Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • (1)

    ÇOK MU OLUYORUZ?

      Mühendisleri bilir. Peyzajda önemli bir ilke vardır. Yeşil alanlardaki yürüyüş yolları (tali yollar) otoriter, emredici ve kesin olur.
      Yazdıklarımla ilgili bir yanlışlığım da olursa lütfen düzeltiniz ama internetteki yürüyüş yollarının ulaştırıldığı “reklamların” bu şekilde işletildiğini düşünüyorum.
      Şöyle ki;
      1- Sayın Mehmet Gürer Bey'in 1234 no'lu mesajına yapıştırıp eklediği ve diğer mesajda da görüldüğü üzere evimiz ÇAP’ın açılış sayfasına gelip, aktarmayla ÇAP'ın bahçesindeki kır kahvesine (eflatun) gelen bahçevan ve gözlemci konuklarımızın başlangıçtan itibaren sadece bahçemizi sulamak gayesi ile geldikleri bilinmektedir.
      2-Bu durum açıkça ortada dururken misafir bahçevanların 3 sefer vana (tık) değiştirip google’ın çiçeklerini (reklamlarını) sulamaları artık mümkün görülmemektedir.
      3-Halbuki kır kahvemizin (eflatun) sol tarafında "mesaj no" bölümünde güzel ve güncel sözler için tahsis etmeyi düşündüğümüz hala boş bir arazi bulunmaktadır.
      4-Eflatundaki bu tapulu ve verimli arazimizi, kaptan köşkümüzün takdir edeceği bir fiyatla google’a veya Çayyolu'ndaki reklam verenlere kiraya verebiliriz.
      5-Teknik olarak mümkün mü bilmiyorum ama naçizane tavsiyem durumun bir de böyle denenmesidir.
      6-Ayrıca, evimiz Çap’ın internetteki kabul kapısı (resepsiyonu) zilinin müziği ile ve Çap’ın 2361033 numaralı telefonunun bekleme müziği Sn. Ayten Alpman'ın "bir başkadır benim memleketim” isimli şarkısının melodisi olsa bu Çayyolu sakinleri için çarpıcı bir kollektif imaj sayılmaz mı?
    Tarih: 04 Şubat 2007 17:33 Ekleyen:
  • (2)

      7-Faruk Ağabey 1179 no'lu mesajında Çap’ın yapay zekasının "mal-sermaye" anlamına gelen "" kelimesini dikkate almadığını özellikle birkaç defa yazdı. Benim de yazdığım “ Haydi jeepler okula” başlıklı yazıda tiyatronun dış cephe mantolamasını anlatırken kullandığım anılan kelimeyi yarıdan sildiği görülmektedir. Bu durumun nedenini doğrusu algılayamıyoruz.
      8-Bazı mesajlar ara sıra silinince indeks bozulmadığı için de teşekkür ederim.
      9-Kır kahvemiz de açılıştan bugüne kadar içilen kahvelerin fincanlarının istatistik bilgileri reklamcılara ve reklam verenlere saygıyla duyurulur.

      15.05.2005 Eflatunun açılışı,
      15.05.2005 – 31.12.2005 arası 141 ileti,
      01.01.2006 -  31.12.2006 arası 800 ileti,
      01.01.2007 -  31.01.2007 arası 328 ileti.

      (Kasım, aralık, ocak ayları reyting raporları ise ÇAP'ta bulunmaktadır.)

      Külüstür bir kızılderilinin ciddiye alınıp alınmamasının takdiri ÇAP'ın Sayın İletişim Uzmanlarına aittir. Ama unutmayınız ki kızılderili reis de aslında bir Amerikalıdır...!!! :-)
    Tarih: 04 Şubat 2007 17:33 Ekleyen:

  • Faruk Ağabey değinmişti ve gerekli cevapları vermişti, ben de kendisinin yazısına bir ek yapmak istiyorum.

    1287 no'lu mesajda Sayın Ali Hakan'ın bölgemizle ilgili tekrar vurguladığı "önceki depremlerde Çayyolu'nda dimdik ayakta kalan binalar" sıralamasına karşın yere düşen binaları da açıkça ortaya koyması gerekmez miydi?
    Tarih: 04 Şubat 2007 16:31 Ekleyen:
  • DÖNMEDOLAP
    24 milyara anaokulu
    Anaokuluna para ödüyorsun.
    Özel ilkokula devam ederse...
    1, 2, 3, 4, 5 ve 6'ncı sınıfta okula para ödüyorsun.
    7'nci sınıfta, hem okula, hem dershaneye para ödüyorsun.
    8'inci sınıfta, hem okula, hem dershaneye, hem özel öğretmene para ödüyorsun.
    Özel liseye devam ederse...
    Hazırlık sınıfında okula para ödüyorsun.
    10 ve 11'inci sınıfta okula para ödüyorsun.
    12'nci sınıfta, hem okula, hem dershaneye para ödüyorsun.
    13'üncü sınıfta, hem okula, hem dershaneye, hem özel öğretmene para ödüyorsun.
    Özel üniversiteye devam ederse...
    1, 2, 3 ve 4'üncü sınıfta üniversiteye para ödüyorsun.
    Hadi başa dönelim.
    Ankara'daki 24 milyarlık anaokulunu boşverelim... İstanbul'daki ortalama fiyatları baz alalım... Ve kendimizi enflasyondan korumak için "dolar" kullanalım.
    Tarih: 04 Şubat 2007 16:08 Ekleyen:
  • (2)

    Kaba hesap...
    6 bin dolar anaokulu.
    60 bin dolar 6 sınıf.
    14 bin dolar 7'nci sınıf.
    17 bin dolar 8'inci sınıf.
    10 bin dolar hazırlık.
    20 bin dolar 10-11.
    14 bin dolar 12.
    17 bin dolar 13.
    50 de üniversite...
    Ne etti?
    208 bin dolar.
    Ekle buna, 17 yıl boyunca ödediğin servisi, yemeği, müzikspor kurslarını, kitabı, geziyi, kılı yünü...
    250 bin dolar.
    Aldı mı diplomayı?
    Aldı.
    İş bulduğunu farz edelim.
    Ortalama maaşı da, eğitimi çok iyi çocuğun, 2 bin 500 dolar olsun.
    100 ay eder.
    Yani, 8 yıl.
    Tabii bu hesap sadece, babasında para olanlar için geçerli...
    Para yoksa, özel okul yok.
    Özel okul yoksa, pek iş yok...
    Bulana da, ayda 2 bin 500 dolar maaş zaten yok.
    Bitti mi yazı?
    Bitmedi.
    25'inde mezun oldu çocuk.
    Geldi 33 yaşına.
    E evlendiyse, kendi çocuğu da gelmiştir herhalde 5 yaşına.
    Bismillah o zaman...
    Anaokuluna para ödüyorsun... 
    Tarih: 04 Şubat 2007 16:08 Ekleyen:
  • SADRAZAM HAMAMDA

    Günlerden bir gün
    Hamama gideceği tuttu
    Sadrazam hazretlerinin
    Bir yanında birinci vezri
    Bir yanında ikinci vezri
    Bir yanında üçüncü vezri
    Sonra efendime söyleyeyim
    Peşkircibaşısı
    Nalıncıbaşısı
    Sabuncubaşısı
    Velhasıl tam dört yüz kişilik kalife
    Paeştemal takıp girdiler hamama
    Geçtiler kurnaların başına
    Üçer beşer / sadrazam derseniz
    Kuruldu göbek taşına/ yan gelip yattı
    Memleketin en unlu tellaklari
    Sardilar dort bir yanini
    Kimi elini kapti kimi bacagini
    Bir keseleme, surtme faslidir basladi
    Tamam on iki saat
    On iki unlu tellak
    Incitmeden keselediler
    Hazretin mubarek vucudunu
    Oylesine kir cikti ki sormayin
    Her biri nah parmagim gibi
    Aman efendim bu ne kiri
    Demeye kalmadi
    Keselerin altinda
    Eriyip gitti
    Koskoca sadrazam
    Butun maiyet erkani yerinden firladi
    Nittunuz Devletluyu
    Dediler tellaklara
    Tellaklar cevap verdi:
    Biz yikadik keseledik
    Devletlinin kirden ibaret oldugunu bilemedik
    Suc bizde degil
    Neyleyelim
    Kir bitti
    Sadrazam elden gitti…
    Umit Yasar Oguzcan

    Tarih: 04 Şubat 2007 16:06 Ekleyen:
  • Sayın Çinici’nin 1258 nolu Kara Gözlü Türkiyem adlı mesajını okuyunca aklıma rahmetli Aziz Nesin geldi. Nasıl gelmesin? Doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar misali adamcağız doğru bir söz söyledi diye alınanlar onu mahkemeye verenler bile oldu.
    Sayın Çinici burada az bile yazmış. Bunlara hepimiz birkaç tane ilave yapabiliriz. Bu olanlar belki tek başına bakıldığında bir kişinin ahmaklığı gibi görünse de bir bütün olarak bakıldığında Türkiye’nin gerçeğini ve Aziz Nesin’nin  haklılığını ortaya koyuyor.
    Benim ilavelerim şöyle:
    • Dünyanın neresinde bacaları kükürt ile temizlerler?
    Türkiye’de
    yer: Ankara Kavaklıdere Gaziosmanpaşa arası Arjantin caddesi.
    • Dünyanın neresinde bahçe sularken bitkilere yarasın diye kuyu suyuna suni gübre atarlar ve sonra sular kesilip depoda su kalmayınca o kuyudan su deposuna su ilave ederler?
    Türkiye’de
    yer: Ankara Çayyolu
    • Dünyada kaç kişi yüzü güzel görünsün diye kulaklarını Japon yapıştırıcısı ile yapıştırıp sonra üzerine sprey sıkar?
    Kim: Sayın Doğa Bekleriz.
    Tarih: 04 Şubat 2007 04:37 Ekleyen:
  • ASKIDA KAHVE... (1)

    Uno Sospeso
    İtalya'da Napoli'nin kenar mahallelerinden birinde, bir Cafe-Bar da, ekspressolarımızı içiyorduk. İçeri giren müşterilerden biri, barmene "duecaffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dedi, iki kahve parası verdi, bir kahve içip gitti, barmen de tezgahın üzerinde asılı duran çiviye bir küçük kağıt astı.
    Biraz sonra içeri iki kişi girdi. Onlar da "due caffee, uno sospeso" (iki kahve, biri askıda) dediler, üç kahve parası verdiler ve iki kahve içtikten sonra gittiler. Barmen "askı"ya yine bir küçük kağıt astı. Bunun gün boyu böyle sürdüğü anlaşılıyordu.
    Bir süre sonra kahveye, üstü başı biraz eski, püskü, belli ki yoksul bir kişi girdi ve barmene "un caffee sospeso" (askıdan bir kahve) dedi. Barmen hemen bir kahve hazırladı ve yeni müşterinin önüne koydu. Yoksul kişi kahvesini içtikten sonra para ödemeden çıktı, gitti. Barmen ise tezgahın üzerindeki askıya taktığı kağıtlardan birini kopardı, parçalayıp çöp kutusuna attı. Bu gözlemimizin sonunda, gözlerimizi yaşartan, fakat kesinlikle örnek almamız gereken bir "İtalyan toplumsal terbiyesi" ögrendik:
    Tarih: 04 Şubat 2007 02:04 Ekleyen:
  • (2)

    Yardım etmek için insanların gereksinimlerini belirlerken, yalnızca yaşamsal gereksinimlerle sınırlı kalmak zorunda değiliz. Bir Napolili için, yaşamsal olmasa da kahve, günlük yaşamda önemli bir yer tutmaktadır.
    Kahve içecek kadar parası olmayan kişilere yardım edebilecek düzeydeki kişiler, kendileri bir kahve içerken, fazladan bir kahve parası daha ödüyorlar. Yardım ettiği kişiyi görmedikleri için bu kişiler de daha mutlu oluyorlar, kimden geldiğini bilmedikleri bu ikramı kabul eden kişiler ise huzurlu oluyor.
    Yardım eden ile alan arasında, bu caffe-bar'daki garson gibi, köprü görevi yapan kişilerin ise güleryüzlü ve sevgi dolu olmaları gerekiyor. İçeri giren yoksul bir kişinin "Bana askıda kahve var mı?" diye sormasına gerek bırakmamak için "askıda kahve olduğunu" belirten kağıt parçalarını kolaylıkla görünebilen bir yere asmak ise nasıl bir zerafet değil mi , biz böyle birşeyi yapabilirmiyiz acaba ? Ne dersiniz ?
    Tarih: 04 Şubat 2007 02:03 Ekleyen:
  • TRT 1'de komşumuz Sayın Üstün Dökmen hocamız konuşuyor.
    Tarih: 02 Şubat 2007 23:49 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!