-
Gelelim Engin Uç'un anısına; Efendim bir gün Engin beyin İranlı bir arkadaşı kendisene demişki: Engincim sizde aynı bize benzemeye başladınız, hızla şeriata doğru sürükleniyorsunuz, İran'a da şeriat bir gecede gelmişti.
Bunun üzerine Engin Uç İranlı arkadaşına şöyle cevap veriyor; Bakınız sevgili dostum bu konuda yanılıyorsunuz çünkü Türkiyenin bir şanslı tarafı var, İranın da bir şanssız tarafı var.
Türkiyenin şanslı yanı, bizim önümüzde İran gibi bir örnek var, tehlikenin farkındayız ve uyanığız. İranın şanssız tarafı ise sizin Mustafa Kemal gibi bir lideriniz yok, geçmişinizi aydınlattığı gibi geleceğinizide aydınlatabilsin...
Bu hatırası için sayın Engin Uç'a teşekkür eder saygı ve sevgilerimizi sunarız...
Tarih: 06 May 2007 01:48 Ekleyen: Beğenme: 0
-
üç beş fetoşçunun kurup ülkeyi ABDnin istediği gibi ılımlı islam cemaati haline getirmeye çalışan bir kaç sözde gazete müsfettesinin yazdıklarını haber sanan ama öte yandan ağır akepe baskısı altında olmasına ve hatta kimi yazarlarının hergün akepenin borazanını öttürmesine rağmen onlarca yıllık geçmişe sahip basın organlarımızı küçümseyen zavallı anlayış hem yurtta ama her nedense daha çok yurt dışında sözde demokratların ağzına sakız olmuş. Bu arada Tuncay Özkan bu palyaçoları o kadar korkutmuş ki her bir cümlelerinde hatta üşenmeden saifelerce yazdıkları akıl ve mantıktan uzak yazılarında ona bir şekilde laf atmaya uğraşıyorlar...
Yüz binleri meydanlarda, sokaklarda birleştiren bir toplumsal hareketin önemli kişilerinden birisi olan Tuncay Özkan sanıyoruz bu fetullah uzantısı tarikat kaçkını zavallıcıkların yarasına tuz basmış olmalı ki ciyak ciyak bağrışıyorlar... Her neyse efendim, seçime az kaldı, bu tarikatçı, mezhepçi, fetoşçu örümcek kafalıların yaraları her geçen gün daha da deşiliyor ve içinden çıkan cerahat aslında bu satılmışların Tam Bağımsız Türkiye Cumhuriyeti sevdalılarının önüne koymaya çalıştıkları engelleri apaçık gösteriyor...
Sayın Engin Uç bugün yaptığı bir konuşmasında (kendisinden izin almadan yayınladığım için engin hoşgörülerine sığınıyorum) bir hatırasını aktardı, bu hatırası aslında bizim, Atatürk Cumhuriyetinin yılmaz savunucularının ne kadar cesur ve kendinden emin olduğunu gösteriyordu. Bu anlamda satılmışlar istedikleri yayınları yapsınlar biz burada ülkemizde sapasağlam duruyoruz hiç kimse merak etmesin...
Tarih: 06 May 2007 01:40 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Lütfen tüm seçmenler ve tatilciler duyarlı olsun secim zamanı mutlaka oylarınızı kullanmak için gerçek adresinize gelin.
“ TATİLDE OLANLARIN OYU
Yüksek Seçim Kurulu Başkanı Muammer Aydın, seçmen kütüğünün adrese dayalı olması nedeniyle 22 Temmuz seçimi sırasında tatilde olanların, bulundukları yerde oy kullanamayacağını söyledi.
Aydın, seçimin yaz aylarında yapılacak olması nedeniyle oy verme yerlerinin değiştirilip değiştirilemeyeceğinin sorulması üzerine, seçmen kütüğünün adrese dayalı olduğuna işaret etti.
Kişinin gerçek adresi neresiyse seçmen kaydının da oraya kayıtlı olması gerektiğini dile getirdi.
Aydın, uzun süreli adres değişikliği yapanların durumuyla ilgili olarak da kişinin seçmen kütüğüne kaydının yapılabilmesi için muhtar tarafından o yerde oturduğuna ilişkin ikametgah belgesi verilmesi gerektiğini vurguladı.
Aydın, seçmen kütüğünde kaydı olmayanların bu işlemi 9-21 mayıs tarihleri arasında yapabileceklerini bildirdi.”
Tarih: 05 May 2007 12:29 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Bay Gül’le ilgili olarak Ankara Cumhuriyet Savcılığı tarafından hazırlanıp TBMM Başkanlığı’na gönderilen fezlekede özetle şöyle deniliyor:
"(Bütün bu olanların) Olay tarihinde partinin Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yapan sanığın da parti üst düzey yöneticisi olarak bilgisi dahilinde olduğu, bu şekilde sanığın özel evrakta sahtecilik suçuna iştirak ettiği, ayrıca Siyasi Partiler Kanununa da aykırı davrandığı görüşüne varılmıştır.
Bu nedenle, halen Fazilet Partisi Kayseri milletvekili olan sanık Abdullah Gül’ün eylemine uyan (yasa maddeleri sıralanıyor) maddeler uyarınca soruşturma yapılabilmesi, Anayasanın 83/2 maddesi uyarınca TBMM’nin bu yolda bir karar almasına bağlı olduğundan, TBMM’nin takdirlerine sunulmak üzere gerekli işlemin yapılabilmesi için işbu Fezleke tarafımdan düzenlendi. 14 Eylül 1999.
Melih Tarı. Ankara Cumhuriyet Başsavcısı."
* * *
ABDullah Gül hakkında fezleke düzenlendi, TBMM Başkanlığı’na sunulmak üzere Adalet Bakanlığı’na iletildi. Bakanlık bu belgeyi TBMM’ye gönderdi.
Peki sonra ne oldu?
Bay ABDdullah Gül’ün suç dosyası tam sekiz yıldan bu yana TBMM’nin tozlu raflarında, arşivinde bekliyor! Niçin bekliyor?..
Çünkü sözü edilen kişi hiç ara vermeden, her seçimde milletvekili olmayı başardı. Böylece o tarihten beri dokunulmazlık zırhı altında yaşıyor ve suç dosyası işleme konulamıyor.
Yargı önüne çıkıp hesabını vermiyor.
Emin Çölaşan Mayıs 2007
Tarih: 05 May 2007 00:06 Ekleyen: Beğenme: 0
-
CUMHURBAŞKANI adayımız ABDullah Gül’ü tanımaya devam ediyoruz! Varan-1’de yargı kararıyla kesinleşen yolsuzluk dosyası... Varan-2’de Cumhuriyet rejimiyle ilgili inanılmaz sözleri... Ve bugün sıra Varan-3’te. Belgeyi açıklıyorum.
"Fezleke. TBMM Başkanlığına sunulmak üzere Adalet Bakanlığına.
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı. Dosya No. Basın Hz. 1998/1160.
Davacı: Kamu Hukuku.
Müşteki: (Şikayet eden) Maliye Bakanlığı-Ankara.
Sanık: Abdullah Gül. Ahmet Hamdi oğlu, Adviye’den olma 1950 doğumlu. Halen Fazilet Partisi Kayseri milletvekili.
Suç: Özel evrakta sahtecilik ve 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanununa aykırılık.
Suç tarihi: 1997-1998 yılları arasında muhtelif tarihlerde."
Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Melih Tarı imzasıyla Adalet Bakanlığı’na gönderilen suç fezlekesinin başlangıç bölümü aynen böyle.
* * *
Fezlekenin içinde yer alan yargılama sürecine ilişkin sözleri özetliyorum. Anayasa Mahkemesi tarafından kapatılan Refah Partisi’ne önceki yıllarda çok büyük rakamlara ulaşan Hazine yardımı verilmişti. Parti kapatılınca, yasalar uyarınca, eldeki paranın Hazine’ye devredilmesi gerekiyordu.
Fakat Refah Partisi yöneticileri bu parayı geri vermediler. Trilyonlarca lira iç edildi. Naylon faturalar, hayali faturalar, düzmece belgeler ortaya çıktı! Kayıp paraların nereye gittiği, kimlerin cebine indiği bugün bile belli değil.
Ama işi örgütleyenler belli!
Bu düzmece faturalarda partiye tonlarca sucuk, peynir, çakmak, rozet alındığı iddia ediliyordu!
Tarih: 05 May 2007 00:05 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(Devlete ait olan devlet parası) 1 milyar 652 milyon liranın yüzde 50 yasal faizi ile birlikte davalıdan alınıp davacıya (devlete) verilmesine karar verilmiştir."
* * *
Abdullah Gül, hakkında mahkeme tarafından verilen bu karara Yargıtay’da itiraz etti.
Şimdi Yargıtay 4. Hukuk Dairesi tarafından oybirliği ile verilen Esas 2000/6788, Karar 2000/7375 sayılı karara bakalım:
"Dosyadaki yazılarda, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlerde, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, hükmün ONANMASINA ve yazılı onama harcının davalı Abdullah Gül’e yükletilmesine 11 Eylül 2000 günü oybirliği ile karar verildi."
Abdullah Gül, kişisel amaçla kullandığı devlet parasını bu kesinleşmiş yargı kararı sonrasında devlete ödemek zorunda kaldı.
Emin Çölaşan Hürriyet Nisan 2007
Tarih: 05 May 2007 00:02 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ADAYIMIZ Abdullah Gül siyasette epeyce eski. Onu çok iyi tanımak gerekiyor. Öyle ya, işler ters gitmezse 11. cumhurbaşkanımız olacak. Geçmişte belli zamanlarda bakanlık görevinde bulunmuş, Refahyol döneminde Devlet Bakanı olarak görev yapmıştı.
Türkiye Kalkınma Bankası kendisine bağlıydı.
Abdullah Bey’in emriyle bu bankaya yaptırılan yasadışı harcamaları bankanın Teftiş Kurulu inceledi. Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu raporlarında bu yasadışı harcamalara yer verildi.
Paralar kendisinden istendiği halde vermedi. Yani iade etmedi.
Sonuçta, Türkiye Kalkınma Bankası, Abdullah Gül’ü mahkemeye verdi. Hakkında tazminat davası açıldı.
Dava dilekçesinde, Bay Gül’ün kendisi için bankaya yaptırdığı yemek, çiçek, hediyelik eşya, kartvizit gibi harcamaların kendisinden tahsili isteniyordu.
Davaya Ankara 18. Asliye Hukuk Mahkemesi baktı. Mahkemenin Esas 1999/216, Karar 1999/6l8 sayılı gerekçeli kararında özetle şöyle denildi:
"Davalının (Gül’ün) bankaya yaptırdığı (o günkü değerlerle) 1 milyar 652 milyon liralık harcamanın görevle ilgisi olmayan şahsi harcama niteliğinde olduğu saptanmıştır. Kişisel ilişkileri ile ilgilidir. Görev gereği değildir.
Teftiş Kurulu tarafından tespit edilen bu para davalıdan istenmiştir.
Ancak davalı tarafından ödeme yapılmamıştır.
Bunun üzerine uyuşmazlık çıkmış ve dava açılmıştır.
Açıklanan olgular, harcamalara ilişkin belgeler, uzman bilirkişi raporları ve tüm dosya içeriği ile doğrulanmıştır.
Bu bakımdan davalı (Abdullah Gül) bizzat kendisi ödemekle yükümlüdür.
Tarih: 05 May 2007 00:01 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Din tüccarlarının gerçek yüzünü unutanlara :
Tayip Erdoğan :
Elhamdulillah seriatciyiz. (21.11.1994 Milliyet)
Yilbasina karsiyim. (19.12.1994 Sabah)
Ben tekkeye degil dergaha gittim. (22.1.1997 Gozcu)
Ata'ya saygi durusunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. (12.5.1994Hurriyet)
10 Kasim'da yaygara kopartildi. (14.11.1994 Hurriyet)
Icki yasaklansin. (1.5.1996 Hurriyet)
Istanbul'u Medine yapacagiz. (Akis)
Butun okullar Imam Hatip yapilacak. (17.9.1994 Cumhuriyet)
Ben Istanbul'un imamiyim. (8.1.1995 Hurriyet)
Mayo reklami sehvet somurusudur. (6.3.1996 Hurriyet)
Milli Piyango zulumdur. (29.9.1994 Hurriyet)
Taksim'deki caminin temelini insallah atacagiz. (1.7.1994)
Cumhurbaskani'nin imam hatipli olacagi gunler yakindir. (5.2.1996 Akit)
Sarik operasyonu cok komik. (15.5.1995 Sabah)
Yesil (kaldirim rengi) medeniyettir. (25.6.1994)
Ben Meclis'in dua ile acilmasindan yanayim. (8.1.1996 Milliyet)
Imamlar da nikah kiysin. (9.5.1995 Milliyet)
Tarih: 04 May 2007 23:55 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Vatanını ve ulu önderimiz Atatürk’ü sevmek isteyen fakat bir türlü bunu başaramayan biri olarak fehmi bulut’un yazısından sonra bu işin nasıl yapılacağını öğrenmiş bulunuyorum.
Ey vatanını ve Atatürk’ü sevmek isteyenler siz de fehmi bulut gibi vatanınızı ve Atatürk’ü sevin.
• Atatürk’ü sevin ama onu sevdiğiniz için kendinizden utanın. Atatürk’ten utanmanızda da bir sakınca yoktur. İşte gerçek sevgi.
• Laik olun ama, kendi dini inançlarınızı başkalarına empoze edin. Bir erkek yaşlı bir hanım öğretmeninin elini veya kendisini tedavi eden bir bayan hekimin elini minnet ve saygı ile öperse İran’da olduğu gibi kıyameti koparın. Tek gündemiz ellerde eldiven varmı idi yokmu idi olsun.
• Atatürk devrimlerine her zaman sahip çıkın fakat çevrenizdeki kadınlara peçe takması çarşaf giymesi için baskı yapın.
Budur işte Atatürk’ü sevmenin yolu ondan utanmaktan geçermiş meğer! Ben bunu fehmi bulut’un yazısından öğrendim sizlerde öğrenin ve ibret alın.
Not:
http://www.sanalsecim2007.com/
adresine girerek sanal olarak oy kullanmayı ve sanal seçim sonuçlarına bakmayı unutmayın.
Tarih: 04 May 2007 17:54 Ekleyen: Beğenme: 0
-
14 NİSAN'da ANKARA'dayız... MEYDANLARDAYIZ... SOKAKLARDAYIZ... LAİK TÜRKİYE CUMHURİYETİ İÇİN, ATATÜRK DEVRİMLERİ İÇİN, VATAN TOPRAKLARIMIZ İÇİN, AZİZ ŞEHİTLERİMİZİN HATIRASI İÇİN, TAM BAĞIMSIZ TÜRKİYE İÇİN... 14 NİSAN'da ANKARA'DAYIZ....
Tarih: 04 May 2007 10:22 Ekleyen: Beğenme: 0