GENEL ALARM (2)


  UNUTMA,
  DÜNYA BİR DAHA AYNI OLMAYACAK!

   Ben de devamlı yansıtıyorum, uzun zamandır Vitra diyor ki “Su akıllıdır ama biz ondan da akıllıyız.” Bunu anlamak için BEYİN CERRAHI olmak gerekmiyor. ECZACIBAŞI olmak yeterli. Peki Eczacıbaşı bu iddiasını ileri sürerken neyine güveniyor. Tabi başlangıçta bilgiye dayalı tedbirlerine.

  Ama insanoğlu adı üstünde genellikle “unutan” bir varlık. Tabiat ANA ile yıllardır geyik muhabbeti yapmanın bedelini görüldüğü şekilde icra takibi olarak ödemeye başladı. Sanki susturucu takılmış bir silah dosyası, yıllardır hatırlatma ve uyarılara rağmen kendisini imha etmeye çalışanlara karşı yumurta topuk muhabbeti yapmaya başladı. Gelinen noktada ya tabiat ana ünlü sloganı (susma sustukça sıra sana gelecek) düşünüp, diğerlerini de su (susuzluk) gibi ya harekete geçirirse….
  Bunun için (yani koltuk için) birbirimizi aldatmayalım. Politika çok yüzlülük olsa bile yüzsüzlük de değildir. Yüce Yaradan insanoğlunun (suçluların ve güçlülerin) şeytanlarını yönetemediğini mutlaka görüyor.
  SU KONUSU DAHİL.


Not: Sitenin su depolarında çok az bir suyumuz kaldı. O da bittiği takdirde dışarıdan tankerlerle su alıp depomuza transfer edeceğiz. Bu şekilde dışarıdan aldığımız su ASKİ’nin su sayaçlarından geçip çeşmelerimize ulaşacağı için iki sefer ücret ödemiş olacağız. ( Sorma ver parası) 

Herkes kim okur, kim ilgilenir. Nasıl olsa yazdıklarımı kimse okumaz, okuyanlarda beğenmez veya bana hak vermez diye düşünürse hiç kimsenin hiçbir şey yazmaması gerekir.

Bizler yazdıklarımızı kimin okuyacağını veya bize hak verilip, verilmeyeceğini düşünmeden doğru bildiklerimizi yazmalıyız ki kendimize ait olan vicdani sorumluluktan kurtulalım.

Dünyada her şeyin bir sınırı, sonu olduğu gibi eğer geri dönüsü olmazsa sınırsız kullanımla yer altı sularının da bir gün tükeneceği muhakkaktır.

Kimse için değil sadece kendimiz için yazalım. Mutlaka bizleri okuyanlar ve yazdıklarımızı doğru bulanlarda olacaktır.

Saygılar.

BU NE CÜRET, BU NE EDEPSİZLİK?

Önce Şahin sonra Perinçek bunlar bu kadar pervasızca konuşma cesaretini nerden alıyor. Yazık hükümete ve onlara oy verenlere yazık.
İnşallah bende tez vakte kadar adı geçenlerin cenaze haberini duyarım.

Bir pazar yazısı
Hürriyet Gazetesi

"Siyasete ilgi göstermeyen aydınlar, cahiller tarafından yönetilmeye mahkumdurlar."

E F L A T U N

Hemen herşeyin varsayım üzerine kurulduğu bu dünyanın en feylezof Çayyolulu kahramanı.

(2)

5- Okul hayatında bulunduğumuz sınıftan daha aşağıya düşmezdik. Hayat okulunda "sınıftan düşmek" mümkün!

6- Okul hayatında önce dersimizi öğrenir sonra sınava girerdik. Hayat okulunda önce sınava çekilip sonra "dersimizi alıyoruz."

7- Okul hayatında tek dersten sınıfta kalanlara "bir ek sınav hakkı" daha verilirdi. Hayat okulunda bir fırsatı kaçırıp son vagona atlayamayanlar için "tek fırsat hakkı yok".

Farklar böyle sıralanıp gidiyor.
Kullanma kılavuzunu yanımıza almadan hayata geliyoruz. Nasıl yaşayacağımızı yaşarken öğreniyoruz. Yaşamak istediğimiz hayat, yaşadığımız hayat ve yaşamamız istenen hayat hayatın iç açılarının toplamından "ortaya karışık" bir hayat çıkarıyoruz kendimize .

(1)

Hayat okulu ve okul hayatı... İki kavramın kelimeleri ortak olsa da yer değiştirilmeleriyle çok farklı kavramlar oluşuyor. İki okul arasındaki farkı inceleyen uzmanlar 7 fark bulmuş. Okul hayatında, "hayat bilgisi" dersi gördüğümüz halde, hayat okulunda ezberimiz neden karışıyor? Çünkü okullar bizi hayata değil, sınavlara hazırlıyor. Bu yüzden okul hayatı ile hayat okulu arasındaki farklardan yaşam şaşkını oluyoruz.

İki okul arasındaki 7 fark:
1- Okul hayatında sınavlar, önceden haber verilerek yapılır ve notumuz yüzümüze söylenirdi. Oysa hayat okulunda insanlar bizi habersizce "sınava çekiyor" ve  yargılarını genellikle içlerinde tutuyorlar.

2- Okul hayatında anlatılmayan konudan soru sorulmazdı, hayat okulunda soru çıkabilecek her konuyu bilmeniz bekleniyor.

3- Okul hayatında notunuz "objektif" rakamlarla karnemize yazılırdı. Oysa hayat okulunda, "subjektif kanaatlerle" "notumuz" veriliyor.

4- Okul hayatında soruların tek doğru cevabı vardı. Hayat okulunda kişiye göre değişen doğru cevapları bilmeniz gerekiyor.

İLHAN İREM

PENCERE....
KÖPRÜ....
VE ÖTESİ.....


"Her anın düşüncesi
özlemlerin en yücesi."
gibi.

Şarkı formasyonlarının kırma çabasının bir
ürünü müdür, tam bilemiyorum, ama
"AYRILIK AKŞAMI"
ilginç girişiyle kimilerine çok sevilen,
kimilerince yadırganan bir şarkı.

"sazlıklardan havalanan
bir ördek gibi sesin
ürkek, şaşkın, kararsız
Duyuyorum....."

Bu giriş, İlhan İrem'de nesnel gerçekliği
İ M G E L E M E taşıma yolunda
henüz kaba ve (absürde) bir tutumu
sergilemekle birlikte betimleme
gücünde ve çarpıcılık yolunda
atılan ilk somut adım olarak
önemli sayılmalıdır. 

Görülen lüzum üzerine!
birde konuşsan n'olacak
bilmiyoruz.mavi ekspressin dördüncü bin istasyonuna
doğru kendi arsan gibi yol alıyor.



Admin yard.

Eksik bir ay
Eksik bir sevgili
Fakat eskimeyen bir sevgili
Bir şubat sevgilisi

Adı:28 Şubat
Memleketi:14 Şubat

Sazlıklardan havalanan bir ördek gibi s e s i n
Ürkek şaşkın kararsız duyuyorum
Ve sen bir gökkuşağı kadar güzelsin
Rengarenk biraz sonra gidecek görüyorum
Ve ben yağmurlar altında bir yolcu
Islak yorgun tutkulu yürüyorum
Sensiz ben yolumu bulamam
Haykırmak istiyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşurşam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum duyuyorum görüyorum konuşamıyorum
Bu ayrılık akşamında sen sustuğuma bakma
Konuşmaya gücüm yok beni anla
Söyleyemediklerimi bak gözlerimden anla
Her zaman yanımda kal hiç bırakma
Sensiz ben yolumu bulamam
Haykırmak istiyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşamıyorum konuşamıyorum konuşamıyorum
Konuşursam gözyaşlarım beni boğacak
Biliyorum duyuyorum görüyorum konuşamıyorum