Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • MATRİX (2)
    Mr. Ura’lının yada Ora’lının adasında durum nasıldır bilemiyorum ama bizim memleketimizde belki de yıllardır “atış serbest” olduğu için meydanlarda artık eskisi gibi arzu edilen arz ve talepler oluşmuyor.
       Muhtemelen bu nedenledir ki merkezde olduğunu ispatlamaya çalışan siyasi partilerin vitrinlerine, liderlerinin zembille arayıp buldukları ve yerleştirdikleri mankenlerin “toplama bilgisayarları” üzerine  neonlardan yansıyanlar biz seçmenler açısından hem fazla diyalekttik (her şey zıttının mevcudu),hem de fazla didaktik (öğretici).
      Adalılar “Moda iyi bir şey olsaydı devamlı değişmezdi diyorlar. Bendeniz de bu sefer son modaya uyarak yapılan hatırlatma ve uyarıları da dikkate alarak gene adalıların “ Ben ucuz mal (toplama bilgisayar) satın alacak kadar zengin değilim.” Sözlerini de kendime dayanak yaparak seçim sistemini (engelli) oylayacağım. Tabi Çayyolu’nda yaşadığım için de beyaz (ak) adamları TBMM’de Çayyoluna karşı yaptıkları turuncu darbeyi (hodri meydan) unutmadan……
       Elektronikte renkler ayrılarak kesişir. (Matrix) Bizdeki siyasetin rengi ve görüntüsü ise benim kafamdaki eski antende yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı katiyen birleşemiyor.
    Tarih: 16 Temmuz 2007 23:03 Ekleyen:
  • (2)

    Çünkü;
      (R) Kırmızıda duruyor, (B) ise mavide yani denizde yüzüyor. (karada ve havada da görmek isterdim).
      (G) Sayın GÖNENÇ’imiz ise emir vakili bir başka sayın “G” yüzünden görevi uzadığı için yenisi için köşkün kapısındaki yeşil ışığı (geç) yaktırmış, veda etmeyi bekliyor.
       Bu nasıl demokrasi ?!
       Türkiye bu seçimlere de ne yazık ki yüklü bir gökkuşağı projesiyle giriyor. Ancak esas demokrasiyi ise 3 ana rengin (partinin) kesiştiği (Matrix) noktada ağırlayabilecektir.                                   

    Saygılarımla

                                                 İsmail ÇİNİCİ
                                                 Avare hu
    Tarih: 16 Temmuz 2007 23:03 Ekleyen:
  • MATRİX (1)

    Bilindiği üzere;
    3 ana renk ( R. G. B.) mevcuttur. ( R. Red) kırmızı, (G. Green)  yeşil, ( B. Blue) mavidir.
      Artık bu renkler elektronikte led teknolojilerinde de kullanılarak iç ve dış mekanlarda  farklı tasarımlar gerçekleştirilebiliyor. “ Ne ala mualla” diyebilirsiniz ama bendeniz gırgır kuşağından taşınan zihnisinirlerden biri sayılabileceğimden bugünlerden yarınlara memleketimin gündemine uygun olabileceğini düşündüğüm uçuk kaçık servis dışı bir projemi (milikandil) sizlerle paylaşmak istiyorum.
      Şöyle ki;
      Beyaz adamların AK’la Karası birbirine karıştığı için önümüzdeki günlerde tekrar beyaz ışığı elde etmek gayesiyle  “R” harfinde sayın Recep’i, “B” harfinde sayın Baykal’ı düşünerek bu iki rengi “G” GÖNENÇ’li bir renkle (yüksek rakımlı mevki) aynı noktada uzlaştırabildiğimiz (Matrix) zaman R.G.B. renkleri bize zor bir renk “Beyaz” olarak yansıyabilir mi ?
       Ayıplı klasik ve romantik fıkrasının ünlü iki kahramanı yıllar önce matrixi bilmedikleri için beyaz rengi “ beyaz sayfa”, sivrilttikleri çöpler gözlerine batınca ancak zincirbozanda öğrendiler.
      “Huzurun temeli uzlaşmadır.” Yüce Yaradan bile aslında birlikte olmaması gereken karla birlikte güneşi istediği bölgelerde devamlı bir arada tutarak insanoğluna açıkça mektubunu göndermiyor mu?


    Saygılarımla
                                                          İsmail  ÇİNİCİ
                                                          Avare hu
    Tarih: 16 Temmuz 2007 23:02 Ekleyen:
  • JANDARMA TRAFİK HEMEN ÖNLEM ALMALIDIR.

    Ümitköy-Çayyolu hattını boydan boya geçen 8,cadde son günlerde hız ve gürültü meraklılarının gösteri alanına dönüşmüştür. Spor veya egzosu değiştirilmiş otomobiller ve motosikletler özellikle gece olduğunda aşırı hız ve motor sesleriyle içlerindeki anormalliği dışa vurmaktadırlar. Bu seslerden civar konutlarda yaşayan binlerce insan rahatsız olmaktadır. Hem kendilerinin hemde diğer sürücülerin hayatını hiçe sayan bu zavallılardan yaptıklarının anlamsızlığını idrak etmelerini bekleyemeyeceğimize göre 8.cadde Ankara'nın Bağdat caddesi olmadan,  gece denetimleriyle ve verilecek ağır cezalarla şimdiden önlem alınması gerekmektedir.
    Tarih: 16 Temmuz 2007 10:14 Ekleyen:
  • İste aylarca çukurlar çukurlar diye çırpınmamım nedeni bunlar yaşanmasın analar, bababalar ağlamasın diyeydi.
    Çayyolun’da olmasa bile önce İstanbul’da şimdide Antalya’da korktuğum başıma geldi; hiç kapak örtülmeyen veya çalınan kapakları bırakın bir kenara içindeki kabloları onarmak için açılan bazı çukurlar bile iş bitimi yerine yerleştirilmeden bırakılıp gidiliyor. Bazı ilgililerin bu kadar aldırmaz olması …

    İşte sonuç yorumu size kalmış.

    http://www.ntvmsnbc.com/news/414232.asp
    Tarih: 15 Temmuz 2007 23:27 Ekleyen:
  • Bahçemizdeki trafonun kldırılması hk. gerekli yerlere  verdiğimiz dilekçelere seneler geçti bir cevap verilmedi.DAHA çok yeni bir sivil toplum kuruluşu olan Çekod a yaptığım başvuruya kısa zamanda cevap vermiş ve ilgilerini esirgememişlerdir.Bu nazik  ve sorumlu davranışlarından dolayı Sayın Ramazan Beyin şahsında derneğe başarılar diliyor ve teşekkür ediyorum..
    Tarih: 15 Temmuz 2007 10:54 Ekleyen:



  •                           ALO'M ALOMA

    Dün akşam keçiörende ailece misafir olduğumuz evde saat 23:45'de sayın başbakan kırmızı telefondan konutdakileri arayarak sıhhıyede bugün yapılan mitinge davet etti.
        Sayın başbakanımıza,başbakanamız olarak kapımız her zaman açık ama saat 23:45'de olmamak koşulu ile.
    Taktirlerinize saygıyla arz ederim efendim

    Telefon tanrısı hepimizi korusun.
    Tarih: 14 Temmuz 2007 23:59 Ekleyen:
  • Doğru Dili Kullanmak

    Yaşlı bir adam emekliye ayrılır ve kendine bir lisenin yanında küçük bir ev alır. Emekliliğinin ilk birkaç haftasını huzur içinde geçirir, ama sonra ders yılı başlar. Okulların açıldığı ilk gün, dersten çıkan öğrenciler yoldaki her çöp bidonunu tekmelerler bağırıp, çağırarak…

    Bu çekilmez gürültü günler sürer ve yaşlı adam bir önlem almaya karar verir. Ertesi gün çocuklar gürültüyle evine doğru yaklaşırken, kapısının önüne çıkar, onları durdurur ve “Çok tatlı çocuklarsınız, çok da eğleniyorsunuz. Ben de sizlerin yaşındayken aynı şekilde gürültüler çıkarmaktan hoşlanırdım, bana gençliğimi hatırlatıyorsunuz. Eğer her gün buradan geçer ve gürültü yaparsanız size günlük 5 milyon vereceğim.” der.

    Bu teklif çocukların çok hoşuna gider ve gürültüyü sürdürürler. Birkaç gün sonra yaşlı adam yine çocukların önüne çıkar ve onlara şöyle der: “Çocuklar enflasyon beni de etkilemeye başladı, bundan böyle size sadece 1 milyon verebilirim.” Çocuklar pek hoşlanmazlar ama yine devam ederler gürültüye. Aradan birkaç gün daha geçer ve yaşlı adam yine karşılar onları. “Bakın!” der, “Henüz maaşımı alamadım, bu yüzden size günde ancak 500 bin lira verebilirim, tamam mı?” “Olanaksız bayım!” der içlerinden biri, ”Günde 500 bin lira için bu işi yapacağımızı sanıyorsanız yanılıyorsunuz. Biz işi bırakıyoruz.”

    Tarih: 14 Temmuz 2007 23:58 Ekleyen:
  • KRALIN YOLU
    Kral, halkı için geniş bir yol yaptırmaya karar verdi. Yapımı tamamlanan yolu halka açmadan önce, bir yarışma düzenlemeyi düşündü. İsteyenin bu yarışmaya katılabileceğini ilan ettiren kral, yoldan en güzel geçecek kişiyi belirleyeceğini söyledi.

    Yarışma günü, insanlar akın ettiler. Bazıları en güzel arabalarını, bazıları en güzel elbiselerini getirmişti. Kadınlardan kimileri saçlarını en güzel biçimde yaptırmıştı, kimi de yanlarında en güzel yiyecekleri getirmişti. Gençlerden bazıları spor kıyafetler içinde yol boyunca koşmaya hazırlanıyordu. Nihayet, tüm gün insanlar yoldan geçtiler, fakat yolu kat edip tekrar kralın yanına döndüklerinde hepsi aynı şikayette bulundu; yolun bir yerinde büyükçe bir taş ve moloz yığını vardı ve bu moloz yığını yolculuğu zorlaştırıyordu.

    Günün sonunda yalnız bir yolcu bitiş çizgisine yorgun - argın ulaştı. Üstü başı toz toprak içindeydi, ama krala büyük bir saygıyla yönelerek elindeki altın kesesini uzattı:

    "Yolculuğum sırasında, yolu tıkayan taş ve moloz yığınını kaldırmak için durmuştum. Bu altın kesesini onun altında buldum. Bu altınlar size ait olmalı.” Kral gülümseyerek cevap verdi:

    "O altınlar sana ait delikanlı."

    "Hayır, benim değil. Benim hiçbir zaman o kadar çok param olmadı."

    "Evet" dedi kral. "Bu altınları sen kazandın, zira yarışmanın galibi sensin. Yoldan en güzel geçen kişi sensin. Çünkü, yoldan geçen EN GÜZEL KİŞİ, ardından gelenler için yoldaki ENGELLERİ KALDIRAN kişidir."

    Tarih: 14 Temmuz 2007 23:57 Ekleyen:
  • Daha önceki yazılarımda da belirttiğim gibi yurdum insanının her şeyi abartılı olduğu için bizlerin çimleri sulaması da oldukça abartılı.
    Çimenlerin suyu fazla sevdiği doğrudur; ama bu bir bahçeyi saatlerce sulamayı sulanan yerin göl haline getirilmesini gerektirmez. Bizler ne yapıyoruz? Çimler çok su ister diye veriyoruz suyu zaten çimin kökü ne kadar derine iniyor ki. Bu iş için elektronik nem ölçerler var ama kaç site bu alete para verir.
    Sokaklarda refüj deki çimleri sulayan sulama tankerleri sanırsınız ki çimleri değil asfaltı suluyor. Yolun iki yanından sular heba olup giderken buraları arabalar içinde tehlikeli bir durum yaratıyor.
    Sulama yapanlara vanayı biraz kapatmalarını böylece bu su yokluğunda daha az su harcanmasının da sağlanacağını söylediğinizde bu kuyu suyu diyorlar.
    Bizler suyu bu kadar bol kullanmamızın yanı sıra ormanlarımızı da talan eder; aynı anda bir ormanın yedi ayrı yerinde yangın çıkartırsak orada yağmurda yağmaz. Sonra birbirimize sorar dururuz neden kuraklık var diye. Neden acaba?
    Tarih: 14 Temmuz 2007 01:01 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!