Nesin Vakfı yararına bugün düzenlendiğini öğrendiğim, "Nesin'den Nesil'e Öyküler" sergisini düzenleyenleri buradan kutluyorum.
Aziz Nesin'i bir kez daha anmak fırsatı verdikleri için...
Bu vesile ile sevgili Aziz Nesinden biraz söz etmek isterim.
Nesin, genellikle mizah yazarı olarak bilinir, ancak çok zor koşullarda geçen çocukluğu ve yetişkinliğinde yaşadıkları onu öylesine yoğurmuştur ki, yaşama ve ülke sorunlarına dair eserlerinin de tadı bambaşkadır.
Nesin'in Heybeli adadaki, (kendisi yazılarında "Heğbeli" ada diye yazar) geçen çocukluk yıllarına, Darüşşafaka'da yatılı okul yıllarına, erken yaşta kaybettiği annesi ve kız kardeşine, babasına ve tanıdığı birçok insana ilişkin kısa anı öykülerle aracılığıyla aslında kendi öz yaşamını anlattığı "Böyle Gelmiş Böyle Gitmez" isimli 2 ciltlik kitabı bunlardan birisidir.
Aslında 8 cilt olarak tasarlanan kitabın ilk 2 cildi 1977 de Tekin yayınlarınca yayımlandı, sonraki ciltler ise ne yazık ki tamamlanamadı.
Kitap, bulabilenler için tam bir gerçek öykü kaynağı.
Nesin kısa anı öykülerinde, o günün Türkiye'sini de okuyucularına başarıyla yansıtıyor.
Kim bilir belki de bulamayanlar için kısa öykülerini, Kitap Kurdu Face sayfamıza, dergimize veya gazetemize taşırız veya bakarsınız gün gelir bir edebiyat dergisi yayımlarız.
Mesela, Nesin bu kitabın ikinci cildinde yazarlık öyküsünün Darüşşafaka da arkadaşlarının boyunun kısalığıyla veya başka özellikleriyle alay etmeleriyle başladığını şöyle anlatır: "Onlarla zehir gibi alay ediyor, onları alaylarımla korkutuyor, yıldırıyordum. Artık hiçbiri benimle alaya yüreklenemedi. İşte çocukluğumda kendimi korumak için başladığım ve sürdürdüğüm bu alaycılığım gittikçe gelişerek bana gülmece yeteneğini kazandırdı, sonunda da bana yaşamımı kazandıran, hepimizin geçimini sağlayan ve bugün sizleri dış ülkelerde okutma olanağı veren bir iş, bir uğraş oldu. İşte benim gülmece yazarlığımın bugünü değilse bile, oluşmasının öyküsü budur." der.
Aziz Nesin, öz yaşamını anlattığı bu kitabında, Mithat Cemal Kuntay'ın, Mehmet Akif için şöyle dediğini söyler: "Yalan söylemeye muhtaç olmadan hayatını baştan sona anlatabilir."
Ne güzel değil mi?
Ve hiç yalan söylemeden yaşamını anlatabilmeyi önemser.
Bu kitaptaki öykülerini de bu öz güvenle kaleme alır.
Gerçekten hiç yalan söylemeye gereksinim duymadan yaşamını anlatabilmek ne güzel şeydir ve bugünün Türkiye'sinde acaba kaç kişiye nasip olur?
Mustafa T. Turhan
Hiç yorum yok...