-
Dolayısıyla, iyi seçim var, kötü seçim var, akıllı seçim var, akılsız seçim var, uygar seçim var, sürükleyici seçim var, heyecanlı seçim var, salakça seçim var, sevinç veren seçim var, güç seçim var, kolay seçim var, hatta zaman zaman "seçimin hiç olmadığı" seçim var!.. Yani, zoraki seçim var...
Kılı kırk yararak seçmek var. Seçimle karşı karşıya kalmak var. Dikkatli seçmek var.
Seçimi başkasına bırakmak var. Seçimi her türlü değerin üstünde tutmak var. Ömrünü seçime vermek var. Seçimden kaçmak var. Seçimin üstüne üstüne gitmek var..
Seçmek... Belirlemek yani... Yaşamın her anında seçimle karşı karşıya kalmak... Ama, en önemlisi en çarpıcısı "özel seçimde" düğümleniyor. Yani, "kendine ait insanı seçmekte" kilitleniyor yaşam. Ya da yaşamın kilidi özel seçimde açılıyor... "Dost seçmek, eş seçmek, kendine ait insanı seçmek" kısaca.. Yaşamın en dramatik; en can alıcı seçimi bu olsa gerek.
Bu nedenle "seçmek, sorumluluk üstlenmek" aynı zamanda... "Kaderini belirlemek"... Hem kendine, hem karşı tarafa bir sorumluluk üstlenmek... Böylelikle "ortak sorumluluk" taşımak...
• Her gün karar vermek
Ünlü Alman yazar Schiller'in bir sözü var: "Fanteziden düşünce doğar, düşünce eylemi yaratır". Aslında, hem fantezinin, hem de eylemin arkasında "seçim" yatıyor. Schiller bu mantığı şu sözüyle tamamlıyor: "Seçimi yapan, sıkıntısına katlanır". Çünkü, seçmek başlı başına sıkıntıya düşmekle eş anlamlı... Her eylem bir seçim, her seçim bir düşünce...
Tarih: 21 Temmuz 2007 03:02 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Seçmek, mutlu olmak.... Hayır, seçmek mutluluğa veda etmek... Seçmek karar vermek... Kararın sorumluğunu taşımak... Seçmek, kendi yaşamı hakkında karar vermek... En büyük sorumluluğu üstlenmek..
Günlük yaşamda, en basit konularda "Ne kadar doğru seçimde" bulunuyoruz?... Yaşamın her anında seçim yapmak, yığınla "yanlış seçimde bulunmayı" beraberinde getiriyor. En yaşamsal seçimlerde doğruyu bulabilmek, belki bir erdem...
Binlerce seçim arasında yine de en çarpıcı olanı, en çok "kendimizi ilgilendiren insanları", bize ait insanları seçebilmek...Son derece "bireysel tercihlerde" bulunmak... Bize ait insanlar sadece "kişiye özel" insanlar mı? Özenle seçtiğimize inandığımız eşimiz, dostumuz mu?... Her zaman değil. Büyük çoğunlukla öyle, ama her zaman öyle değil.
Bazen de "ülkeye ait insanları seçmek", bir anlamda "kendimize ait insanları seçmek" demek değil mi?... Yani bireysellikten toplumsallığa uzanan bir çizgi yok mu seçimde?... Tıpkı, zaman zaman insanın içinde duyduğu "tanrısal sevginin toplumsal sevgiye" dönüşmesi, oradan da "sevginin bireysellikle bütünleşerek bir senteze ulaşması" gibi... Yani, kendimize ait bir seçim aynı zamanda toplumsal bir seçim mantığına oturmaz mı?... Toplumsallıktan yeniden bireyselliğe dönüşmez mi?...
Seçmek, aynı zamanda kaderini elinde tutmak demek. Sadece, kendi kaderini değil, başkasının kaderini de belirlemek bazen...
Dolayısıyla, seçmek en büyük sorumluluk her zaman....
Yalçın DOĞAN
Tarih: 21 Temmuz 2007 03:01 Ekleyen: Beğenme: 0
-
"Korkaklar uşak olur,
diğerleri E F E N D İ".
Eflatun
Tarih: 21 Temmuz 2007 03:00 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(1)
T u r u n c u
Aslında bu yazı dün ortaya çıktı. Ama baktım ortada çıt yok, moraller fena bozuk, hatta flaş haber kara haberle yer bile değiştirmemiş. Ben de evimizden önce bahçemizde boy göstererek saygısızlık yapmak istemediğim için yazı bu güne kaldı.
12 Aralık 2006 TBMM 30. birleşimi açıldı. Çayyolu için tünelin sonu görünecek diye tarihi an bilgisayarda kayda hazır. Ekranın başında ise avuçlarımızı alkışlara hazırlıyoruz. Gong çalıyor. Yerli malları haftası, orman köylüsü ve domuzları konuşuluyor. Vekiller çabuk yoruluyor ve teneffüse çıkıyor. Onlar fuayede kulisçilik yaparken biz bu arada TRT 3'te TBMM'nin TV'sinde Austrias dinliyoruz. Ne de olsa "yallah yallah arabic" müziklerinden iyi. Baktıkça imalı hesapları çağrıştıran turuncu koltuklara tekrar oturuyorlar. Gong tekrar çalıyor. Ankara'nın çalışkan milletvekili Sayın Yılmaz Ateş kürsüye geliyor. Teklifin ev sahibi olarak çarpıcı rakamlarla Çayyolu'nu anlatıyor. Bizim Engin Bey'in komşusuna göndermeler yaparak, ayrıca Melih Bey'in de kulaklarını çınlatıyor. Özetle; bizim için adeta AKP'lilerin önünde takla atıyor. Ardından kürsüye çıkan Zekeriya Bey Meclis TV'den Türkiye'ye ÇAP'ı anlatıyor. Lagos'ta verilen sözleri tekrar hatırlatıyor. Ama iktidar sıraları "bir kulak tencere, öteki pencere"... Oylamaya geçiliyor. AKP'liler kanun teklifini grup komutanlarından aldıkları fetvalar doğrultusunda rücu ediyorlar. Perde kapanıyor.
Tarih: 21 Temmuz 2007 03:00 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Biz, "aklınızdan geçenler aramızdan da geçti sayılır" derken meclisten de geçiyor. Yenimahalle ile Çayyolu arasında olmayan sınırın fay hatları daha da büyüyor. Ve Çayyolu kasa kasa maden suyu içse bu katı tokatı asla hazmedemeyecektir. Halbuki siz seçilmişlerin meclis koltukları bile tasarlanırken TURUNCU RENGİN, RENK TERAPİSİNDE KABIZLIK, YORGUNLUK, ÇEKİNGENLİK GİBİ RAHATSIZLIKLARDA KULLANILDIĞI DİKKATE ALINIYOR. (Meraklısına not: www.reikiturk.com).
Devasa nüfusu ile Çayyolu'nun ise bir hastanesi bile yok. Siz turuncu koltuklarda kurulan Sayın İktidar Milletvekilleri, biz gece hastalandığımızda şehire tam teşekküllü bir hastaneye giderken gece tarifesi taksimetre kaç yazıyor biliyor musunuz?
İşte bunun için Çayyolu sakinleri çene ishali olmaya devam ediyor.
Bir tapınaktaki eski bir kitabeden M.Ö. 782.
Tarih: 21 Temmuz 2007 03:00 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ADA VE YARIMADA
Yanlış hatırlamıyorsam merhum Metin Toker yıllar önce sütunlarında önemle altını çizmişti. Kendisi gazetesi adına adalıların seçimlerini izlemek üzere adaya çıkar. Seçim gününü de oralı bir dostu ile beraber geçirir. Günün sonunda dostuna “Parmaklarınıza neden oje sürmediniz?” sorusunu yöneltir. Cevap net ve açık gelir. “Bizde böyle bir konu kimsenin aklından bile geçmez. Çünkü bunun zararını en önce kendisi çekeceğini bilir”.
Yarımadada ise,
Bilindiği üzere;
“Arife tarif gerekir mi?” efendim…..
Bir yanlışlığım da varsa Eflatun Kahvemizin Londuralı “VIP” ziyaretçisi sayın Ceval Gökçe hazretleri zaten düzeltir.
Tabi Eflatun Kahvenin yeni kiracıları kopyala yapıştır modeli Kale çelik kapıyı akordeon kapıya çevirirlerse….. Ama sayın Kökçe’nin de yarımadanın, Hyde Park olmadığını unutmadığı sürece…..
Görüldüğü üzere kralın yoluyla kraliçenin yolu arasında ada ile yarımada arasındaki kadar fark olduğu anlaşılmaktadır.
Saygılarımla,
İsmail ÇİNİCİ
Tarih: 21 Temmuz 2007 02:56 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ADA VE YARIMADA
Yanlış hatırlamıyorsam merhum Metin Toker yıllar önce sütunlarında önemle altını çizmişti. Kendisi gazetesi adına adalıların seçimlerini izlemek üzere adaya çıkar. Seçim gününü de oralı bir dostu ile beraber geçirir. Günün sonunda dostuna “Parmaklarınıza neden oje sürmediniz?” sorusunu yöneltir. Cevap net ve açık gelir. “Bizde böyle bir konu kimsenin aklından bile geçmez. Çünkü bunun zararını en önce kendisi çekeceğini bilir”.
Yarımadada ise,
Bilindiği üzere;
“Arife tarif gerekir mi?” efendim…..
Bir yanlışlığım da varsa Eflatun Kahvemizin Londuralı “VIP” ziyaretçisi sayın Ceval Gökçe hazretleri zaten düzeltir.
Tabi Eflatun Kahvenin yeni kiracıları kopyala yapıştır modeli Kale çelik kapıyı akordeon kapıya çevirirlerse….. Ama sayın Kökçe’nin de yarımadanın, Hyde Park olmadığını unutmadığı sürece…..
Görüldüğü üzere kralın yoluyla kraliçenin yolu arasında ada ile yarımada arasındaki kadar fark olduğu anlaşılmaktadır.
Tarih: 21 Temmuz 2007 02:55 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Zihin ipoteği ancak bu kadar güzel resmedilebilir.Muaviye hikayesinde olduğu gibi,tarih tekerrürden ibaret dememişler boşuna... Umarım kıssadan hisse çıkaracaklar olur.Ben hep düşünmüşümdür,dünyada bizim kadar gazetecilere,köşe yazarlarına bol malzeme verecek başka bir ülke varmıdır diye...
SADECE TEŞEKKÜR ETMEK İÇİN yazmaya karar vermiştim ilkel bir olguyu onura çevirmesini bilen sayın Erdal YÜCEYE . Eylemin amacı utanılacak bir şeyi bazan onura çevirebiliyor. Duruma o çepheden bakarsanız hak vermemek elde değil.Hatta ,gizliden gizliye bir zafer hazzı bile yaşadığımı itiraf etmeliyim.ŞİMDİ ,parmağım boyandığı veya benim deyimimle damgalandığı zaman eskisi kadar üzülmiyeceğim.Koca bir yazın hemen yarısını
vatandaşlık görevimi yapmak için heba ettiğimi de düşünmiyeceğim. Evet , sizin dediğiniz gibi bundan onur bile duyacağım.Hayatı çekilebilir hale getirmenin sihri bu olsa gerek.64 yaşımın verdiği rahatlıkla yazdım bu satırları
Giderek kalitesinin arttığını sevinçle gördüğüm bu köşede
böyle güzel söyleşilerin devamını diliyor,bu köşeyi hazırlayanlarada teşekkür ediyorum
Tarih: 20 Temmuz 2007 15:07 Ekleyen: Beğenme: 0
-
PAZARTESİ günü sandıklar açılacak, bakalım sandıktan ne çıkacak?
"Gemi" diyenler mi, "gemicik" diyenler mi?
Eğer "Gemi değil, gemicik!" diyenler çoğunluk çıkarsa aklınıza Hazreti Ali ile Muaviye'nin devesi gelsin.
MUAVİYE ile Hazreti Ali birbirlerine can düşman... Bir gün Ali'nin memleketi Küfe'den bir Arap devesiyle Şam'a gelmiş, dolaşırken biri yanaşmış:
"Ver o dişi deveyi bana!"
Tartışma büyümüş, Küfeli Arap, "Bu deve benimdir, üstelik dişi değil, erkektir", demişse de anlaşamamışlar, iş Muaviye'ye yansımış, halk meydanda toplanmış, Muaviye, Küfe'den gelen ile Şam'da deveye sahip çıkanı dinledikten sonra, kararını açıklamış:
"Bu dişi deve Şamlınındır!"
Sonra toplananlara dönmüş:
"Ey cemaat, bu dişi deve kimindir?"
Hep birlikte bağırmışlar:
"Şamlınındır!"
Küfeli şaşkın şaşkın, giden devesinin ardından bakakalırken, Muaviye, adamı yanına çağırmış:
"Ey Küfeli, dinle! Sen de ben de biliyoruz ki bu deve senindir ve dişi değil, erkektir. Ama sen Küfe'ye dönünce gördüklerini Ali'ye anlat ve de ki:
- Ey Ali, Muaviye'nin, dişi deveyi erkekten ayırt edemeyen, o ne derse evet diyen 10 bin adamı var! Ayağını denk al!"
Bu kıssadan bir hisse çıkardınız herhalde!
Aslında hisse çıkarılacak çok kıssa var. Başbakan'ın kolundaki saatten sünnet takılarına kadar...
Tarih: 20 Temmuz 2007 01:53 Ekleyen: Beğenme: 0
-
22 sinde elimizdeki damga bizlerin onuru olacak. Tatilinden fedakarlık etmeyen, ülkenin geleceğiyle oynayan, oyunu kullanmayan kişilerin elleri temiz olacak ama gelecekleri kirli olacak. Bizler elimizdeki damgayı onurla gösterirken, onlar ellerini saklayacak yer arayacaklar. Seçim sonrası herkezin eline dikkat edin. Eğer eli temizse o kişilerle ilişkinizi gözden geçirin. Çünkü o kişi Unakıtan gibi ülkesini satan kişidir.
Tarih: 20 Temmuz 2007 01:39 Ekleyen: Beğenme: 0