Aziz Nesin’in,  genelde “sol” olarak tanımlanan sosyalist dünya görüşüne sempati duyduğunu hemen herkes bilir.

Bu nedenledir ki, gerici, yobaz çevrelerce “komünist” , “tanrı tanımaz” olarak yaftalanıp, hakkında söylenmedik iftira bırakılmamıştır.

Bunlardan birisi de, kaleme aldığı bazı anılarında cumhuriyetin ilk yıllarını kapsayan dönemi anlatmak adına, bir din adamı olan babasının Atatürk hakkındaki düşüncelerini aktardığı halde, bunlar kendisine ait düşüncelermiş gibi Atatürk düşmanı olarak ilan edilmesidir.

Aziz Nesin 1977 yılında yayımlanan “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez – Yokuşun Başı” isimli kitabının ikinci cildinde, bu konuyu ele alır ve o gericilerin yaptıklarını, “Burada ilginç olan şudur: Gericiler, aralarında söyleşip yaydıkları, ama dahaca yazmaya yüreklenemedikleri Atatürk aleyhine sözleri, benim yazılarım aracılığıyla yaymaya fırsat bulmuşlardır. Onlar, korkak, yüreksiz, ikiyüzlüdürler. Yıkıcı amaçlarına ulaşmak için, düşmanı oldukları bir yazarın yazılarını bile camilerde okuyacak kadar fırsatçıdırlar.” Diye değerlendirdikten sonra, Atatürk ile ilgili kendi öz düşüncesini şöyle açıklar:

“Atatürk’e büyük saygım var. O’nun tarihimizdeki büyük değerini yadsımaya kalkmak, ya kandırılmışlık, ya bilgisizlik, ya da hainliktir. Kemalist değilim, Atatürkçü de değilim. Ama bugünkü Türkiye ortam ve koşullarında, Atatürkçülüğün bile bir ilericilik aşaması olduğuna inanıyorum.”

Evet, yanlış okumadınız, Aziz Nesin bunları yazdığında yıl 1977.

Yani, bundan tam 36 yıl önce.

Şimdi aramızda olsa acaba ne derdi?

Çünkü o bunları yazdığında gericiler, Atatürk’ e bugünkü gibi doğrudan saldırıp küfür edemiyordu.

O’nun adını unutturmak, ilkelerini yok etmek gayretini şimdilerde olduğu gibi pervasızca ve açıktan yürütemiyordu.

Milli Eğitim Yönetmeliklerinden Atatürk ilke ve İnkılaplarını çıkartamıyordu.

Laik demokratik cumhuriyetin altı bu denli oyulmamıştı.

Aziz usta bugün yaşasa, büyük olasılıkla, öncelikle Atatürk’ü ve cumhuriyeti savunurdu.

Kimi, gaflet içindeki solcular gibi PKK yandaşı olmaz, AKP den de demokrasi beklemezdi.

Zira otuz altı yıl önceki düşüncelerine bakılırsa, solcu olmanın, her şeyden önce teokratik rejimlerin karanlığına karşı çıkmak olduğunu çok iyi biliyordu.

Mustafa T. Turhan