ziyaretci defterinin forum seklinde duzenlenmesi gerekiyor. yoksa yazilan butun mesajlar kaybolup gidiyor.
Saygilarimla
Tarih: 01 Eylül 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
Keşke aski genel müdürü bizim caddede otursaydı.Manayla 50 cadde tertemiz olurdu...
Sahi aklıma gelmişken yazayım.ANKARA da böcek vb her türlü haşeratla mücadele ediliyor ama bizim 50 caddeye her ne hikmetse kimse ilaçlamaya gelmiyor.
Acaba yetkililerden burası temiz raporumu aldı?...
Çayyoluna yapılması düşünülen Disneyland kazan a yapılacakmış(Gazeteler) tabiki burada BBelediyesinin 2002 yılında AŞTİ yi taşımak üzere almış olduğu 500.000m2 arazisi var.İyide gelir getirir hani.Şimdi TOKİ nin arazisine bu kompleksi yapmak neye yarar, bakarsınız İSTANBUL dan da gelen olur değilmi:))
Yenimahalle Belediyesi bu güne kadar her işi BBeldiyesine havale etmişti.Ama canı istediğinde sokak aralarını (tabiki dostlar sağolsun, pardon oy verenler diyecektim) asfaltlayıveriyor.eee 1 sene kaldı...bakalım icraatlarınız bizim oralarda da olacakmı aceba?
Tarih: 31 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
Sayın ÇAYYOLU PLATFORMU YETKİLİLERİ;
Bu güne kadar burada hep yazıldı.Ama netice alınamadı.Sizlerden ricam lütfen Yaşamkent Mahllesinin aşağıdaki sorunlarına bir el atın.
* 598 nolu otobüs seferlerinin artırılması
* Haşeratla mücadelenin başlatılması
* Dolmuşların seferlerinin günün her saatinde takip edilmesi
* Beton kamyonlarının yolları gelişigüzel kullanarak(trafik kurallarına asla uymazlar) yolları bozmaları
* Dikilen ağaçlara toprak dökülmesi
* 50 caddenin temizletilmesi
* Ara yolların tamamının asfalt kaplatılması
* Jandarma ve zabıta denetiminin buralarda azami derecede artırılması.(zira her gece silahlar patlıyor, inşaatlarda çalışanların mutlaka kontrol edilmesi gerekiyor)
* 50 cadde üzerinde bulunan park alanının (olura imar planında değişiklik yapılarak binaya dönüşmemesi için ivedi olarak park olarak yapımına başlatılması.
Lütfen bu konuların takpçisi olun.Olun ki bizde Çayyolu platformunun bizleri dışladığını düşünmeyelim olmaz mı?
Tarih: 31 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
30 AĞUSTOS ZAFER BAYRAMININ ARDINDAN ....
ELİF GELİN
Eşine doyasıya sarılmadan,
Doğacak bebeğini göremeden
Koşmuştu cepheye.
Ne işi vardı işgalcilerin
Topraklarımızda.
Ya istiklal ya ölüm demişti
Atamız.
Kaptı süngüyü
Doğacak bebeğini görerek
Atladı dikenli tellere
Çıplak elleriyle
Ellerinden kanlar akıyordu.
Sanki Elif gelinin gözyaşları gibi.
Yırtılan elleri
Sanki acımıyordu
Elif gelinin gözyaşları gibi.
Bu kanlı eller
Durduracaktı
Elif gelinin gözyaşlarını
Atladı dikenli tellerden
Bir merdiven gibi çıkmıştı
Üzerlerine.
Süngüsünü sürdü bile.
Elif gelinin rüyası için.
Bu süngünün önünde durulmazdı.
Bu güce kimse dayanamazdı.
Süngü sallandıkça
Doğacak bebeğini görür gibi
Oluyordu.
Elif gelin
Gözyaşlarıyla girdi yatağa
Gözüne uyku girmiyordu.
Eşinin dikenli tellere bir merdiven gibi
Tırmandığını görüyordu.
Eşinin arkaya bakıp
"Hani su, hani mermi ?"
Dediğini duyuyordu.
Kalktı yatağından
Bir ineğini ve tek öküzünü
Koştu kağnıya
Doldurdu içerisine mermileri
Suyunu ve ayranını
Sürdü gıcırdayan kağnısını.
Kağnının sesi
Ona şarkı sesi gibi geliyordu.
Karnındaki bebek ona
Arkadaşlık ediyordu.
Hem destek oluyordu ve
Hem de "Durma anam,
Yetiş babama" diyordu.
İnek hastalandı
Hem süt vermeye ve
Hem de yük çekmeye dayanamadı.
Uzandı yere
Durdu kağnı arabası.
Elif gelin baktı ileriye geriye
Kemal Paşa nın
Kağnısı duramazdı.
Mehmetçik mermisiz kalamazdı.
Susuz hiç olamazdı.
Koştu kendini
İneğin yerine kağnıya
Çünkü;
Kemal Paşa nın
Kağnısı duramazdı
Ya istiklal
Ya ölüm demişti.
Felsefe Öğretmeni
Selahattin Yazar
Tarih: 31 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
DİPLOMASİ VERMEDEN ALMA SANATIDIR.
(Kamuran İnan)
* * *
Gazeteciler Churchill e sordular :
-" İngiltere nin dostları kimlerdir ?"
Churchill:
- " Yoktur" diye cevap verdi.
- "Peki o zaman düşmanlarınızı sayar mısınız? diye sordu gazeteciler.
Churchill:
- Tekrar " Yoktur" diye cevap verdi. Ve ekledi.
- "Çünkü; Büyük Britanya Adaları nın dostu ve düşmanı yerine sadece
yüksek menfaatleri vardır."
* * *
Pentagondan Amerikalı bir yetkiliye sordular:
- "Siz düşmanlarınızı ne yaparsınız?"
Amerikalı:
- "Kandırabildiğimiz bazılarına tam bağımsızlık yerine karşılıklı
bağımlılık diye stratejiler üretip bu hapları yutabilecek olanlara
yutturup onları dostumuz haline getirip imha ederiz.Örneğin bu
ülkelerde kendimize borsa adı verilen gizli vergi daireleri
kurdurtup gerektiğinde milli burjuvazisinin bütün özsermayesini
elektrikli süpürge gibi emerek borsayı o ülkeye karşı kırbaç
gibi kullanırız."
* * *
TÜRK ATASÖZÜ
Dostlarını sana düşmanlık yapacak kadar güçlendirme !
* * *
İstiklal savaşından sonra Mustafa Kemal in Ankara sını
ziyaret eden Yugoslav Kralını, Atatürk Çankaya da kabul
eder.Aslında bir forum olan bu sofrada içkiyi biraz fazla
kaçıran Yugoslav Kralı Atatürk ün kulağına şu cümleleri
fiskos eder:
-"Sayın Paşam biliyor musunuz? İngilizler sizinle
savaşmamız için Yunanlılara saydıkları çil çil altınları
önce bize teklif ettiler."
Atatürk yağdanlık kokan bu cümleleri dikkatle
dinledikten sonra Yugoslav Kralına şu ünlü cevabı
vermiş:
-"SANA VE HALKINA GEÇMİŞ OLSUN.
KABUL ETSEYDİN YUNANLININ DURUMUNDA
BUGÜN SEN OLACAKTIN."
Atatürk ten aferin bekleyen kral bu şok sözleri
hazmetmek için Çankaya nın maitre d hotelinden iki şişe
Beypazarı maden suyu istediği rivayet olunur !!!
Tarih: 31 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
HATIRLATMA - UYARI
Bir çok ünlüye" hayat koçluğu" yapan ve eşimin
babaannesinin de doktoru olan değerli Prof. Dr. Sayın
Osman Müftüoğlu nun HAYAT BİLGİSİ - YAŞASIN
HAYAT / 3 kitabının referanslarını kontrol edip Sayın
Ertuğrul Özkök, Nilüfer ve Gani Müjde nin notlarını da
okuyup Çayyolu Dost Kitabevi nden 25 YTL: ödeyerek
kitabı satın aldım.
Bu başucu kitabını okurken 279. sayfasında
KANSERDEN KORUNMAK AMACIYLA
KULLANILAN BESİN DESTEKLERİ, BESLENME
VE KANSER İLİŞKİSİ BÖLÜMÜNDE;
" Daha çok tüketin" ve "Daha az tüketin" başlıklarıyla
tavsiyede bulunulan yiyecek listesinde komplo teorilerine
benzeyen bir yanlışlık yapıldığını farkettim.Sağlamasını
yapmak için Dost ve Ada Ktabevlerinin görevlileriyle
ilgili sayfayı kontrol ettikten sonra Sayın Müftüoğlu nun
Ankara daki sekreteryasına ulaştım. Kendilerinin
Ankara ya haftada bir gün geldiğini öğrendim. Daha sonra
Sayın Ertuğrul Özkök ün sekreterini telefonla aradım.
Telefonda kibarca paket edildim. Televizyonda Sayın
Pakize Suda nın programına konuk olacağını öğrenince
mail adresine konuyu detaylı olarak anlattım.
Şimdi;
Sayın Müftüoğlu nun defolu durumuna getirilen
kitabı ile ilgili ileride suç oluşacağı, zamanla kapısının
önünde tazminat davaları birikeceği açıkça görüldüğünden
öncelikle;
1 – Kitabın kitabevlerinden biran evvel toplatılıp
onarımının yapılması ve ayıbın düzeltilmesi,
2 - Şimdiye kadar 25 YTL ödeyerek kitabı satın
almış okuyucuları ve Sayın Profesörü korumak için
medya kuruluşlarında düzeltme ilanları verilmelidir
( Denetim her iki tarafı da koruma işidir).
Konunun bölgemizin Tüketici Hakları Derneği
Çayyolu Şubesi tarafından takip edilebileceğini
düşünüyorum.
Öğrenmeye devam etmek için; en değerli
varlıklar olan hayvan dostlarımızdan yararlanarak
yeni öğrendiğim bir fabl ile konunun yanlış
anlaşılmamasını isterim.
Kazlar ve turnalar
Bir gün aynı tarlada yiyecek ararlarken
birden tarlası talan edildiği için elinde
tüfekle yaklaşan çiftçiyi fark ederler.
Turnalar daha çevik ve hareketli
oldukları için hemen uçarlar. Oysa kazlar
ağır hareket ettikleri için avcıdan
kurtulamazlar.
Dersimiz:
1 - Yakalananlar her zaman suçlu
olan değildir !
* * *
Kim daha iyi görüyor ?
Adamın biri ilk defa gittiği küçük bir
kasabada şaşkın şaşkın gezindikten sonra yol
kenarında duran bir arabanın yanına sokulmuş
ve arka koltukta tek başına oturan çocuğa:
- " Buraların yabancısıyım, demiş.
Parkın hemen yanı başındaki fırını arıyorum,
çok yakın olduğunu söylediler."
Çocuk, arabanın penceresini iyice açtıktan
sonra:
- " Ben de buraya ilk defa geliyorum. Ama
sağ tarafa gitmeniz gerekiyor herhalde." Adam,
çocuğun da yabancı olmasına rağmen bunu nasıl
anladığını sormuş ister istemez. Çocuk:
- " Ihlamur çiçeklerinin kokusunu duymuyor
musunuz ? Kuş cıvıltıları da oradan geliyor zaten."
diye gülümsemiş.
- " İyi ama, demiş adam, parktan değil de tek
bir ağaçtan gelmediği ne malum ? "
- " Tek bir ağaçtan bu kadar yoğun bir koku
gelmez" diye atılmış çocuk." Üstelik manolyalar da
katılıyor onlara. Hem biraz derin nefes alırsanız,
fırından yeni çıkmış ekmeklerin kokusunu da
duyacaksınız." Adam gözlerini hafifçe kısarak
denileni yaptıktan sonra, cebinden bir kağıt para
çıkartıp teşekkür ederken fark etmiş çocuğun kör
olduğunu. Çocuk ise, konuşurken bir anda
sözlerini yarıda kesmesinden anlamış, adamın
kendisini farkettiğini.
- " Üç yıl önce bir kaza geçirmiştim, demiş,
görmeyi o kadar çok özledim ki. Sizinkiler sağlam
öyle değil mi ?" Adam, çocuğun tarif ettiği yerde
bulunan fırına doğru yönelirken:
- " Artık emin değilim, demiş. Emin olduğum
tek şey, benden iyi gördüğündür. "
Dersimiz:
2 – Görmek başka, bakmak başkadır !
* * *
Eyfel
Bilindiği üzere;
1889 yılında Fransız devriminin 100.yılı
kutlamaları nedeniyle Paris uluslarası fuarının
simgesini belirlemek için düzenlenen
yarışmaya katılan projelerdendir.
On yıllığına yapılan kule mühendis Eyfel in
adını almıştır. Kuleyi Fransızlar "Madame Eyfel"
olarak adlandırır. 324 metre yüksekliğinde olan
kule Paris in ve Fransa nın simgesi sayılır.
Milliyetçi Fransızlara göre Fransa Bayrağı dünyanın
en yüksek direğine çekilmeliydi.Her yedi yılda
paslanmaya karşı 50 ton boyayla boyanan, son
katında 67 km. görüş mesafesi bulunan Eyfel in
toplam ağırlığı 7 300 tonu çelik olmak üzere
10 100 tondur.
Paris te yaşayan ünlü bir ressam
sohbetlerinde bir demir hurdası olarak gördüğü
Eyfel i sürekli ağır bir üslupla eleştirirdi.
Bir gün yakın dostlarından biri kendisini
Eyfel Kulesinde resim yaparken görünce kendisine;
- "Üstadım biz sanıyorduk ki, Eyfel i sevmezsiniz."
Ünlü ressam cevap verir:
- "Eyfel i hala hiç sevmiyorum. Ancak, Paris te bu
demir hurdasını görmeden resim yapabildiğim tek mekan
Eyfel olduğu için burada bulunuyorum."
Dersimiz:
3 – Bazı şeyler göründüğü gibi olmayabilir !
* * *
Yeğenlerim Çayyolu bülteninin ziyaretçi defterinde
bana ayın keki diyemedikleri için beni ayın sebzesi seçmişler.
O L S U N.
Dileğim okur-yazar olduğumuz kadar gelişmiş avrupa
kadar yazı toplumu da olmamızdır.
Tarih: 31 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
Çayyolu elit insanların oturduğu ve tercih ettiği yer diye böbürleniliyor. Peki o zaman trafik kuralı tanımadan, korna çalarak araç kullananlar, Oyak 4 ün önünde her gece yarısı içki içerek, nara atan ve müziği sonuna kadar açarak insanları rahatsız eden hatta uyutmayan gençler kimin çocuğu acaba? Yoksa bunlar başka bir semtten mi geliyor buraya? Elit olmak edepli olmayı ya da edep öğretmeyi kapsıyor mu acaba? Güvenlik yetkilileri lütfen bu kural tanımazlara meydanı boş bırakmayın. Rahat ve özgür yaşamak başka şey, çevreyi rahatsız etmek başka şey. Saygılarımla...
Tarih: 30 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
yaşamkent mah karasinek ve arıdan geçilmiyo bununla mücadele niye yapılmıyo dolmuş ve otobüs zaten yetmiyordu yeni taşınanlarlla birlikte hiç yetmiyecek.dolmuşa denizcilerden binmezseniz boşa beklemeyin ara duraklarda binemiyosunuz akrobasi yapmanız lazım saatinde gelmiyo kaçırdınızmı yandınız bekleyin gelirse tabii .dolmuşu terminal yolcular binndiginden sıhhıyeden gaziden binemiyosunuz .yaşamkentin ara yolları toprak köy yolu yani yaşanamayan kent durumunda.otobüs zaten içler acısı 1 saatte diyolar ama zamanında gelirse
Tarih: 29 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
Geçenlerde dikkatimi çekti.Çayyolu Erdemkent te ASKİ Genel Müdürlüğüne ait 2 adet temizlik aracı saat başı asfalt yıkıyordu.Bu durumu oradaki esnaf arkadaşlara sorunca durum ortaya çıktı.Meğer eski EGO şimdiki ASKİ Genel Müdürü ve Melih Gökçek in sağ kolu İhsan Fincan ın malikanesi o cadde üzerindeymiş.Aslında bu tür temizlik işlerini Fen İşleri Müdürlüğü yapması gerekirken ASKİ nin anlı şanlı araçları Genel Müdürlerinin caddesini bal dök yala cinsinden 24 saat tertemiz tutma misyonunuyüklenmişler.Sözüm o caddenin temizliğine değil,Belediyenin bu duyarlılığı sadece yüksek bir zevata göstermesinedir.Ankara böyle bir anlayışı haketmiyor.
Tarih: 29 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0
saltoğlu caddesi üzerindeki Siyasal villaların önündeki yolu istinat duvarı çekerek en az iki adam boyu (daha fazlada olabilir) yükseltmişler. Çevreyi bilmeme rağmen bu villaların yürüyerek önünden geçerken görmekte zorlandım. Bu villaları arayanlar kesinlikle görmeden önünden geçer.
Tarih: 29 Ağustos 2006 00:00 Ekleyen: Beğenme: 0