Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • (4)

    Polenlerin alerjiye yol açabilmeleri için; ortamda yeteri kadar bulunmaları, (metreküp havada 50'yi geçmelidir) antijenik gücünün fazla olmaları, polenlerin küçük, kuru, yuvarlak olmaları gerekmektedir. Kuru havalarda sabahın erken saatlerinde ortamdaki polen sayısının artış gösterdiği bilinmektedir. 21/02/2006
    Yararlanılan Kaynaklar:
    1-Allerjik RİNOSİNÜZİTLER (Editor: Prof. Dr. Metin Önerci)
    2- TURKİYEDE KAVAKÇILIK (Kavak ve hızlı gelişen tür orman Ağ. Araşt.  Müd )
    3-Ahmet DEMİRTAŞ (Kırsal Çevre ve Ormancılık Sorunları Araştırma Derneği Yön. Kur. Üyesi)

    .....DEMİŞTİ. DEMEMEK İÇİN...   

    Saygılarımla.
    Tarih: 08 Şubat 2007 04:31 Ekleyen:
  • (3)

    Yapılan araştırmalarda; polenlerin serin havalarda daha az, sıcak havalarda daha fazla alerjik etkilerinin olduğu saptanmıştır.
    4)Prof. Dr. Sadık ERİK ile Prof. Dr. Cahit DOĞAN'ın yaptıkları araştırmalarda; alerjen bitkiler sıralamasında kavakların epeyce gerilerde bulundukları saptanmıştır. Alerjen bitkilerden; ilk sırada buğdaygiller (16.2),ikinci sırada, ayçiçeğigiller (%9.1),üçüncü sırada kazayağıgiller (tuzcul bitkiler %,8.7), dördüncü sırada gülgiller (%5.5 ), beşinci sırada akçaağaçların içinde bulunduğu aile (%4.3) altıncı sırada çamgiller (pinaceae %3,9), yedinci sırada ise kavak ve söğütlerin içinde bulunduğu aile (%3,5). Fagaceae (Kayınların da bulunduğu aile) ve cupressaceae (servigiller) aileleride (3,5) ile yedinciliğe ortaktırlar. Bu sıralama tür düzeyinde değerlendirildiğinde, kavakların çok geri sıralarda yer tutacağı rahatlıkla anlaşılır.
    5 ) Ankara düzeyinde yapılan, atmosferdeki polen konsantrasyonu çalışmalarından, kavak ve söğüt ağaçlarının geri sıralarda bulunduğu anlaşılabilmektedir.
    6) Havadaki polen yoğunluğunun en çok olduğu dönem nisan-haziran dönemidir. Bu, dönemde alerjik olayların sayısında artışlar olur. Kavak, söğüt, fındık, çınar gibi ağaçlar bu dönemden önce çiçeklendikleri için daha az toksik polen yaymış olurlar.
    Solunum, sindirim ve deri yolu ile insan vücuduna giren polenlerin, lokal lenf modüllerini uyarması sonucunda ortaya çıkan duruma alerji denmektedir.
    Tarih: 08 Şubat 2007 04:31 Ekleyen:
  • (2)

    Şöyle ki; 
    Biz ÇAP olarak ne aradığımızı biliyoruz. Bu nedenle aramak gayesi ile oluşturduğumuz talebi bulduğumuzda hazırlıksız yakalanmamız söz konusu olmayacaktır. Peki, ya siz! Mesela; "Çayyolu ilçe olsun" konusunu sahiden arıyor musunuz?

    5- Bence en esaslı sorunuz, bu soruda yatıyor sanırım. Reklamdaki eski futbol hakemi ve yorumcu Sayın Ahmet Çakar'ın "hayatta her şey 5'le açıklanıyor" dediği gibi değil midir?

    6- 6. sorunuz ise bir düşünürseniz diğer söylediklerinizle bir çelişme sayılmaz mı? Bir yanda güvenlik konusunda eksiklik olarak değerlendirdikleriniz için yönünüzü çevirdiğiniz gerçeği yansıtmayan "bekçi amcalı çöpköy" projeleri, diğer yanda ise gerçeği yansıtan ilçe olma yönündeki dilekleriniz...

    Yansıttıklarınız özetle;
    a- Büyük İstanbul depremi Eskişehir yolundan Çayyolu'na ulaşmadan destekleyici ÖZEL YAPI GÜVENLİĞİ (sıvı çelik gibi),
    b- Bekçi amcaların yerine de Çayyolu'nda özel güvenlik kavramı ve özel güvenlik ağının genişletilmesi olarak,
    (a) ve (b) maddeleri aynı zamanda ikinci sorunuzun da kendi kriterlerini gözönüne çıkaran cevaplarınız olarak anlaşılmaktadır.

    "Çayyolu ilçe olsun" bir başka oturumun, "yapı-denetim" ve "özel güvenlik ağının genişletilmesi" konusu ise ayrı birer oturumun konusu değil midir?

    Sayın Ali Hakan, belki de yansıtamadıklarınız yüzünden sizi yukarıdaki gibi anlıyor olabiliriz. Ancak; tekrar sorularınız da olursa bunlar da bizim öğretmenimiz olacaktır.

    Saygılarımla.

    Tarih: 08 Şubat 2007 02:41 Ekleyen:
  • (1)

      ŞAİR ALİ HAKAN HAFTASI

    ÇAP'ın kaptan köşkünden 1000 no'lu mesajla üzerime kondurulan yer dolayısıyla benim mitomanlaştığımı sananlar "kavgaları yatıştır, eleştirmenlik değil koçluk yap" diye düşünüyorlarsa yanılıyorlar. Çünkü; koçumuz (öğretmenimiz) kaptan köşkünde bulunmaktadır. Bu nedenle Sayın Ali Hakan'la Faruk Ağabey arasında geçenler bizim de aramızdan geçti sayılır.

    Sayın Ali Hakan,
    Ortaya koyduğunuz polemiklere insan dikkatle bakınca, başlangıçtan itibaren belki de kullandığınız yazı dilinden dolayı açıkça anlaşılamadığınız kanaati ve görüşüne varıyor. Dolayısıyla da sizin hakkınızda bildiğimiz kadar ancak düşünebiliyoruz.

    724'den devamla...
    Merak ettiğim birkaç soru ve cevap:
    1- Çayyolu'nun ilçe olması için sizin ve aynı düşünceyi paylaşan gençlerin ve de yazınızda vurguladığınız araştırmacı –gazeteci familyanızdan olan sayın akrabalarınızın açıklamadığı kriterler nelerdir? Eğer zahmet edip açıklayabilirseniz; bunlar bizim için kritik bir kritik olabilir.

    2- İlçe olmakla iskan ruhsatı alma arasındaki farklar ve benzerlikler nelerdir? Lütfen tekrarlar mısınız?

    3- Anılan belediyenin bölgemize hizmet vermediği apaçık ortadadır. Bu nedenledir ki; olmayan bir şeyin kalitesini tartışmak yanlı ve yersiz bir durum olacaktır.

    4- "En iyi öğüt iyi bir örnektir" denir. Bu sebeple içinde bulunduğumuz 4. madde her iki taraf için de "ne aradığını bilmeyen bulduğunu anlamaz" atasözü ile empati yaparak belki açıklanabilir.
    Tarih: 08 Şubat 2007 02:41 Ekleyen:
  • Sayın Hakan bey,
    Sizinde Çayyolu’nun ilçe olmasını istemenize sevindim. Hislerinizde samimi olduğunuza güvenerek size teşekkür ederim. Oysa 724 nolu mesajında 1-çayyolu nun ilçe olması için gerekli kriterler nelerdir.. 2-bugün bir iskân için bile onca kriterler varken ilçe olabilmek adına neler istenmekte.. 3-ilçe olduğumuzda ne değişecek? hizmet kalitesi artacak mı.. 6-ilerleyen gece saatlerinde özellikle güvenlik açısından tüm çayyolu nun pek güvenli olduğu söylenebilir mi..
    Sorularınızın yanı sıra bırakın ilçe olmayı da depremi düşünün gibi açıklamalarınız. Bizlerde bu intibayı doğurmuştur.
    Sizin bana karşı yapmış olduğunuz ithamlara gelince Ben hiçbir zaman kendi fikirlerimi başkalarına empoze etmeye kalkmadım. Herkesin kendi aklı var. Benim fikirlerimi beğenirler veya beğenmezler. Bu tamamen karşı tarafın hür iradesine kalmış bir şeydir. Günümüzde bilgiye ulaşmak ise dediğiniz gibi çok kolaydır.
    Benim tavrım ise daha öncede belirttiğim gibi ne sizin edebiyatçı kişiliğinize nede bankacı oluşunuzadır. Sizde Çayyolu’nun ilçe olmasını istediğinize göre bu yanlış anlaşılmada bence ortadan kalkmıştır. Eflatun kır kahvesine gelince o bana ait değil. Sayın İsmail Çinici’ye aittir.

    Saygılarımla.
    Tarih: 06 Şubat 2007 17:25 Ekleyen:
  • " iş yaşamındaki başarı sanatının sırrı sıkı çalışmaktır, her şeyi ciddiyetle ele almak değil.."
    Elbert Hubbart

    not: çayyolum.com gerçekten güzel plânlanmış bir site Türkiye'de sanırım bir ilk.. onca katılım, onca yoğunluk..emeği geçenleri kutluyor, başarılarının devamını diliyorum..( sitemizin sol tarafına da bir nazar boncuğu eklenmesi fikrindeyim..)

    iyi dileklerimle..
    Tarih: 06 Şubat 2007 13:48 Ekleyen:
  • "bir insanın akıllı olmasına birşey dediğimiz yok.. yeter ki aklını başkalarına kabul ettirmeye çalışmasın..” E f l a t u n
    bence şahsıma teşekkür edeceğinize iş'i futbola sürüklüyorsunuz..(ki 89 Ankaragücü'ndeydim/alın size reklam..) depremden korkmayınız efendim.. biz olası İstanbul depremi'ne atıfta bulunduk.. ardından Eskişehir'e yakın olmamız münasebetiyle fikirlerimizi beyan ettik.. biz kendimize Şener Üşümezsoy’uz da demedik.. paşa paşa adımızı yazdık.. (kendisinin vücut geliştirme dersi anlattığı rivayet edilir..)
    İstanbul için olası bir depremde çok büyük kırılmalar olacağı ve yüzbinlerin kaybına yönelik açıklamalar yeni değil..biz de en çok hisseden yerlerden biri olacağız dedik..(bahsi geçen konular hakkında ailemde de eğitmen/araştırmacı-yazar bulunmaktadır..) kısaca bilgiye ulaşmak, ve araştırmak günümüzde o kadar zor değil.. semtlilik bilinci diyoruz biz buna.. pekâlâ sorarım size, baharda kavak ağaçları insan yaşamını etkilemekte desem.. siz bu sefer Doktor musunuz diyecek misiniz.. efendim sizinkisi düpedüz “d ü z m a n t ı k..”
    bilinen o ki hiçbir bilgi/görüş ve düşünce önyargıyı kıramaz..aklın ve zekânın aynı anda indirildiği ortamlarda gelişen verimlilik gerçek verimliliktir..Çayyolu'nun ilçe olmaması hakkında ağzımdan bir tek kelime çıkmazken önyargısal yaklaşımınızı anlamak kesinlikle mümkün değil.. kim istemez ki bulunduğu yerin hakketiği ölçüde değer kazanmasını.. siz okuduğunuzu değil de duymak istediklerinizi anladığınız sürece ve gençlere en azından burada söz hakkı vermediğiniz sürece bir şeyler hep ters gidecektir..
    iyi dileklerimle...
    Tarih: 06 Şubat 2007 10:39 Ekleyen:
  • Sn. Hakan Düz imalı bir şekilde çok yönlülüğün iyi olduğunu söyleyip beni köseye sıkıştırıp sert bir sutla kaleme doksandan gol atmak istemiş; fakat benim yapmış olduğum plonjonla gol olmamıştır. (Oysa bizim maksadımız insanlara gol atmak değildir.)
    Çünkü Hakan bey ne sismoloji uzmanı nede  jeofizikçidir. Eskiden ağlayan küçük çocukları susturmak için öcü geliyor umacı geliyor diye korkuturlardı. Şimdi Hakan beyde bizleri depremle korkutuyor. Sebep Çayyolu ilçe olmasın. Bizlerin tepkisi de Hakan beyin edebiyata düşkünlüğüne veya bankacı olmasına değil bu düşüncelerinedir. Ben her ne kadar edebiyatı beceremesem de iyi bir edebiyatçıyı takdir ederim. Ankara’daki derelerin debisi ile depremi ne kadar etkileye bileceğini de işin uzmanlarına bırakalım. Yalnız merak ettiğim nokta Hakan bey neden Çayyolu’nun ilçe olmasını istemiyor?
    Tarih: 06 Şubat 2007 04:32 Ekleyen:
  • Sn. Hakan Düz,
    Elbette çok yönlülük iyidir. Ben Sayın Fazıl Hüsnü Dağlarca ile yakından tanışmış onun arabasına binmiş ve İstanbul’daki bir çayevinin bahçesinde aynı masada çay içmiş biri olarak sizin edebiyat tutkunuza bir şey söyleyemem. Bankacılık yönünüze gelince benim rahmetli dayımda İller Bankası muhasebe müdür yardımcısı idi. Daha sonra ablamda ayni bankanın krediler bölümüne girdi. Belki de bu yüzden ben bankacıları severim.(her ne kadar İller bankası diğer bankalara pek benzemese de) Ama sizden ricam ikide bir bizi depremlerle korkutmayın. Bizler zaten deprem bilincinde olan insanlarız. Sonra buradaki derelerin debisi de sizin sandığınız kadar fazla değil.( Bunu söylerken en az 5 – 6 yıllık ortalamaya göre söylüyorum.)
    Saygılarımla.
    Tarih: 05 Şubat 2007 17:14 Ekleyen:
  • m e r h a b a,

    öncelikle, sn. İsmail Çinici’ye bir hatırlatmam olacak..  ilgi yazımda, 17 Ağustos  deprem’i sonrası ayakta kalan yerleşim yerlerinden yola çıkılarak, tescil edilen (bölgemizde de bulunan) EmlakBank evlerine atıfta bulunma söz konusudur..  özellikle aynı teknolojileri içinde barındıran diye de altını çizdiğim.. tabii ki çayyolu’nda bilinen herhangi bir deprem sonrası bir bina hasarı yoktur.. 

    Faruk bey’e de teşekkürler.. edebiyattan konuyu açmış.. evet, o yanımızda var.. reklam olmasın diye sitemizi vermedik doğal olarak..belki önemli günlerde şiirsel katılımlarımızda olacaktır.. çok yönlülük iyidir, fikrimce.. aslına bakarsanız bankacı yanımı da unutmuş değilim.. ama ön önemlisi f a r k ı n d a l ı k yani semtlilik bilinci ve demokratik katılım ile desteklenmiş bilgi aktarımı/paylaşımıdır..

    mesaj 1309’daki Faruk bey’in açıklamalarına eklemek istediğim.. geçmiş yıllarda (yanlış hatırlamıyorsam) valilik kanalı ile gelen azami güvenlik sağlayıcı tedbirlerin hayata geçirilme önerileridir.. bunlar, birkaç sitenin birleşerek en az maliyet ile bu caydırıcı önlemleri gerçekleştirmeleridir.. bugün için ek bir maliyet getirse de özel güvenlik kavramı bireylerin can ve mal güvenliği açısından yadsınamaz bir gerçektir..

    iyi dileklerimle..
    Tarih: 05 Şubat 2007 16:23 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!