-
Bu platformda farklı görüşlerin tartışması, hatta çarpışması çok olağan görülmelidir. Elbette bu bu fikirlerin sahipleride birbirlerinin fikirlerine katılmayacaklar ve düşüncelerini kendi anlayış ve bilgileri çerçevesinde aktaracaklardır. Ancak karşıt fikirlerin ortaya konmasında bir takım (fikirsel ve/veya yazınsal anlamda) gerilimlerinde oluşabileceği öngörülebilir. Hele birde karşı tarafın kendince şu veya bu nedenle savunduğu fikirleri diğer tarafın tartışmacısının kişiliği ile ilgili (eleştirel anlamda) olmayan bir takım ithamlara hatta bir anlamdada küfürlere taşıması, bunuda aslında eleştiri kisvesi adına yaptığını iddia etmesi elbette aynı şekilde karşılık görecektir. Dolayısıyla iki karşıt fikrin sınırsız söz söyleme ve yazma özgürlüğü olan bir platformada tartışılırken ortaya çıkan ve haddi aşan yansımalarıda olağan kabul edilebilir. Belki bunun altında yatan önemli bir nedende Türkiye'de fikirlerini söyleme ve savunma anlamında her yönüyle tam bir demokrasiden söz edilmesinin mümkün olamadığıdır. Ancak bu ve benzeri web üzerinden yayınlanan platformlarda insanlar fikirlerini tartışabilmektedirler. Fakat bu tartışmada birbirini tanımayan, hiç karşılaşmamış iki veya daha fazla kişinin karşılıklı yönelttikleri çatışan fikirsel düzeydeki cümle yoğunluklarının taşıdığı anlamları üst ölçekte nasıl anlamlara mal etmek gerektiği kolay anlaşılamayabilir. Dolayısıyla cevalin kendince anlatmak ve bunu yaparkende ince bir takım yazınsal kelime oyunları oynadığını savunurken ki bunların aslında hakaret olmadığını ve ancak belli bir düşünce yapısının anlayacağı nitelikte oldu
Tarih: 20 Nisan 2007 12:09 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Sayın Ceval Kokce, 1724 nolu mesajımdan kastım, kavgaya varan polemiğin son bulması ve daha yumuşak bir üslup kullanılarak, yazılar yazılmasıdır. İyi bir okuyucu sayıldığım için başından beri kullandığınız ironik yaklaşımların da farkındayım. Ama burası Türkiye ve koşullar bireyleri fazla alıngan yapıyor. Saygılarımla....
Tarih: 20 Nisan 2007 09:25 Ekleyen: Beğenme: 0
-
akepe belediyesiniden son dakika haberi:
mahallemizde kedi ve köpeklerin barınması için ve de akıl hastaları için yapılacak olan klinik için acele bir arsa arandığı duyurulmuş, hatta bu iş için en uygun arsanın çok kısa bir zaman önce londuradan gelip mahallemizde akepenin verdiği paralarla arsa alan zatı muhteremin arsası olduğu açıklanmıştır. Ancak boş boş konuşsun ve akepecilik yapsın diye bu zata verilen paralarla alınan arsanın şimdi aynı zattan geri istenmesi bir tatsızlığa mahal vereceği düşüncesiyle bir türlü kendisine aktarılamamıştır. akepe belediyesinin biz mahalle sakinlerinde ricası bu zatın ikna edilerek aldığı arsasını belediyeye bağışlamasıdır. şeriat paraları ile beslenen ve insanlıktan çıkarak adeta kendi para babalarının uşağı veya maşası olan bu zata hatta belediye sözde vermektedir, eğer arsasını bağışlarsa dilediği zaman mahallemize ziyarete geldiğinde bu arsada yapılacak köpek-kedi barınağında veya akıl hastalıkları tedavi kliniğinde istediği odada misafir kalacaktır. Bence bu zat hemen bağışlamalı arsasını ki bu bedava tatil fırsatını kaçırmasın, bizde mahalleliler olarak her gelişinde kendisini burada ziyaret ederiz...kırma belediyeyi bağışlayıver gitsin, daha sana ne paralar verecekler yeni yeni arsalar al diye...
saygılarımla
Tarih: 19 Nisan 2007 01:20 Ekleyen: Beğenme: 0
-
http://www.cayyolum.com/haber061211.htm
Atölyemiz hakkında Aralık ayında vermiş olduğunuz haber nedeniyle tekrar teşekkür ediyorum.
Bu arada aşağıdaki websitemizden daha geniş bilgi edinebilirsiniz.
Saygılarımla.
http://antigone_sanatevi.sitemynet.com/antigone
Tarih: 18 Nisan 2007 18:02 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Sayın Tolga Özden,
Yazılarınız tek kelime ile harika. İşte bu insanların zihniyetini çok güzel tasvir etmişsiniz; düne kadar darbe yanlısı olan bu insanlar kanlı mı olacak, kansız mı? Derken şimdi başkalarına çamur atabiliyorlar.
Temennimiz o ki inşallah ne böyle bir şeye nede seçimlerden sonra anayasanın 105. maddesini uygulamaya gerek kalmaz.
En içten saygılarımla.
Tarih: 18 Nisan 2007 15:11 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Cami yapalım okul değil propagandası yapanlar ancak ve ancak din simsarlarıdırlar ve bunların asıl hedefleri halkın karanlıkta kalması ile doğacak meydanda at koşturmaktır. Sözde müslüman olan bu zatlara sormak gerek sen halkın hangi ihtiyaçlarını biliyorsunda, ne tür araştırmalar yaptında o boş okul alanlarına cami öneriyorsun. Hastane önermek, istihdam yaratacak bir iş yeri veya üretim tesisi önermek, bilimsel araştırma yapılacak bir labaratuvar önermek, sanayiye hizmet edecek alt sektörlere yer kazandırmak, sosyal-kültürel faaliyetleri destekleyecek merkezler yapılacak projeler önermek, toplumun aydınlanmasına hizmet edecek müzeler, kütüphaneler, eğitim merkezleri önermek zahmetine neden giremiyorsun. Ben vereyim cevabını, çünkü bunları önermek halkın refah ve aydınlanmasına hizmet edecek ve bu da senin ve senin gibi din simsarlarının kuyusunu kazacak. Daha çok kişi okuyacak, daha çok kişi aydınlanacak ve sözde müslümanlar ile emperyalistler kaybedecek. Oysaki ne gerek var bunlara, yaparsın her sokağa bir cami, bir kaç tarikat şeyhide bir kaç mahalleyi paylaşır, halkı istediğin gibi sömürürsünüz.
İşte bu görüşlere karşı çıkan, bir takım güçlerin ülkeyi içine çekmek istediği bataklığı gören halk ayaklandı 14 Nisanda ve bu ateş sönmeyecek büyüyerek devam edecek, taki din simsarlarının ve emperyalistlerin amaçladıkları hedeflere ulaşmaları engellenene kadar. Yaratmaya çalıştıkları kaos ve karanlık ortamda boğulacaklar. İşte bu yüzden halk isyan, bu karanlık görüşleri çankayaya çıkarmamak için ayakta.
Saygılarımla
Tarih: 18 Nisan 2007 14:09 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Akepenin içnde dahi bu mesajın aslında ne demek istediğini anlayanlar çıktı, abdüllatif şener dün basına verdiği demeçte bu hareketin mesajını anlıyorum ve hak veriyorum derken aslında yaşanan gerilimin temellerine inilmesi ve herkesin aklını başına toplaması gerektiğini söyledi. Gerçi bu haberler belki londuraya ulaşmamıştır henüz, ama ulaşsada bunu değerlendirebilecek zekaların sayısı çok azdır, hatta çayyollu oldum diyen ve aldığı arsanın reklamını yapmasının ne gereği olduğunu düşünemeyen beyinler çok zor anlarlar.
Velhasıl, ülkenin şu anda içinde bulunduğu gerilim ortamını fırsat bilen çıkar çevrelerinin ve onların dış desteklerinin amaçlarına ulaşmaması için halkın meydana inmesi en demokratik hareketti. Aydınlanma yolunda zorlu ve cefalı bir yol oldu, nice kurbanlar verdik bu yolda (Uğur Mumcular, Ahmet Taner Kışlalılar, Kemal Türklerler, Abdi İpekçiler ve daha niceleri). Ancak şunun farkındayız, aydınlama devrimi ancak ve ancak daha çok okul yaparak, daha çok insan okutarak, daha çok genci aydınlatarak olabilir. Ama kesinlikle daha çok cami yaparak değil. İşte her tarafa cami yapalım, okullarıda medreseye çevirelim özleminde olanların gerçek niyetleri toplumun karanlıkta kalması, koyunlaşması, tarikat şeyhlerinin ve mollaların peşine takılmasıdır.Yani halk aydınlanmayacak, mollalar ve işbirlikçileride refah içinde yaşayarak halkın emeğini sömürerek aldıklarını çayyolundaki villa arsalarında değerlendirecekler. İşte bu düzene karşı çıkan halktı Tandoğanı 14 Nisanda dolduranlar.
Tarih: 18 Nisan 2007 14:08 Ekleyen: Beğenme: 0
-
İşte halk yaşanan bu gerilim ve kamplaşma karşısında 14 Nisan’da meydana inerek bu gerilimi yaşatan tüm tarafflara bir ders verdi; elbette o mitingde atılan belkide en önemli slogan şuydu; “ne takunya ne postal, tam bağımsız demokratik Türkiye”. İşte bu ideal çerçevesinde birleşen sessiz çoğunluk hem şeriat özlemi ile ülkeyi emperyalistlere peşkeş çekecek kadar alçalan iktidar sahiplerine hemde bunu fırsat bilerek yönetime el koymak isteyebilecek bir takım faşizan oluşumlara meydan vermemek amacıyla bir hareketin kıvılcımını çaktı. Bunu anlamayanlar ise halen daha temsil ettikleri siyasi görüşleri halkın büyük çoğunluğunun ihtiyacı olan ve özlemini duyduğu aydınlık Türkiye idealine tercih etmektedirler.
Henüz aydınlanam devrimini tam manasıyla gerçekleştiremeyen ülkem ve toplumum hem içte hemde dışta halkın aydınlanmasını engellemek için her türlü faaliyeti yapmaktan geri kalmamaktadır. 1980 önceside halkı birbirine düşüren, kardeşi kardeşe vurdurtan aynı görüş o zaman nasıl toplumu sağ-sol diye ikiye böldüyse şimdide aynı tezgahı kurarak bu seferde laik-antilaik oyununu oynamaya çalışıyor. İşte 14 Nisan’da meydana inen halk bu oyunu gören ve bu tuzağa düşmeyeceğini haykıran topluluktu. Tandoğan Hareketini oluşturan şey ne mitingi düzenleyen bazı sivil toplum örgütleri ne de siyasi partilerdi, o hareketin anlam kazanmasını sağlayanlar halkın kendisiydi. Faşizme (darbecilere) ve şeriata (mollara) geçit yok diye haykıran yüzbinler işte herkese bunu anlatmaya çalışıyordu. Bunu anlayanlar oldu, küçücük beyinlerinde bunu okuyamayanlarda oldu.
Tarih: 18 Nisan 2007 14:07 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Ülkemizin içine çekilmeye çalışıldığı karanlık kuyudan aslında bihaber olan vatandaşlarımız çevrelerinde olup bitenlere sadece basit tasvirlerle yaklaşarak hareket ediyorlar. Örneğin 14 Nisan hareketini oluşturan nedenlerin sorgusunu yapamayan veya düşünmekten aciz olan cehaletin kucağındaki kendilerini okumuş sayan kişiler için bu miting cumhurbaşkanı olmaya çalışan bir zatı muhteremin mücadelesi ve ona karşı olan bir takım güç odaklarının mücadelesi gibi algılanabiliyor. Oysaki 14 Nisan hareketi ne RTE’ye ne de onun çevresindeki bir kaç kişye karşı yapılan bir hareketti. Bu ateşin ortaya çıkış nedeni şu anda iktidara sahip olanların şahsi menfaatlerini milletin menfaatlerinden üstün tutması nedeniyle ülkede oluşan gerilimin sonucuydu. İktidar sahipleri halkın %25’inin oyunu alarak meclise geldiklerinde ülkeyi refaha ve çağdaşlığa taşıyacaklarının sözünü vermişlerken, aradan geçen 4.5 yılda ülkede oluşturulan kamplaşma ve bölünmenin baş aktörleri oldular. Devletin kurumlarıyla çatışma halinde olan, halkıyla çatışma halinde olan, çifçisine sorunlarını anlattı diye hakaret eden, bölücü başına sayın, şehitlerimize kelle diyen, “demokrasi amaç değil araçtır ve istenilen durakta inilir” diyen, “halk isterse laikliği bile kaldırırız” diyen bir görüşün temsil ettiği iktidarın şu veya bu kişisinin birde cumhurbaşkanı olmak istemesi toplumdaki gerilimi arttıran en önemli olaydı. Yukarıda sayılan bazı göstergeler aslında Türk Toplumunu son derece rencide eden ve rahatsız eden örneklerin ve söylemlerin sadece bir kaçıydı.
Tarih: 18 Nisan 2007 14:06 Ekleyen: Beğenme: 0
-
A n n e
var mı onun gibisi, var mı söyle
uyursun başucunda o bekler
üşürsün, üstünü örter vefalım
hastalansan o hastalanır sanki
seninle ağlar seninle g ü l e r..
var mı onun gibisi, var mı söyle
senden ne mal ister ne de mülk
arada bir hatırlasan yeter
dünyaları verirsin ona, Annene
unutmaz da bir çiçekle gidersen
var mı onun gibisi, var mı s ö y l e..
taşır seni dokuz ay karnı burnunda
geceleri bölünür uykusuz kalır
yıllar yılları kovalar zamansız
saçlarına aklar düşer vefalımın
var mı onun gibisi, var mı s ö y l e...
© TDK, Türk Dili
Dil ve Edebiyat Dergisi
Sayı: 557 Sayfa: 443
Mayıs -1998
Copyright © Ali Hakan DÜZ
Tarih: 18 Nisan 2007 12:48 Ekleyen: Beğenme: 0