-
ÇAYYOLU SAKİNLERİNİZ DİKKATİNE
BURADA GÜZEL ŞEYLER OLUYOR!!!
"Kapını çalan guzelliklere kapını açmazsan o güzelliklere bir gun pencereden bakmak zorunda kalırsınız."
Bu güzellikleri, yeşili, doğayı, bizler yaşamaya çalışıyoruz ya bizden sonrakilerine ne bırakıyoruz!
Teknolojik üstünlüğün zararlı kısımlarına karşı direndikçe bizlerden sonra gelecek nesillerimiz torunlarımız da bir parça bu güzelliklerden faydalansınlar değil mi!!!
BUNUN İÇİN PAZAR GÜNÜMÜZÜN BU TATLI İSTİRAHATİNDEN BİR SAATLİĞİNE FERAGAT EDELİM. ÇAYYOLU ATAPARK'TA BAZ İSTASYONLARININ ÇİRKİN YÜZÜNÜ GÖSTERMEK VE PROTESTO İÇİN SAAT:14.00' DE TÜM AİLE BİREYLERİMİZLE BİRLİKTE GİDEREK PLATFORMA DESTEK OLALIM......
VARMISINIZ......
Tarih: 07 Ocak 2007 11:44 Ekleyen: Beğenme: 0
-
"Bildiğini bilenin arkasından gidin,
Bildiğini bilmeyeni uyandırın,
Bilmediğini bilene öğretin,
Bilmediğini bilmeyenden uzaklaşın."
KONFÜÇYÜS
Tarih: 07 Ocak 2007 11:30 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Bir Yaşam Felsefesi Denemesi :
Bakmak
ve görmek
arasında ayırt vardır:
Önemli olan bakmaktan çok
(yakını-uzağı,
sığı-derini,
siyahı-beyazı,
güzeli-çirkini...)
görmektir
(görme engelliler de/
körler de buna dahil...)
Us
ve yürek gözüyle insana,
yaşama,
doğaya,
yeryuvara
ve evrene bakabilenlerdir
güzellikleri gören
ve bunu yaşayan /
paylaşan...
Gerçeği görmek yetmez;
"güzel bir yeryuvar" ereğiyle/
umuduyla
insan gerçeğini oluşturmak gerekir.
Her şey kötü,
her yer kirli,
herkes mutsuz
ve doyumsuz demek gerçeğe bakmaktır;
yaşamanın
bedelini vermekse,
"iyi",
"doğru",
"güzel" olanın
ardına düşme gereğini görmekte yatar.
İnsan,
bilinen en ussal yaratıktır,
demek de yetmez;
yapıcı
ve olumlu bir bağlamda
usu değerlendiremedikçe...
Bize kalan,
yakınmakla yetinmek
değil,
her birimiz için yaşamın bir kezlik olduğunu bilip,
dünden
bugüne,
bugünden
yarınlara bakabilmek;
dahası,
bilinçli,
bilgi
ve sevgi dolu,
üretken,
paylaşan,
"güzel
insan"lardan
olabilmektir.
"Güzel insanlık" da,
güzel insanlarla oluşabilir ancak :
Sevgi insanlarıyla...
Tarih: 07 Ocak 2007 11:25 Ekleyen: Beğenme: 0
-
"Evrenin bile sonu olabilir ama aptallığın sonu yoktur".
Albert Einstein
"Aptala verilecek en güzel cevap susmaktır".
Tarih: 07 Ocak 2007 04:07 Ekleyen: Beğenme: 0
-
YA ŞAİR ÇALINMIŞSA...(2)
(978'den devam)
Bu konuda son bir kaç şeyi belirtmeden geçmek olmaz. Şöyle ki:
- bir kere bu arkadaşımızın belli ki ya güzel yazı yazanlarla bir sorunu var, ya da kendisi ile. Yoksa bir yazıyı edebiyat tadında yazmanın veya okumanın kime ne zararı olabilir ki? Eğer bu sayfalar bunun yeri değil diyorsa, ona da bir şey diyeceğim olmaz. Sadece saygı duyarım. (başkasına ait bir sıfatı kullanma konusu hariç) Yoksa bendeniz tam aksine bu yazıları (örneğin bir Sayın Yonca Hanımefendi'ninkiler gibi olanlarını) pek büyük bir haz ile hem okuyor hem de bir sonrakini itiraf etmeliyim ki adeta ararcasına bekliyorum. Böylesi bir birikime ancak saygı duyulur.
- tabi ki bu arkadaş kendisine ait olmayan bir şeyi kullanmakla adeta deyim yerindeyse bir tür "intihal" suçu işlemiştir ki, bu suç insanın fikrini çalmak anlamına gelmektedir. Çünkü çalınan rumuz da, bu rumuz altında yazılan yazılar gibi bana ait bir fikri mülkiyettir.Bunu çalmak ise, insanın cebindeki parasını çalmaktan bile daha fazla "yüz kızartıcı" bir suçtur.Umarım kendisi de bunun farkına varmıştır.
- Ben yine yazılarımı "SAKİN SAKİN" olarak yazmayı sürdüreceğim. Adımı kullanıp yazmayı da sürdürebilirim. Kimseden bir saklım gizlim yok. Ancak ben böyle yazmaktan hoşlanıyorum. Tabi bu arada rumuzumu çalan, eğer canı isterse pek ala adımı da çalıp kullanabilir. O yüzden tercihim dediğim gibidir.
- Ama şimdi olduğu üzere, unutulmaması gereken "yalancının mumu yatsıya kadar yanar" değil mi?
Aslı varken, kopyaya kim bakar?
Tarih: 07 Ocak 2007 03:56 Ekleyen: Beğenme: 0
-
YA ŞAİR ÇALINMIŞSA..!
Sanıyorum anektod ünlü şair Fuzuli'ye aitti. (eğer yanılıyorsam da farketmez, önemli olan aşağıdaki olaydır)Rivayete göre bu ünlü üstadımız, yaşadığı şehrin dışında bir şehri ziyarete gittiği bir sırada bir adamın kendi şiirlerini okuduğunu duymuş. Adama yanaşmış ve "bu şiirler kimin?"diye sormuş. Adam, Fuzuli'nin demiş. Sonra peki "sen kimsin?" diye sorduğunda ise aynı adam bu defa pişkin pişkin "ben de Fuzuli'yim elbet"demiz mi. Üstad adama bakmış ve yarı şaşkın yarı kızgın bir tavırla; "pes be gafil, şiirlerin çalındığını bilirdim de, şairlerin çalındığını ilk senden duymuş oldum" demiş.
Bu siteyi düzenli izleyenler bilirler. Bir süredir "SAKİN SAKİN" rumuzu ile bu sayfalarda ben de bir şeyler karalıyorum zaman zaman. Ancak 968 no'lu mesaj kesinlikle ve kesinlikle bana ait değildir. Ancak bu 968 no'lu mesajı yazan şahıs nedense kendisinin yazmaya (sanıyorum) cesaret edemediği bir şeyleri benim "SAKİN SAKİN" adlı rumuzumu kullanarak yazma yoluna gitmiş. Bunu çok çok ayıplıyor ve kınıyorum. Anlaşılıyor ki "şair çalışmıştır."
Kendi sıfatıyla yazamadığı şeyler için üstüne üstlük bir de; bizi hem edebiyat yapmakla hem de mert ve dobra olmamakla suçlamış. Ama kendi adını veya rumuzunu kullanmak yerine benim rumuzumla yazmayı mertlikle ne kadar bağdaştırdığının takdirini kendisine bırakıyorum. Eğer takdir edebilecek durumdaysa.
Benim neden rumuz kullanarak yazdığıma gelince; gerçek Sakin Sakin tarafından kaleme alınan 840 no'lu mesajımda bunun net bir açıklaması mevcuttur. (say.6)
Lütfen sonraki mesajı okuyunuz. Teşekkürler.
Tarih: 07 Ocak 2007 03:11 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BUGÜN SAAT:14:00'DE ATATÜRK ORMANI'NDA
"BAZ"LAMA PARTİSİ
BAZLAMA
Malzemeler
Un 1 kilogram
Hamur mayası 1 kibrit kutusu kadar
Su Aldığı kadar
Tuz Yeteri kadar
1- Un, su, tuz ve maya ile katı bir hamur tutulur, yoğrulur, mayalanması için bekletilir.
2- Kabardığında küçük pazılara ayrılır ve bir bezin üzerine konur, elberesini alır.
3- Pazılar bazlama sacında yassıltılır ve sacda önü, arkası pişirilir. Bir bezin üzerine alınır, soğuduktan sonra servis yapılır.
Aslında "tarif vermekle usta olunmaz!"
Bilgi için: "Ankara Mutfak Kültürü ve Yemekleri"
Mesaj No:485
Not: Aşağıda görüldüğü gibi ormandaki demir eşekler kendilerinden bahsedilince bahçemizin peyzajını bile bozabiliyorlar!
Tarih: 07 Ocak 2007 02:10 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BUGÜN SAAT 14:00'DE ATATÜRK ORMANI'NDA
"BAZ"LAMA PARTİSİ
BAZLAMA
Malzemeler:
Un 1 kilogram
Hamur mayası 1 kibrit kutusu kadar
Su Aldığı kadar
Tuz Yeteri kadar
1- Un, su, tuz ve maya ile katı bir hamur tutulur, yoğrulur, mayalanması için bekletilir.
2- Kabardığında küçük pazılara ayrılır ve bir bezin üzerine konur, elberesini alır.
3- Pazılar bazlama sacında yassıltılır ve sacda önü, arkası pişirilir. Bir bezin üzerine alınır, soğuduktan sonra servis yapılır.
Aslında "Tarif vermekle usta olunmaz!"
Bilgi için: "Ankara Mutfak Kültürü ve Yemekleri"
Mesaj No: 485
Tarih: 07 Ocak 2007 01:53 Ekleyen: Beğenme: 0
-
DİKTİĞİMİZ FİDANLAR GALİBA TOMURCUK VERMEYE BAŞLADI.
Çayyolu'nun ilçe olması ile ilgili CHP Başkanlığının 23/3/2006 da vermiş olduğu 379 sayılı kanun teklifinin TBMM Resmi web sitesinde yayınlanması beni epey ümitlendirdi.
Bilemiyorum belki yeni yayınlanmamıştır. Ama ben yeni gördüm.
Diktiğimiz fidanlar herhalde tomurcuk vermeye başladı. Umarım yakında meyvesini de yeriz.
6 sayfa olan bu kanun tasarısının WEB adresi:
www2.tbmm.gov.tr/d22/2/2-0741.pdf
not: siteye girmek isteyenler lütfen www ile 2 arasına nokta koymasın.
Tarih: 07 Ocak 2007 01:38 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Kır kahvemizde bir kahvenin 40 yıl hatırı vardır!
Sezen, sezdiğini bilip değerlendiren, bir varlıktır insan. Sezgi, bir içe doğuştur, üzerinde çalışılan bir konunun, çözüm bekleyen sorunların birden bire bilinç ışığında aydınlanmasıdır. Sezgi, önceden dolaşılmış, az çok bilinen bir ortamda, beklenmeyen bir karşılaşmadır. İşte buradasınız, bizi okuyorsunuz. Öyle hissediyoruz. Çünkü; bir mum yakmıştınız!
Önce "Bir Semt Sakini",
Sonra "Semt Sakini",
Ve "Bir Çayyolu Sakini",
Ve de "Çayyolu Sakini" olarak,
Sonunda ortaya çıkardığınız farklı imge; "Sakin Sakin"de karar vererek bizlere kutup yıldızı gibi yansımaya başlamıştınız.
Hatta; Sayın Yonca Hanım ve Sayın Gürleyen Mehmet Bey'le birlikte kır kahvemize yağmurdan sonra gelen gökkuşağı gibi oldunuz.
Bununla kalmayıp Çap'a işaret ettiğiniz önerilerle; kesme işareti ('), sayfa renk konusu, "hadi bir de sıra numarası olsun" yazılarınızla bahçedeki yürüyüşümüzü kolaylaştırdınız.
Çapulcular Tepesi'ndeki eylem notlarınızda derin gözlemlerinizi bir toplum mühendisi olarak ortaya koyup bunu sakin sakin yüzümüze vurarak yüzleşmemizi sağladınız.
İnsan, kendisini yargılamayı bilen bir varlıktır. Bu nedenle kararınızı açıklamanıza rağmen kır kahvemizdeki dostlarınız için "kritik bir kritik" yapıp, "ben insandan umudumu kesmem" sözlerinizi de kendinize dayanak yaparak kararınızı tekrar gözden geçirmenizi hem rica ediyorum, hem de istirham ediyorum.
Yarattığınız Sakin Sakin imgesinin, "Kibritçi Kız" olmaması dileğiyle...
Tarih: 07 Ocak 2007 01:20 Ekleyen: Beğenme: 0