Bahçemizden Bütün Komşularımıza Duyuru
Bültenimiz çıkmış. Engin Bey kara haberi kara puntolarla vermiş. Yani her şey moral bozucu. Fakat bültenin içinde beni en çok sevindiren Sayın Mustafa Usalan Bey'in yazısı oldu. Kendisini çok özlemişim. Dileğim bültenimizde Konutkent-Bakanlıklar hattı arasındaki otobüs anılarını ve devlet anılarını bültenimizde tekrar yazmaya başlamasıdır. Kendisine sağlıklı günler, Ali Rıza Bey Ormanımıza da steril günler dilerim.
Saygılarımla.
Tarih: 15 Aralık 2006 19:52 Ekleyen: Beğenme: 0
Sandıklı Kaplıcaları ve AB Fin Hamamı
Beynimdeki lezzet duraklarından bir tanesi de pazar günü yayınlanan "Politika Durağı"dır. Sayın Cüneyt Ağabey Barnaby Jones (İhtiyar Delikanlı) olarak bizi hem düşündürüyor hem de fıkralarıyla güldürüyor. Geçen haftaki Durağı'nda Sayın Başbakanımızın Sandıklı Kaplıcalarına neden gittiğini sormuştu. Cüneyt Ağabey herhalde Sayın Hadi Uluengin'in 28 Şubatın ünlü yazılarından olan "AB Toplumu ve Haşlanmış Kurbağa" yazısını unutmuş olmalı! Çünkü; Sayın Başbakanımızın Sandıklı Kaplıcalarından sonra AB'nin Fin Hamamında buhar banyosunda terletileceği bilinmekteydi.
Ünlü sauna ve Fin Hamamı firması Tylö'nün buhar saunası ile ilgili verdiği bilgiye göre diğer saunalara göre daha hafif bir sauna şeklindedir. 45 – 65 derece sıcaklıkta ve %40 – 65 bağıl nemi oluşturan buharın içinde daha uzun süre ile sauna alınabilir.
Finlandiya'da AB toplumu ve haşlanmış kurbağa, Türkiye'de laik toplum ve haşlanmış kurbağa. Zıtların birliği ya da her şey zıtların mevcududur. Yani; diyalektik denilen ünlü fenomen. Tabi bizim defterde de yanlış anlaşılmasın. Anılan kurbağalar biz oluyoruz.
Sayın Başbakanımızın danışmanları önce Sandıklı'yı düşünerek bu sefer derslerine iyi çalışmış.
Finlilerin cebinden bahsedince hamamını anlatmamak olmazdı.
Tarih: 15 Aralık 2006 15:38 Ekleyen: Beğenme: 0
Kızılderili Reis'ten Mektup Var
Sağolsun Faruk Bey de vurgulamış. Sahiden teknoloji insanı kirletiyor. Yazımı beyaz adamlar görmemiş olmalı ki dövüşe dövüşe geri aldığımız Ali Rıza Bey Ormanı'na yeni bir direk dikmişler. Önce bu kulenin oşinografi dairesi tarafından inşa edilen rüzgar gülü projesi olduğunu belki de baharda çocuklarla şeytan uçurtması uçurduğumuzu gören karar vericilerin, bize uçurtma kulesi yaptığını düşündüm! Ama yanılmışım. Ali Rıza Bey Ormanı'nı da sinsice Şentepe Medya Plaza anten çölüne dönüştürmeye kararlılar.
Bildiğim kadarıyla cepi icat eden Finliler yakın geçmişte topluca ceplerini denize atmışlardı. Demek ki bu cep, cepte taşınacak bir şey değil. Bendeniz de inanmayacaksınız belki ama hiç "cep"im olmadı (ailemin fertlerinin cepleri var). Bazen bu duruşumla kendimi yalnız hissettiğim oldu ama doğrusu bundan bir emekli olarak hiç kompleks duymadım. Bu konuda kendimi yalnız hissederken Türk Telekom'un uzman iki üst düzey yöneticisinin de radyasyon yüzünden cep telefonu kullanmadığını öğrenince derin bir oh çektim. Ama sizler Sayın Erkin Koray'ın kızı Sevgili Damla'sını okula göndermeyip, kendi imkanlarıyla özel hocalarla okuttuğunu kameralar önünde açıklayıp yanlış anlaşılınca "Siz benim gibi yapmayın. Çocuklarınızı okula gönderin" dediği gibi siz de cep kullanabilirsiniz. Ancak yıllar önce adliyede bir cep telefonu çaldıktan kısa bir süre sonra bir kişi fenalaşınca apar-topar hastaneye kaldırıldı. Ertesi günü soruşturduğumda adamın kalp pili kullandığı ve cep telefonundan etkilendiği için hastalanıp vefat ettiğini öğrendim. Bu olaydan yıllar sonra Türkiye'yi ziyaret eden Chaney, Esenboğa'dan Sheraton'a gelinceye ve gidinceye kadar cep telefonları servis dışı edilmişti.
Yukarıdaki anlattıklarımı da önemli sayarak Çap'taki konuyla ilgili derneğimizin ormanımıza dikilen zararlı demir hurda yığınını takibe almalarını kendilerine saygıyla arz ederim.
Tarih: 15 Aralık 2006 14:51 Ekleyen: Beğenme: 0
ÇAP Proje Bankasına,
Sayın Kaya Yazgan Bey Çap'ta "derneklerde proje üretimi" konulu bir seminer vermişti. Çap bu hafta sonu bölgemizdeki site yönetimleriyle buluşuyor. Ben de bunun bir fırsat olabileceğini düşünerek sizlere bir teklifte bulunmak istiyorum.
Cumhuriyet Gazetesi de yazmıştı. Berypazarı Belediyesi'nin yönetimi kimsesiz çocukların bakımı ve okutulmasını sağlıyor. Evlerden çıkan cam, kağıt, plastik (geri dönüşebilen) çöplerin ayrı toplanarak kampanyalarla yöredeki fakir çocuklara sahip çıkılabilir. Hayvanlara barınak yapılabilir. Ağaçlandırma yapılabilir.
Çap başlangıç olarak kendi adına yapılmış üç değişik renk çöp torbalarını site yönetimlerine zimmetle teslim ederek böyle bir kampanya başlatabilir. Bu sosyal sorumluluk projesine finansman olacak Çayyolu firmaları olabileceğine inanıyorum.
Şöyle ki;
Renkli torbaların üzerine Çap'ın, sponsor firmanın isimleri ve ne tip çöp konulacağı yazılır. (Örneğin: Yeşil renkli torba kağıt atıklar için, plastik atıklar için sarı renkli torba, camlar için siyah renkli torba kullanılabilir).
Çap'ın proje bankasına saygıyla arz ve teklif ederim.
Tarih: 15 Aralık 2006 14:00 Ekleyen: Beğenme: 0
SAYIN İSMAİL ÇİNİCİ,
BUGÜN TEKNOLOJİNİN HERKESİ ZEHİRLEDİĞİ BİR ORTAMDA, diye devam eden DAVET adlı yazınınızı okudum çok beğendim. Benim de bu konu ile gerçekten olmuş iki anımı anlatan bir yazı dosyamda duruyor. fakat biraz uzun olduğu için buraya yazamadım. Eğer siz bana mail adresinizi verirseniz ben yazıyı size postalayacağım sizde eğer ilginç bulursanız kendi üslubunuzla burada yazarsınız. Saygılar.
Bugün Google dan Melike adlı genç bir kızımızın Web sitesine girdim. Kendi ifadesi ile emprovize etmiş olduğu Minimalist müzik beni büyüledi. (kelimelerin yabancısı olduğumdan TDK sözlüğünde aradım bulamadım, ek$i sozluk den ve diğer sitelerden kelimelere ulaştım.) İyiki varsın Melike bir Türk olarak seninle gurur duydum. İsterseniz sizde bir deneyin. adresi
www.queenoflub.com/indextr.html
Tarih: 14 Aralık 2006 17:05 Ekleyen: Beğenme: 0
D A V E T
Bugün teknolojinin herkesi zehirlediği bir ortamda, ileride küreselleşmenin gazının fazla kaçtığı, önümüzdeki 50 yıl içinde gazetelerde şöyle haberler okuyabileceğiz. "Bakanlıklar-Çayyolu hava koridoru 18. km.'de Konutkent kavşağında ışınlama kazası, 90 ölü. Trafikte 30 km. hızla giden yürüyen merdivenler gibi yaya yolları açıldı". Bu zaman yolculuğunda benim diğer aşkım Sevgili Beypazarı ileride bu duruşuyla ve gülümsemesiyle bana göre daha da değerlenecektir.
Şöyle ki;
Bana "Beypazarı'nı tasvir et" deseler;
"Türkiye'nin parlayan yıldızı,
Yüzyılların Türk geleneği,
Tarihten gelen miras,
Eski bir mimarlık masalı,
Düşlerimin GUŞGANASI,
Ankara'nın Çukurova'sı,
Havuç gezegeni,
Termal başkenti,
Geleceğin trona üssü,
Bugünün dünle dertleşmesi,
İpek yolunda bir mola,
Türkçenin yeni başkenti,
Eski bir aşk mektubu,
Kaybolmayan ses,
Farklı bir boyut
ve
Ankara'nın misafirperver komşusu"
derim.
Çayyolu sakinlerinin Beypazarı'nı çok sevdiklerini, hatta bir muhtarımızın her hafta sonu gruplarıyla Beypazarı'nda olduğunu biliyorum. Bu nedenle 16 Aralık cumartesi günü Kızılay'daki İzmir Caddesi'nde bulunan Mola Otel'deki Beypazarı kermesine zaman ayırmanızı tavsiye ederim. Saat: 11.00 – 15.30 arası.
Beypazarılıların yabancı damadı.
Tarih: 14 Aralık 2006 12:23 Ekleyen: Beğenme: 0
TEŞEKKÜRLER SAYIN FARUK ELMASOĞLU,Ben zaten aranızdaydım.Yazılanları günlük takip ederim.Öncelikle sayın ENGİN UÇ beye bize böyle bir iletişim ve haberleşme kaynağı sağladığı için teşekkür ederim.Hiç değilse azda olsa sesimizi buradan duyurabiliyoruz.İnşallah daha geniş kitlelere(sessizliğin sesinin) en kısa zamanda ulaşılabilmesi dileğiyle............
SAYGILARIMLA
Tarih: 14 Aralık 2006 12:05 Ekleyen: Beğenme: 0
D U R U M
Askıda bırakmak,
Askıda kalmak,
Askıya almak
ya da
263'ten 264'e mi düşmek!
Sizce Çayyolu bunun neresinde?
Tarih: 14 Aralık 2006 01:52 Ekleyen: Beğenme: 0
T u r u n c u
Aslında bu yazı dün ortaya çıktı. Ama baktım ortada çıt yok, moraller fena bozuk, hatta flaş haber kara haberle yer bile değiştirmemiş. Ben de evimizden önce bahçemizde boy göstererek saygısızlık yapmak istemediğim için yazı bu güne kaldı.
12 Aralık 2006 TBMM 30. birleşimi açıldı. Çayyolu için tünelin sonu görünecek diye tarihi an bilgisayarda kayda hazır. Ekranın başında ise avuçlarımızı alkışlara hazırlıyoruz. Gong çalıyor. Yerli malları haftası, orman köylüsü ve domuzları konuşuluyor. Vekiller çabuk yoruluyor ve teneffüse çıkıyor. Onlar fuayede kulisçilik yaparken biz bu arada TRT 3'te TBMM'nin TV'sinde Austrias dinliyoruz. Ne de olsa "yallah yallah arabic" müziklerinden iyi. Baktıkça imalı hesapları çağrıştıran turuncu koltuklara tekrar oturuyorlar. Gong tekrar çalıyor. Ankara'nın çalışkan milletvekili Sayın Yılmaz Ateş kürsüye geliyor. Teklifin ev sahibi olarak çarpıcı rakamlarla Çayyolu'nu anlatıyor. Bizim Engin Bey'in komşusuna göndermeler yaparak, ayrıca Melih Bey'in de kulaklarını çınlatıyor. Özetle; bizim için adeta AKP'lilerin önünde takla atıyor. Ardından kürsüye çıkan Zekeriya Bey Meclis TV'den Türkiye'ye ÇAP'ı anlatıyor. Lagos'ta verilen sözleri tekrar hatırlatıyor. Ama iktidar sıraları "bir kulak tencere, öteki pencere"... Oylamaya geçiliyor. AKP'liler kanun teklifini grup komutanlarından aldıkları fetvalar doğrultusunda rücu ediyorlar. Perde kapanıyor.
Biz, "aklınızdan geçenler aramızdan da geçti sayılır" derken meclisten de geçiyor. Yenimahalle ile Çayyolu arasında olmayan sınırın fay hatları daha da büyüyor. Ve Çayyolu kasa kasa maden suyu içse bu katı tokatı asla hazmedemeyecektir. Halbuki siz seçilmişlerin meclis koltukları bile tasarlanırken TURUNCU RENGİN, RENK TERAPİSİNDE KABIZLIK, YORGUNLUK, ÇEKİNGENLİK GİBİ RAHATSIZLIKLARDA KULLANILDIĞI DİKKATE ALINIYOR. (Meraklısına not: www.reikiturk.com).
Devasa nüfusu ile Çayyolu'nun ise bir hastanesi bile yok. Siz turuncu koltuklarda kurulan Sayın İktidar Milletvekilleri, biz gece hastalandığımızda şehire tam teşekküllü bir hastaneye giderken gece tarifesi taksimetre kaç yazıyor biliyor musunuz?
İşte bunun için Çayyolu sakinleri çene ishali olmaya devam ediyor.
Tarih: 14 Aralık 2006 01:41 Ekleyen: Beğenme: 0