“YERYÜZÜNÜN sonuna gittim, gökyüzünün sonuna
Dağların sonuna gittim /Sonuna gittim, ormanın
Ağaçların sonuna...
Arkadaşım olmayan bir şey bulamadım.”
Ağaçları “akraba-arkadaş” görür kızılderililer, bu çok eski Navajo şarkısındaki gibi.
Ama biz geçinemeyiz ağaçlarla (da)...
Bazen iki-üç “miyop”un manzarası için kesilir ağaçlar.
Bazen bir müteahhit devirir, yer açar çıkma/çakma beton balkonuna...
Bazen yeni bir kavşağa kurban olur ağaçlar.
Bazen eski bir rivayete; mesela kavaklar, alerjiye...
Son örnek, Çayyolu’ndaki Yıldız 88 Sitesi.
Siteye 5-10 yıl önce dikilen akasya ağaçlarıyla geçinememiş yönetim.
En az 30-40 ağacı kesip, sökmüşler.
Geride kalan akasyaların akibeti ise meçhul.
Ömürleri, durma şikayetlenen iki dudak arasında...
Yıldız 88’in 1. Akasya Muharebesi’nin gerekçeleri, kara mizah örneği.
Efendim, akasyanın yaprakları bahçeleri kirletiyormuş.
Yani insan değil de, doğa doğayı kirletiyor; dallar yaprakları, yapraklar çimenleri, dikenler gülleri mesela.
Bir yakınma da, akasya reçinelerinin arabalara, taşlara filan leke yapmasıymış.
Ah keşke, gülün dikensizi, ağacın reçinesizi-yaprak dökmeyeni, çimin uzamayanı, ısırganın ısırmayanı, köpeğin havlamayanı, kedinin miyavlamayanı, kuşun ihtiyaç gidermeyeni, arının sokmayanı, olsa da sevsek, büyütsek, beslesek -ne şeker, ne şeker- di mi!
Kesin, yerine ip gibi yeni fidanlar, bodur Capon eriği, bir karış Bonsai filan dikersiniz/dikiyorsunuz, akasyanın 10 yıllık ömrü/canı, hatırası ne gam.
Sökün-atın, bırakın “akasya kokulu sabahlar” şarkılarda kalsın.
Akasya Durağı komik dizilere nam olsun, akasya çiçeği suluboya kurs resimlerine.
Bırakın öylece dursun, “Akasya niçin senden ayrı bir kaderi yaşıyor” sorusu, Eray Canberk’in şiirinde...
Ve asla düşünmeyin; “niçin kenar yollarda (yani sizden uzakta) çiçek açar akasya”...
Yaşar SÖKMENSÜER
06 Mart 2010 Hürriyet-ANKARA
Hiç yorum yok...