalıdır...
Hiç yorum yok...