Vatandaşların güvenilir, doğru, güncel ve bağımsız haberlere ihtiyacı vardır. İşletmeler ve pazarların da. Ve hükümetlerin de.
Basın özgürlüğü toplumları ve ekonomileri canlı, enerjik ve sağlıklı tutar. Haber, bilgi ve kanaatlerin serbest akışına ket vurulduğunda bireyler, toplumlar ve ulusal ekonomiler zarar görür. Demokrasi zarar görür.
Başbakan Erdoğan, “İfade özgürlüğü olmayan bir ülkede ‘demokrasi’den bahsedilmez” derken haklıydı. Ve Cumhurbaşkanı Gül’ün de gözlemlediği gibi basın, ifade ve bir araya gelme özgürlüğü modern demokrasileri tarif eden bir özelliktir.
Dünyanın her tarafında insanlar bu yıl Tunus’ta UNESCO’nun ev sahipliğini yaptığı Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nü kutlarken bile gazetecilere karşı tehditler artmaktadır. Dünyanın her tarafında kendi ülke otoritelerinin hoşuna gitmeyen haberleri geçmek veya görüş ifade etmek dışında bir “suç” işlememiş olan iki yüze yakın gazetecinin hapiste olduğu basın kuruluşlarınca bildirilmektedir.
Geçtiğimiz yıl içinde dünya, hem özgür basının vaatlerine hem de basın özgürlüğüne yönelik tehditlere şahit oldu. Bütün Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da gazeteciler, blogcular, film yapımcıları ve köşe yazarları bölgede yayılan protestoları tarihe not düşerken, cep telefonları dışında hiçbir silahı olmayan bazı vatandaşlar kısa mesaj, tweet ve video vasıtasıyla gerçeği ortaya çıkarmak için hayatlarını riske attılar.
Bu suretle, ‘Herkesin kanaat ve ifade özgürlüğüne hakkı vardır; bu hak, müdahale olmaksızın kanaat taşıma ve herhangi bir yoldan ve ülke sınırlarını gözetmeksizin bilgi ve fikirlere ulaşmaya çalışma, onları edinme ve yayma serbestliğini de kapsar’ diyen 1948 İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nde yer alan temel bir hakkı kullanmış oldular.
Gazeteciler, en kötü diktatörlüklerde fiziksel tehdit veya aleni saldırı, cinayet veya kaybolma gibi tehlikelerle karşı karşıya kalabiliyor. Ancak gazetecilere yönelik tehditler, kolayca fark edilmeyen nitelikte de olabilir. Baskının daha merhametli biçimleri de toplumun özgürlük ve hayatiyetine karşı aynı derecede zarar verebilir. Bu gibi tehditler arasında, gazeteci ve kamusal aydınların, geçtikleri haberler veya yayımlanan fikirleriyle görünürde ilgisi olmayan “suçlar” nedeniyle adli takibata uğraması veya hapse atılması, geçim kaynaklarının tehdit altına alınması veya bundan mahrum edilmeleri sayılabilir.
Baskı biçimi ne olursa olsun, çok az sayıda bile gazeteci tehdit edilir veya fiilen saldırıya uğrar, hapse atılır veya işten çıkarılırsa, diğer gazeteciler otosansür uygulamaya başlar. Haberlerin üslubunu değiştirir, ayrıntıları çıkarır veya haber geçmeyi tamamen bırakır. Kaynakları onlara yardım etmez olur. Editörleri, yayımcıları ve yayıncıları haberlerini basmakta veya yayınlamakta tereddüt eder. Hakikatin yerini korku alır. Kamuoyu ülkedeki medyaya ve nihai olarak kendi hükümetlerine karşı güvenini yitirir ve gerçeği görmek için küresel medyaya döner. Sonuçta bütün toplumlar acı çeker.
Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde, gelin dünyanın her tarafında medyada çalışan gazetecilerin özgürlük ve bağımsızlığını korumak için yapmış olduğumuz taahhütümüzü tekrar edelim. İnsanlar gerçeği öğrensin diye hayatlarını, sağlıklarını ve özgürlüklerini feda eden cesur gazetecileri, blogcuları ve bireyleri minnetle anıyoruz. Ayrıca sürdürülebilir demokrasiler ve açık, sağlıklı toplumlar yaratmada bağımsız ve özgür basının oynadığı role de saygılarımızı sunuyoruz.
Hiç yorum yok...