Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • (2)

    Para ile sevgi bir arada olamaz.
    Paranın birbirine bağladığı insanların bağı 'çıkarlar'dır.
    Üstünlük ise ancak rakiplerden korunarak var olabilir.
    Sevgi ve dostluk, çıkarlarla rekabetin olduğu yerde barınamaz.
    Onun için çok paranız oldu, çok üstün oldunuz.
    Ama sevgiyi de dostluğu da kaybettiniz.
    Şimdi yakınıyorsunuz, sevginin ve dostluğun kalmadığını söylüyorsunuz.
    Ama her ikisini de siz kendi hırsınız yüzünden kaybettiniz.
    Onları siz kaybettiniz ama şimdi nedenini göremiyorsunuz.
    Sadece yalnızsınız, korkuyorsunuz, güvensizsiniz.
    Paranızla ve üstünlüğünüzle başbaşa kaldınız, korku içinde üşüyorsunuz.
    Gene paranıza ve üstünlüğünüze sığınıyorsunuz.
    Onlara yalvarıyorsunuz, sizi ısıtmaları ve korumaları için.
    Onlar size yeniden emrediyor: Bizi çoğalt, bizi hep çoğalt, durma, bizim için çalış.
    Yalnız bizim için çalış. Bizi çoğalt, yoksa sen hiç olursun.
    Sevgiyi, dostluğu bulma şansınız hiç olamıyor.
    Hep daha çok para için, hep daha üstün olmak için çalışmak zorundasınız.
    Size özgür olduğunuz söylenmişti ama siz köle oldunuz.
    Paranın ve üstünlüğün kölesi oldunuz.
    Yazık, çıkış yolunuz görülmüyor.
    Çıkış yolunu tıkayan da sizden başkası değil.
    Sevgi ve dostluk artık başka yerlerde.
    Onu hak edenlerin yanına gitti.

    ERDAL ATABEK
    05.01.2004/Cumhuriyet
    Konutkent
    Kültür ve Yaşam Bültenimizden

    Tarih: 14 Şubat 2007 02:41 Ekleyen:
  • (1)

    Evet Sevgi...
    Evet Dostluk...

    Kalmadı değilmi? Doğru, kalmadı. Herkes bunları konuşuyor.
    Sevgi kalmadı, dostluk kalmadı, sadakat, vefa kalmadı, değerbilirlik yok.
    Ama neden kalmadı, bunlar neden yok?
    Kapitalizmin insana yaptığı en büyük kötülük budur.
    Kapitalizm, insana parayı ve üstün olmayı öğretti.
    İnsanlar buna hiçte karşı çıkmadılar.
    İnsanlar paraya ve üstün olmaya bütün duyargalarını açtılar.
    Kapitalizm insanlara "Parayla üstün olmak özgürlüktür" dedi.
    İnsanlar bu yeni özgürlüğe bayıldılar, paraya ve üstün olmaya koştular.
    Artık özgürlük, düşüncelerin ya da duyguların özgürlüğü değildi.
    Özgürlük daha çok parası olmak, daha üstün olmaktı.
    En çok parası olanlarla en üstün olanlar üstündü.
    Geri kalanlar hiçti, hiçbir şey değildi, hiç olarak kalacaklardı.
    Onlar da bu yarışa katıldılar, alışveriş merkezlerinde birbirini ezdiler.
    Artık her şeyleri vardı. Bunları birbirine göstererek mutlu olacaklardı.
    Ama hiç mutlu olamadılar. Hiç mutlu değillerdi.
    Neden mutlu olamadıklarını da bilmiyorlardı.
    Neden içlerinde hiçbir şeyle dolduramadıkları büyük bir boşluk vardı? Sevgi yoktu.
    Sevdikleri vardı, çok sevdikleri vardı ama sevgileri yoktu. Dostluk yoktu.
    Dostları vardı, görmeden duramadıkları dostları vardı, ama dostlukları yoktu.
    Sevgi paylaşıldıkça çoğalır. Dostluk paylaşıldıkça çoğalır.
    Ama para, paylaşıldıkça azalır. Üstünlük paylaşılırsa yok olur.
    Tarih: 14 Şubat 2007 02:41 Ekleyen:
  • Şikayetler üzerine ziyaretçi defterimizde kim ne yazmış diye kısa bir gezinti yaptım ve gördüğüm kadarı ile söylemem gerekirse o uzun yazıların çoğu bizlerin yararına olan şeylerdir. Efendim malumunuz olduğu gibi ben uzun zamandır yollardaki olumsuzlukları burada dile getirmek için uğraşıyorum ama tek olumsuzluk sadece yollarda mı?

    Sayın Çinici’de olayın farklı bir boyutunu ele alıp marketlerde gördüğü olumsuz durumları dile getirmiş.

    • Sorarım sizlere içinizden kaç kişi aldığı konserveyi acaba doğrumu diye tartar? Ama demek ki tartmak gerekiyormuş. (bkz. mesaj no 1391)
    • Marketinizden aldığınız malzemelerin poşetin yırtılması sonucu sokak ortasında dağılması hiç hoş bir durum değil; sizce de öyle değil mi? (bkz. Mesaj no1392)
    • Sayın Çinici yazıları 1391 den 1397 dahil olmak üzere hep marketlerdeki olumlu ve olumsuz durumları dile getiriyor. Aynı tür mallar arasındaki fiyatları bizlere bizleri yormadan veriyor.

    Sayın Egemen Soylu, ben sizin yazılarınızı da özledim. Ama sizin yazılarınıza artık pek rastlamıyorum. Sizde yeşil dostu çevreci bir kardeşimizsiniz. Sizleri tekrar aramızda aktif olarak görmek isteriz.
    Buradan bu sayfalara küsen sevgili Çayyolu halkı sizleri tekrar aramızda görmek bizlere onur verir. Unutmayalım ki birlikten kuvvet doğar.
    Tarih: 14 Şubat 2007 01:26 Ekleyen:
  • DEĞERLİ ÇAYYOLU SAKİNLERİ,
    SEVGİLİLER GÜNÜNÜZ, SEVGİ GÜNÜNÜZ KUTLU OLSUN SEVGİNİN GÜNÜ OLMAZ AMA BİR GÜN BİLE İNSANLARA HATIRLATILMASI GÜZEL BİR ŞEY, EN DERİN SEVGİLERİMLE MUTLULUKLAR DİLERİM.
    Tarih: 13 Şubat 2007 17:55 Ekleyen:
  • 14 ŞUBAT'A İTHAF OLUNUR.

    BİR KUŞ TUT İÇİNDEN....

    Bir sayı tut içinden!....
    Tuttum
    İkiyle çarp. Onbeş ekle. Sonra ikiye böl. Tuttuğun sayıyı çıkar bu sayıdan. Yedi buçuk kalır geriye. Yedi buçuğu al, dondurmacıya git. Vişneli bir dondurma ısmarla kendine.

    Bir renk tut içinden!...
    Tuttum.
    İçindeki resmin gökyüzünü boya tuttuğun o renkle. sonra içine doğru eğil ve boyadığın resmi izle.

    Bir tren tut içinden!....
    Tuttum.
    Bin o trene. Tren ağır ağır ayrılsın içindeki istasyondan. sonra pencereye çık. ağaçlar, evler ve direkler akıp gitsinler önünden.

    Bir sokak tut içinden!...
    Tuttum.
    Bahçeli evler olsun tuttuğun sokakta. Bahçeler de ağaçlar olsun. Ağaçların dallarında kuşlar… Kuşların ötüşünde bir şarkı.. Şarkıda bir şenlik!...

    Bir çiçek tut içinden!...
    Tuttum.
    Akşam sefası mı?
    Nasıl bildin?

    Bir mevsim tut içinden!...
    Tuttum.
    Tuhaf bir mevsim olsun. bir yanımızda kar yağsın, bir yanımızda güneş açsın. Bir yanımızdaki ağaç yapraklarını döksün, bir yanımızdaki ağaç çiçek açsın. Leylekler hem gitsin, hem gelsin. Ah diyelim biz, bu kaçıncı mevsim.

    Bir yıldız tut içinden!...
    Tuttum.
    Bir yıldız daha tut içinden. Sonra bir yıldız daha. İçindeki yıldızlar çok olursa, ışıl ışıl aydınlık olur için.

    Bir kuş tut içinden.
    ….. Uçuyor, tutamıyorum!...

    Ne kadar da yorgun, ne kadar da yaşlı, bir o kadar da bezgin de olsanız...hani içinizde bir yerlerde sıcacık bir şeyler vardır yaaa...Zaman onu yıpratsa da. Unutulmuş da olsa.....İşte onun adı SEVGİ.....  Yüreği Sevgi dolu tüm insanlara..........

    Saygılarımla...
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:47 Ekleyen:

  • "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü. Öyle büyük laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela.
    O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle O daha az sever seni, Senin O'nu
    sevdiğinden.
    Çok sevmezsen çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.

    Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu, kartvizitini...
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gişbi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    İlle de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin, Güneşi, ayı, yıldızları...
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "O benim." diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan bir Şeylerin...
    Mesela gökkuşağı senin olacak.

    İlle de bir şeye ait olacaksan, renklere ait olacaksın.
    Mesela turuncuya, ya da pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.

    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    Hem de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    İlişik yaşayacaksın.
    Ucundan tutarak...

    (CAN YÜCEL)
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:14 Ekleyen:
  • (1)

      I N S E R T (2)
      90 dakika Mikroskopladıklarım

      Aralık ayının son haftasının pazartesi günü eşim Hijyenay'la birlikte Arcadium Alışveriş Merkezi'ndeki komşumuz 3M'in  hafta sonu indirimlerini kaçırınca, karşısındaki yakını İzmir'den dostum Tansaş ve Migros'un 'insert'lerini beraber incelemeye alarak hesaplı bir alışveriş gayesiyle yola çıktık. Yolda yürürken Posta (PTT) yı da ellere satacaklar ya devamlı makyaj yapıyorlardı. Yürürken düşünüyorum. Evin eksiği hiç bitmiyor. Bugün cepteki listenin acil serviste yatan en önemli kalemi bulaşık makinesi deterjanı. Koç ailesinin saygın üyelerinden Migros'un 'insert'ünde yeni ürün Pril 5 sodalı tablet 45'li 10.95-YTL. Doğrusu Henkel'den iyi fiyat almışlar. Yakın akrabasında ise aynı ürün insert'e giremediği için 11.99-YTL. Bizim Konut I 'de adı Makro olan ama tüketicisinin menfaati için micro işler de yapan yerel bir market 1.00-YTL. için 'insert'ler de bastırdığı aklıma gelince başlangıçta yönümü Migros'a çeviriyorum. Karşıya geçip Arcadium'a girerek Teknosa'nın yeni 'insert'ünü alıyorum. 1.00-YTL.'lik Alo Sepet Arabasına jetonumu atıp motorunu çalıştırıyorum. Migros'un girişinde resepsiyonda yüksek sesli tartışmalar duyuluyor. Müşteriler yanardağ gibi. Bilenler bilir, Divan'ın önünden resmi geçite başlıyoruz. Arabaların reyon aralarında yanlış park ettiği görülüyor. Hatta kazalar bile olduğu dikkati çekiyor. Bu arabaların gelişmiş modelleri ise, ne hikmetse Atakule Botanik Park'ında ayıplı çocuk arabası olarak yürütüldüğü görülüyor. . Raflar akşam olmasına rağmen adeta milimetrik simetrik.
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:11 Ekleyen:
  • (3)

    Alo Sepet Hattı arabasının içinde olanlardan, sütler ve yoğurt için soğuk hava zinciri uyarısını yaparak sepeti ürünleriyle beraber 'door men'lere teslim ediyorum.

        ESKİ EKONOMİLERDE MEMNUNİYETİNİZİ DOSTLARINIZA, ŞİKAYETLERİNİZİ ŞİRKETİMİZE BİLDİRMENİZ TAVSİYESİNDE BULUNULUYORDU. ZAMANIMIZDA YENİ EKONOMİLERDE ŞİRKETLER YÖNETİCİLERİNE KARŞI DAHA AZ SADIK KALMAKTADIRLAR, AYNEN MÜŞTERİLERİN ŞİRKETLERE DAHA AZ SADIK OLDUKLARI GİBİ.

    Şirketler tüketicisini esir aldığını sanır ama...
          Hatice(!):
          1- Arcadium Migros'tan çıkıp karşıdaki yakını Tansaş'a gittim. Migros 'insert'te 10.95-YTL. olan "Pril 5 sodalı" 'insert'e giremediği için 11.99-YTL.'na, yani 1.00-YTL. fazlasına satın aldım.
          2- Migros'un otoparkından arabayı çalıştırmak için taktığım 1.00YTL'lık jeton resepsiyona tip (bahşiş) olarak kaldı (helal olsun).                   
          3- 90 dakikalık zamanım boşa gitti.

          Netice:
          1- Tansaş'ta ilgili reyonu düzenleyen Henkel'in görevlisi İlknur Hanım'a, konuyu yansıtınca bize muzipçe 1.00-YTL. değerinde beş adet promosyon "Pril 5" tablet verdi.
          2- Bu olay ziyaretçi defterinin eflatun ziyaretçi defterinin "ÇÜRÜMESİN, YANSIT" köşesine de Migros'a strateji yapmak ve de gereğinin de yapılması için yaşanmış bir tüketici öğretisi olarak yerini alıyor.

            ÖNCÜ MİGROS'UN DAHA HIZLI, DAHA UZMAN, DAHA GÜÇLÜ BİR TAKIM OLMASI DİLEĞİYLE...

    Bu yazımı;
    1- Koç Ailesinin saygın üyesi Migros'a,       
    2- ÇAP'ın koçu (öğretmeni) Engin Uç'a,
    3- Yeni muhalif koçumuz(!) Sayın Ayşe Koç'a,
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:11 Ekleyen:
  • (2)

    Düşünüyorum, Arcadium ve Koru Migros'un yöneticilerinin düzen takıntıları var mı diye! Çünkü; benim "Kelebek" masada bile böyle düzen yok. Alışveriş mantığının olmazsa olmazı listeyi, mekanlara profesyonelce yerleştirilmiş, tüketiciyi uyuşturan ışıkların oyunuyla da delerek en uçtaki deterjanlar bölümüne ulaşıyorum. Sayın Birand geçen gün ajansında metropollerin en önemli hastalığının alerji hastalıkları olduğundan bahsetmişti. Bu nedenle; deterjan ürünlerini en dibe atmışlar. 'İnsert' ürünü (Pril 5 sodalı) reyondaki raflarda yok. Orta sepetlerde de yok. Resepsiyona gidiyorum, bildirmek için. Orada epey bir kalabalık var. Neredeyse yüksek sesle aynı konu üzerinde tartışıyorlar. Şikayetleri İstanbul'daki yöneticileri adına kabul ettiğini açıkça söyleyemeyen, tartışma eğitimi aldığı anlaşılan görevli, makyajlı kelimelerle hem tüketicisini hem de patronlarını koruyarak denge politikası yapmaya çalışıyor. Sıramı beklerken konunun uzun süredir bozuk olan Kiosk cihazı ve Paro kampanyası olduğunu öğreniyorum. Ama burası tabii Çayyolu. Tüketici hapı yutmaya yanaşmıyor. Ve "yöneticiniz uyuyor mu?!" diyorlar. Tartışmanın uzayacağı ortaya çıkınca resepsiyondaki görevli aradığım ürün için  reyon görevlisini anons ediyor. Lütfen inanın. Reyona üç kişi birden geliyor. Sanki fahri denetim müfettişi olduğumun eşkali verilmiş gibi. Önce onlarda raflarda arama-tarama yapıyorlar. Bulamayınca eksikler listesine yazıldığını ifade ediyorlar. Diğerleri inanmaz da ben inanır mıyım acaba? Arabayla yazar kasaların önünden geçerek tekrar resepsiyona geliyorum.
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:11 Ekleyen:
  • (4)

    4- THD Çayyolu Şubesine saygıyla ithaf olunur.

    Ekleri: 480, 481, 499, 598, 703, 706, 708, 728, 811 no'lu mesajlar.

    Kahvemize "beş çayı"na bekleriz efendim.
    Tarih: 13 Şubat 2007 16:11 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!