Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • ULA UŞAKLAR KİM İTTU BENU ?

        Bir adam denizde boğulmak üzere, can havliyle bağırıyor, bir batıyor, bir çıkıyor, "imda.....imdat.....im.........diye. Herkes tiyatro izler gibi izlemekte, kimsenin adamı kurtarmak üzere kılını bile kıpırdattığı yok. Aaa.... o da ne, birden bir adamın "cup" diye suya düştüğü görülüyor. Bu arada boğulmakta olan adam ise son bir gayretle "cup" diye yanına düşen adama sarılmayı başarıyor  ve her nasılsa birlikte sahile çıkıyorlar. Herkes büyük bir kahraman olarak gördüğü kurtarıcıyı hararetle alkışlarken kurtarıcı birden kalabalığa dönerek sinirli sinirli soruyor;
        - ula uşaklar beni arkamdan kim ittu da, ha bu soğik sularun içuna, de bakim ba.

        Sayın Çinici, kimse alınmasın ama, bizler toplumsal ya da siyasal sorunlarımız karşısında sessiz yığınların "örgütlü gizil gücü" yerine çoğunlukla ya arkasından itilen bir "uşak" , ya da yel değirmenlerine karşı bizim yerimize savaşmayı göze alan bir "Don Kişot" aramayı, birlikte hareket etmeye her zaman tercih etmişizdir. Bir süredir Ankara'da birileri "barışını arayan Türkiye" savlarıyla dolaşıyor. Ama aynı arayışların sürdüğü İspanya'da eş zamanlı olarak Sasyalist başbakan "şiddetle barış olmaz"diyor ve en az 250.000 kişi şiddete karşı Madrit sokaklarına dökülüyor. Biliyorsunuz aynı sokaklara bu amaçla iki milyon insan inmişti.

        Siz üzülmeyiniz. Çünkü işin sırrı burada. "Sorunlar karşısında sürekli şikayet edenler, bir gün o sorunun bir parçası olurlar" Sizin gayet güzel tanımladığınız biz kadrolu yazarlar, bunu kabul etmediğimiz için yazıyoruz.

        Saygılar.
    Tarih: 16 Ocak 2007 10:30 Ekleyen:





  • Sayın  Engin UÇ

    Haziran ayı başında metro inşaatına ait beton bariyer yüklü bir TIR aracının  Çınar Sitesi istikametinden  yürüyerek Ulucan Apartmanı  oto parkına girdiği ve yedi adet aracın hurda hale gelmesi ve apartmanın maddi zarar gördüğünü  feryatlarla anlatmaya çalışmıştık. Hürriyet gazetesi Ankara ekinde  sayın Yalçın Bayer
    3 Haziran  2006 tarihli  “Yalçın Bayer  Yanınızda” adlı köşesinde  olayın haberini  “O TIR BİR GÜN YİNE GELECEKTİR” başlıkla yer vermişti. Olayın vahametini ve olası kazaları hisseder gibi hemen her hafta ilgili mercilere endişelerimizi aktardık.

    Ancak 14.Ocak 2007 Cumartesi günü olan oldu, bu keşmekeş ve vurdumduymaz ortamda  şehirlerarası bir otobüs apartman bahçemize devrilerek bir kişinin ölmesine ve11 kişinin yaralanmasına neden oldu. Olayı medyada duymuşsunuzdur.Ancak olay yerine çağrılan TRT  habercilikte AKP kanalı gibi  yanlı davrandı.ÇÜNKÜ BU FACİAYA OTOBÜS VEYA TIR NEDEN OLMADI, SAYIN  UÇ, YOLLARI GENİŞLETİRKEN BÜTÜN BİR ANKARA GİRİŞİNİ  ÜSTLENEN 272. SOKAKTA Kİ İYİLEŞTİRMELERE YÖNELİK ÖNERİLERİMİZİ DİNLEMEEYEN ANLAYIŞ NEDEN OLDU DEMEK DAHA DOĞRU OLUR.

      Ankara Eskişehir yolu üzerinde yaz aylarında başlayan genişleme çalışmaları içinde Koru mevkiinde metro tünelinin çökmesi üzerine Ankara’ya giriş yapan tüm araçların Koru Sitesi girişinden güzergahı Çınar Sitesi ve Meksika caddesi üzerinden AŞTİ bağlantılı Ümitköy Köprüsü üzerine verilecekken adeta olayları davet edecek gibi  Meksika Caddesi başlangıcında sola ayrılan  dar  bir servis yolu 272.sokak yoğun trafik akışına açılmıştı.
    Bu uygulama ile gör
    Tarih: 16 Ocak 2007 09:34 Ekleyen:

  •   SAYIN SAKİN SAKİN ŞİDDETLİYAĞMUR,

    İşte size yeni bir diyalektik didaktik.
    Diyalektik tarafı; hem sakin, hem de şiddetliyağmur.
    Didaktik (öğretici) tarafı ise; dost (iyi dost), kara günde belli olur.

    Efendim,
    "Kritik bir kritik"te bendenizi değerli "Barbie"niz gibi korumuşsunuz. Hatta bununla da kalmayıp, davacıya karşı temyiz (ayırt etme) bile etmişsiniz. Onur duydum, zahmet etmişsiniz, sağolun efendim.
    ONANMAK, ne güzel duygudur, biliyorsunuz değil mi efendim?
    Gönençli tercihinize layık olmaya çalışacağım, bundan emin olunuz efendim.
    Cevaplarınız da esastan ve esaslı olmuş efendim.

    Bazılarına göre; Sayın Engin Uç, aşırı uçtur, biliyoruz efendim.
    Ne zahmetlerle bu aileyi bir arada tutmaya çalıştığını da biliyoruz efendim.
    Çap'ın internetteki 1. sayfasındaki "manşetlerin efendisi" olan "Çağlayan'daki kavşak logosu" haberinin, hemen sandık odasına kaldırılması bir çelişme değil midir efendim?
    Eğer bu durum, tesadüf  değilse, ortaya çıkan edilgen duruma insani duygularımla kırılmam yanlış mıdır dersiniz efendim?
    Ne derseniz deyin efendim, kaptan köşkümüzle de bu fırtına raporunu paylaşıyorum efendim.
    Büyük ailelerde, objektif kalmak, objektif olmaktan çok zor mudur efendim?

    Kaptan köşkünden bildirildiği üzere; biz zaten 5'i kadrolu, 65'i sözleşmeli yazarız efendim.
    Zaten, tiyatroya da 70 kişi gitmedi mi efendim?!!!
    Zaten, Türkiye'yi de 7 000 tane (!) delege yönetmiyor mu efendim?!!!

    Sofanızda "izm"siz, gönençli sofralar dileğiyle.
    Tarih: 16 Ocak 2007 03:03 Ekleyen:

  •         Benim Şikayetim OYAK-10 sitesi ,EMA ASMA BAHÇELERİ Sitesi ile Lisenin arkasında bulunan Ali Rıza Korusunun içine dikilen Devasa boyuttaki (YENİ EYFEL KULESİ) Baz istasyon direği ile ilgiliydi Devlet ciddiyetiyle bağdaşmayan bir yazı ile benim şikayetimin bulunmadığı Konutkent-2 ile Dragos villaları arkasındaki Atatürk Ormanı içindeki baz istasyonu için düzenlenmiş raporları bana göndermişlerdir.
            TTelekomünikasyon Kurumu Ank.Böl.Md.'nün Gönderdiği yazıda verilen güvenlik sertifikası ile  12.07.2001 tarihli 24460 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Yönetmelik ve Cihazın Kontrol sonucunda Uluslararası Radyasyon limitlerine uygun olduğunun  tespit edildiği tarafıma yazıyla bildirilmiştir.
            Halbuki benim şilkayetçi olduğum Baz istasyonu Ali Rıza Korusunun içindeki olup bunun da sadece direğinin diktiler daha Radyasyonlu yansıtıcalar bile takılmadı.Zannedersem takıldıktan sonra gelip uygunluğunu kontrol edeceklerdir.
            Ben yine de vatandaş yerine konarak şikayetime gelen cevabı çerçeveletip asacağım.
    AVRUPA BİRLİĞİNE giriş öncesinde Kaymakamlığımızın Bilgi Edinme konusundaki hassasiyetine teşekkürlerimi ileteceğim .
              Bilgi edinme için yapılan müracaatlara ne kadar canla başla çalışıldığının altını çizmek açısından konuyu sizlerle paylaşmak istedim.



    Tarih: 15 Ocak 2007 23:44 Ekleyen:
  • Y.MAH.KAYMAKAMLIĞI NEZNİNDE YAPMIŞ OLDUĞUM BAZ İSTASYONU ŞİKAYETİME GELEN CEVAP (BİLGİ EDİNME YASASI GEREĞİNCE) ;
    19.12.2006 Tarihinde Y.Mah.Kaymakamlığı Bilgi edinme Bürosuna İnternet üzerinden yaptığım şikayet üzerine Türk Telekomünikasyon Kurumu 09.01.2007 tarih ve 827-447 sayılı yazıları ile şikayetimin değerlendirilerek gerekli araştırmaların yapıldığı hususunda tarafıma mektupla bilgi verilmiş olup Kurum tarafından gerekli izinin verildiği bu husuta Turkcell İletişim Hiz.A.Ş.için 27.12.2006 tarihli (Benim şikayetimden sonraki bir tarihtir dikkatinizi çekerim)GÜVENLİK SERTİFİKASI Fotokopisi,yine Türk Telekomünikasyon Kurumu Ank.Bölge Md.lüğünün SABİT TELEKOMÜNİKASYON CİHAZI KONTROL RAPORU Fotokopisi ki Bu raporun da tarihi 05.01.2007 'dir.
    Yukarıda belirttiğim ekler ile birlikte  Bölge Müdürü SAYIN İsmail KARAYILAN tarafından imzalanarak adresime gönderilmiştir.
    Öncelikle Y.Mah.Kaymakamlığının bu izinden haberi olmadığı anlaşılmakla Devletin Yetkili organlarının çalıştırılması için bizlerin şikayet etmesi gerekiyormuş bizim sayemizde Baz istasyonumuzun Bir Güvenlik Sertifikası ile Cihaz Kontrol Raporumuz oldu HAYIRLI OLMASINI DİLERİM.
    Tarih: 15 Ocak 2007 23:21 Ekleyen:
  • 15.01.2007

                      GÜZEL SÖZLER (7)

    • Akılsızlar, hırsızların en zararlılarıdır. Zamanımızı, neşemizi ve mutluluğumuzu çalarlar.(Goethe)

    *************

    • Büyük olmak iyidir. Ama insan olmak daha iyidir.
        (A. Schweitzer)

    Tarih: 15 Ocak 2007 23:08 Ekleyen:
  • ÇEKOD' nin imza toplama kampanyasında site başkanınımızdan bir faaliyet göremeyince bu iş ile ilgili olarak kendimi görevlendirmiş ve imza toplamaya başlamıştım. Evde bulduklarımdan 2 kişi hariç hepsi imza verdi. Biri eşinin evde olmadığını söyleyip kocam gelince o imzalasın dedi, diğeri kapıyı bile açmadan. Kim olduğumu ve ne istediğimi sorunca kendimi tanıtarak  baz istasyonları için imza kampanyası başlattığımızı söyledim. Ben kampanya filan istemiyorum. Bir şey almayacağım dedi. Daha sonra güvenliğe telefon etmiş bizim Güvenlik Selami bey ile apartman görevlimiz İsa bey apartman içinde adam arıyorlar. Her neyse

    İmza toplama kampanyasında bana yardımları dokunan Sitemiz sakinlerinden Sayın NİMET TANER Hanımefendiye, Sayın BORAN AYÇİÇEK'E
    ayrıca KORU SİTESİ'DEN  ÇAĞLAYAN ECZANESİ Sahibi Sayın SUNA Hanıma, Koru'daki Yuvadan Sayın Sevgi Talu'ya ve M. A' ya  (kendisi kardesimdir ismini yazmamı istemedi) teşekkür ederim.
    Ayrıca Türk Konut sakinlerinden USA' lı Rocky Mc Gregor ve eşi Şima Mc Gregor' a imza verdikleri için teşekkürler.
    Thank you Rocky.
    Tarih: 15 Ocak 2007 20:48 Ekleyen:
  • (1)
          GELECEĞİ BİLMEK İÇİN;
          GEÇMİŞİ ANLAMAK

    Stephen Hawking'in  ünlü soruya verdiği ünlü cevapta olduğu gibi "en büyük mutluluk ANLAMAKTIR". Siz ne anlatmaya çalışırsanız çalışın; yansıyanlar karşınızdakinin anladığı kadardır.

    Özetle; Gençlik Parkı'ndaki aynalar tünelinde her bir aynaya yansıyan görüntüler gibi. Nasıl bakarsanız; öyle yansırsınız.

                Cevaplarım:
    1- Sayın Erol Mütercimler "Aynanın arkası" isimli TV. programında ve Alfa Yayınları'ndan çıkan "Aynanın arkasındaki gerçekler" kitabında açıkça bir bir soruyor.
    12 Mart oldu da, ne oldu?
    Sayın Necmettin Erbakan İngiltere'den çağırıldı ve niçin MSP'li oldu?
    12 Eylül oldu da, ne oldu?
    Yunanistan tekrar NATO'lu oldu.
    28 Şubatta ne oldu?
    Ne olacak? Balans ayarı oldu.
    Nasıl bir terazi ölçüsü ise; bugünlerde Türkiye hızla taşralı oldu. Demek ki birileri hem askerlerimizi, hem de bizi fena işletiyor!
    2- Yazımdaki imge ve sembollerin kimler olduğu açıkça ortaya konulmuştur. Hatta Sayın Melih Gökçek Bey'in Çayyolu sakinleriyle tatsız bir husumeti olmasına rağmen, muhalefet şerhlerim saklı kalmak üzere; ona olan hayranlığımı gizlemeyecek kadar...     

    Yazımdaki "sizler, onlar ve temelli gelecek olanlar" diye bahsi geçenler ASLA TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ DEĞİLLERDİR.
    Yani; asıl suçlular ve güçlüler; askerlerin nizamiyesinin önüne sembollerini bayrak gibi dikenlerdir.
    Ancak; Sayın A. DOĞUKAN Bey, anlayamadığınız bu konuyu hassasiyetle ve önemle altını çizerken; yan taraftan olaylara davetiye çıkaran Sayın yetkililere bir çift lafınızın olması gerekmez miydi?
    Tarih: 15 Ocak 2007 19:12 Ekleyen:
  • (2)
        GELECEĞİ BİLMEK İÇİN;
        GEÇMİŞİ ANLAMAK

    Bendeniz bilindiği üzere; bir asker evladı olarak hem 1. ve 2. maddelerdeki soruların, hem de bu sorumun cevabını merak ediyorum doğrusu.
    Siz de, merak ediyorsanız doğrusu, yazdığım mesajın başlığını "zoom"layarak "GELİN ÇAĞLAYAN'I TATLIYA BAĞLAYALIM" doğrusu.
    Doğrusu; mesajdaki hitap edilen yetkilinin doğrusu Sayın Melih Gökçek Başkanımızdır doğrusu.
    En doğrusu; keşke zamanında bir parti kursa da politika yapsaydı doğrusu.
    Anlaşıldı mı efendim doğrusu!

    Sayın A. DOĞUKAN Bey,
    Uzlaşma huzurun temelidir.
    Tekrar bir yanlışlığım da varsa lütfen düzeltiniz.
    Saygılarımla.
    Tarih: 15 Ocak 2007 19:12 Ekleyen:
  • İKİ TİP ASKER VARDIR

        Dağlar, denizler, çiçekler, böcekler, insanlar, hayvanlar tip tiptir. Aynı sınıftan görünseler de onları birbirinden ayıran karekter özellikleri mutlaka vardır. Bunu gören gözlerin ayırması öyle pek zor bir şey de değildir. Askerler de tip tiptir, komutanlar da. Tarih denen sahne bunun örnekleriyle doludur.

        Örneğin Hitler'in, Mussolini'nin, Pinoşe'nin ya da kara Afrika'nın İdi Amin'i  ile mahallenin kabadayısı "ölü köpek suratlı " (tanım sevgili Ece Temelkuran'a aittir) Bush'un komutan ve askerleri gerek kendi toplumlarına, gerek dünyaya sadece kan ve göz yaşı verebilirler ve de öyle yapmışlardır yapmaya da devam etmektedirler.

        Bir de varlık nedeni ülkesini savunmak, insan onurunu yüceltmek, "yurtta barış, dünyada barış" gibi altın bir felsefeyi yaşamının omurgası olarak seçen Mustafa Kemal gibi komutanlar ve askerleri vardır ki, onların felsefi ruhları,  kendisinden sonraki komutan ve askerlere adeta kalıtsal bir miras olarak geçer. Bundan hiç kuşku yoktur.

        Ben şahsen Sayın Çinici'yi okurken, kendisinin yukarıda bahsi geçen Mustafa Kemal'in askerleriyle ilgili şöyle veya böyle herhangi bir sorunu olduğunu hissetmedim, edeceğimi de sanmıyorum.

        O yüzden 1075 no'lu mesajı kaleme alan sayın Abdullah Doğukan'ın, buradan bir alınganlık çıkartmadan düşünmesi gerektiğine inanıyorum. Yoksa askeri darbelerden en çok canı yanan ülkelerden birisi olan Türkiyemizin bundan zarar görmediğini hiç kimsenin söylemesi mümkün değildir. Ancak bunu her dönemin  askerine de mal edemeyiz.

        Saygılarımla.

    Tarih: 15 Ocak 2007 13:26 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!