HUKUK MU GUGUK MU?
Türkcell'in sözcüleri bizi burada röntgenlemeyi bırakıp, söz haklarını kullanarak Çayyolu kamuoyuna ÇAP'ın evinde ya da bahçesinde bir açıklama yapmak zorundadırlar.
Bekliyoruz.
Tarih: 20 Aralık 2006 16:00 Ekleyen: Beğenme: 0
ENGİN BEY HİTAPLI,
Sayın Mehmet Gürer Bey'in ilettiklerinde satır aralarını dikkatle incelediğimde, Orman Bakanlığında izni veren kişinin ismi sizin de dikkatinizi çekmedi mi?
Yoksa bu Salih o Salih olmasın!
Çünkü; iki sene önce yazın evcilik oynarken yangın çıkarıp dört tane çamın yanmasına neden olan çocuklardan birinin adı da Salih değil miydi? Nedir bu çektiği Ali Rıza Bey Ormanı'nın Salih'lerden!
Tarih: 20 Aralık 2006 15:55 Ekleyen: Beğenme: 0
Arkadaşım Eşek(!)
Bahçemizde kahve molası verenler bilir. Benim hiç "cep"im olmadı. Bunu karnından konuşmuyor sayabilirsiniz. Aslında cebin en iyi dostu Napolyon'un işaret ettikleridir. Bilinmez ama; sizin ve bizimkilerin cep telefonlarının arkadaşı Çapulcular Tepesi'ndeki "Demir Eşek"tir.
Defterimize Sakin Sakin yazarken diğer taraftan bizleri beyin fırtınasına davet eden düşünce fabrikası Sakin'imizin özellikle vurguladığı gibi kale arkasında mı gol arıyoruz?
1- Eğer "hayır" diyorsanız cebi icat eden Finlilerin beyin tümörü yapıyor diye ceplerini topluca denize attıkları gibi benzeri bir eylemin içinde olabilir misiniz?
2- Anılan firmadan bir başka firmaya transfer olacağınızı açıkça ortaya koyan bir dilekçeyi muhatabına gönderebilir misiniz?
3- Üzülerek vurgulamak isterim ki; "Dünyanın en pahalı benzinini kullanırım, sana ne!" dediniz. Hiç değilse şimdi dünyanın en sinsi radyasyonunu kullanmayacağım diyorsanız;
PAZARA HAZIR MISINIZ?
ÇAP'ın bir sonraki ilerlemiş hamlesi bu olabilir!
Şah mat!
Tarih: 20 Aralık 2006 15:46 Ekleyen: Beğenme: 0
SARDUNYA
AÇIKHAVA SİNEMASI
GÖSTERİMDEKİ FİLM
CEP HERKÜLÜ
YÖNETMEN: TÜRKCELL
SENARYO: ORMAN BAKANLIĞI
OYUNCULAR:
CEP HERKÜLÜ
BİR KİRPİ
İKİ KAPLUMBAĞA
BİR ARI KOVANI
BİR AĞUSTOS BÖCEĞİ SÜRÜSÜ
ÜÇ BADEM AĞACI
SAYILAMAYACAK KADAR ÇOK ÇAM AĞACI
SEANS: 14.00
24 ARALIK 2006
ÇOCUKLUĞUNUZUN ANILARINI CANLANDIRIRKEN, LEZZETLİ VE BEDAVA EKMEK ARASI KÖFTENİZİ DE YİYEBİLECEĞİNİZ YILDIZLARIN ALTINDAKİ KEYİFLİ SAATLER İÇİN SİZLERİ BEKLİYORUZ.
SİNEMAMIZA GELİRSENİZ 20 METRE ÖTEDE AYNI SAATLERDE ÇAP TARAFINDAN YAPILACAK OLAN BASIN BİLDİRİSİNİ DE DİNLEMİŞ OLURSUNUZ.
Sardunya Sinemasından bahsedince aklıma gelen anekdotu da sizlerle paylaşmak isterim. Davalı Gezginler Kooperatifi davayı kaybedince çok ilginç bir gelişme oldu. Önemli kariyeri olan ve güney sahillerinde müteahhitlik yapan bir iş adamımız Alacaatlı'da bir yazlık sinema açmak için belediyeye müracaat eder. Tabii bizim belediye geçen dönemde de "ALEM" işler yapmaya meraklı. İş adamımızı neredeyse kandırıp "Alacaatlı'da iş yapmaz, gel sana Ali Rıza Bey Ormanı'nda bir köşeyi verelim" derler. Sonra bir hevesle bu işletme Sayın Erol Evgin'in konseriyle açılış yapar. Ancak Orman Bakanlığı dava açar ve işletmeyi durdurur. İş adamımız belediye yüzünden zarara ve külfete sokulmuş olur.
Tarih: 20 Aralık 2006 15:11 Ekleyen: Beğenme: 0
19.12.2006'dan
Dün tarihli iki yazıdan, çevremden iki uyarı geldi. Sizlerle paylaşıyorum.
1- "Kasımpaşa il olunca, Çayyolu ilçe olacak yerine Çayyolulular, Kasımpaşalı olunca ilçe olacakmış" diye düzeltiyorum.
2- Ferhan Şensoy'un "Oteller" kitabı.
"Bir kente ulaştığınızda, hangi otelde kalmamak gerektiği konusunda size bilgi vermekle birlikte, yalnız o telleri anlatmaz, başka tellerden de çalar."
Tarih: 20 Aralık 2006 14:16 Ekleyen: Beğenme: 0
ÇAP'ın acil servisine bir teklif
Merhum Zenger'le tanıştıktan sonra birkaç kez sohbet etmiştim. Kendisi bugün hayatta olsaydı ve ÇAP pazar günü Çapulcular Tepesi'ndeki cep herkülü eylemini Çayyolu sakinlerine nasıl duyuralım diye kendisine danışsaydı tahminim şöyle derdi; "Köydeki ses sistemleriyle uğraşan dostlarınızla irtibata geçin ve bir aracın üzerine kuracağınız ses sistemi ile bu eylemi Çayyolu'na sokak sokak duyurun" derdi.
Tarih: 20 Aralık 2006 14:04 Ekleyen: Beğenme: 0
KRİTİK BİR KRİTİK (2)
Bir öncekinden devam edecek olursak. İnternet iyidir, bu yolla iletişim isteği de kamu oyu yaratma isteği de desteklenmesi gereken bir eylemdir. Ancak tek başına yeterli değildir. En azından şimdilik değildir. En azından internetin (bölgemizdeki kullanım sıklığına karşın) burada bile halen istenilen nitelikte ve güçte bir etkiyi yaratmasını beklemek böylesi anlamlı bir yerel eyleme korkarım ki beklenen veya hedeflenen katılımı sağlamaya yetmeyebilecektir. Düşüncem odur ki, bu işlerde öncü rolü benimsemiş olan ÇAYYOLU PLATFORMU sanal bir araç olarak interneti kullanmaya devam etmeli ancak bununla yetinmeyip ilave olarak Pazar günü yapılacak eylem konusunda çok daha fazla Çayyolu sakinini olaydan haberdar etmenin ve eyleme dahil etmenin başkaca yollarını da düşünmelidir. İnternet üzerinden etkileşim ve katılım konularında Çayyolu'nda bile daha almamız gereken o kadar çok yolumuz var ki.
Saygılarımla.
Tarih: 20 Aralık 2006 13:08 Ekleyen: Beğenme: 0
KRİTİK BİR KRİTİK
Bu sayfaları izlemeye hatta izlemekten öteye zaman zaman mesajlarımla oturuma katılmaya başladığımdan bu güne değin şu soruya hep bir yanıt aramışımdır.Bu tip oluşumlar kamu oyu yaratmaya ya da kamu oyu yaratılması gereken bir konu ya da konularda ne denli bir etkileme gününe sahiptir? Böylesi bir sanal iletişimle örneğin şu pazar günü yapılması planlanan anti-direk eylemine ne denli bir katılım sağlanılabilir acaba? Yoksa bizim burada paylaştıklarımızın etkisi en çok paylaşımda bulunanların sayısı kadar mıdır ki? Yani iş gelip "ateş olsan cürmün kadar yer yakarsın" noktasında tıkanıp kalmaya mı mahkumdur?Oturduğumuz ve konuştuğumuz yer her ne kadar sosyo-kültürel veya sosyo-ekonomik açıdan iyi durumda kabul ettiğimiz hatta bir o kadar da internet ve bilgisayar kullanımının yoğun olduğu Çayyolu bile olsa yine de internet üzerinden katılım gayretlerinin pazar günkü eylem için ne kadar bir etki yapabileceği üzerinde düşünmemiz gerekmektedir.
Tarih: 20 Aralık 2006 12:48 Ekleyen: Beğenme: 0
HAKLI OLMANIN ACISI
Çayyolu'nun ensesine bulaşıcı bir AIDS mikrobu gibi batırılan Turkcell direğini duyduğumda içim acıdı. Bu direği buraya dikenlerin ne insan sağlığı, ne gelecek kuşaklar ne de markalarının önünde "Türk" ifadesinin olması umurlarında bile değildi. Bir kez daha anladım (ya da daha doğru anlatımla hatırladım) ki, onlar için tek amaç kar, kar, kar idi. Ama ne pahasına olursa olsun yine de kar. Bizden önceki 68'li ağabeylerimizin sonra da biz 78'lilerin neler pahasına söylemeye ve savunmaya çalıştığımız "sermayenin vatanı, milliyeti olmaz, onun için tek amaç kardır, hem de insan sağlığına, çevreye ve tüm korunası bildiğimiz bizim olan her şeye karşın kar" şeklinde de özetlenmesi mümkün olan savunmalarımızda ne kadar haklı olduğumuzu görmek ne yazık ki bizi mutlu etmiyor. Tam tersi yüreğimizi acıtıyor, içimizi acıtıyor. Tek biz haksız çıksaydık. Maalesef haklı çıktık, maalesef, maalesef. Bizi affedin gelecek kuşaklar demeye bile yüzüm yok, yüzümüz yok.
Tarih: 20 Aralık 2006 12:16 Ekleyen: Beğenme: 0
İŞTE SIRA BİZE GELDİ
Bazı sav (slogan) sözlerin içeriğini anlamakta toplum olarak nedense son derece dirençli ve kayıtsız olmayı seviyoruz. Örneğin şu çok bilinen "susma, sustukça sıra sana gelecek" sözü. Bu sözle ne anlatılmak istendiğini tam olarak anlayabilmemiz için adeta başımıza kötü bir olayın/durumun gelmesini bekler gibiyiz. Ancak bu durum başımıza geldiğinde ise çoğu zaman bizler çok geç kalmış olabiliriz. Şu anda bu sayfalarda konu edilen ve çok da haklı olarak eleştirilen Turkcell'in semtimiz tepelerine diktiği direğin tam da tepemizde boza pişirmek anlamına gelen musibetin bize açıkça gösterdiği gibi. Evet bu olay göstermiştir ki, sıra bu defa bize, yani Çayyolu'na gelmiştir ve bu son da olmayacaktır. Bu direk çevreye, haklarımıza, sağlığımıza, geleceğimize alenen bir saldırıdır. En yakınında oturanlar başta olmaz üzere,hiç değilse bu defa konformist anlayışımızdan sıyrılıp hep birlikte dur diyelim. Ben şahsen Pazar günü orada olacağım.
Saygılarımla.
Tarih: 20 Aralık 2006 11:50 Ekleyen: Beğenme: 0