layık X laik
hicazet X İcazet
Eminim daktilo hatasıdır,ama gene de ben bir öğretmen olarak düzeltmek zorundayım.
Tarih: 11 Ekim 2007 07:57 Ekleyen: Beğenme: 0
1. Çi(N)hindi savaşı
Hindiçin
bulgurla incitmek (bkz: vikipedi)
Tarih: 11 Ekim 2007 07:56 Ekleyen: Beğenme: 0
Hala tek olan o kokuyu anlamadıysan çocu(K)....
.......
N'apçan abiden
N'etçen abiye
2747
nolu davetiyede
78'li bir çocuğun (içi(N)inzdeki) çocuk)
78'li bir öğretmen dede için
kaleme aldığı
seni bütün kalbimle seviyorum
isimli GÜL albümündeki
Hz. MEVLANA'nın ünlü sözlerine bak
Siz-e-de zahmet olacak ......
f a k a t
Tarih: 11 Ekim 2007 07:56 Ekleyen: Beğenme: 0
10 Kasım
1 Reklam
İş Bankası
Mesa Plaza önü
Hale Hanımın mat sorusu !
GÜL albümünde(N)
-Aaa….
-N'oldu çocuk?
-Senin eline diken batar mı?
-Batmaz mı.
-Senin elin kanar mı?
-Kanamaz mı.
-Ama sen Atatürk değil misin?
-Öyleyim çocuk.
-Ama..
-Sen bırak şimdi benim kim olduğumu.Bu gülü yetiştireceksen canın yanacak, elin kanayacak, güneş seni terletecek.Bu bahçede gül bitmez diyenler olacak gül öyle yetiştirilmez böyle yetiştirilir diyenler olacak.Sen kendine şunu soracaksın; ben burayı gül bahçesi yapmak istiyor muyum?Ben burada dünyanın en güzel güllerini yetiştirmek istiyor muyum? Eğer çok istiyorsan ne eline batan diken ne de söyleneler umurunda olmayacak.Kim olursan tek isteğin şu kokuyu duymak olacak. Anladın mı?
-Anladım.
-Aferin, sana. Hadi bakalım devam.
http://www.youtube.com/watch?v=6K9vMIFVC3U
Başka bir söz-E gerek var mı, efendim.
Günün önemi(NE) bina-EN
Nacizane biz de "çap" bir d a m l a güL yağından bir gül bahçesi yaratmaya çalışmıyor......?
Saygıyla...
Tarih: 11 Ekim 2007 07:55 Ekleyen: Beğenme: 0
ATATÜRK DİYOR Kİ;
"BU MİLLETE ÇOK ŞEY ÖÐRETEBİLDİM AMA ONLARA UŞAK OLMAYI BİR TÜRLÜ ÖÐRETEMEDİM"
MECLİSTEKİ BAZI DIŞ GÜÇLERİN UŞAKLIÐINI YAPMAKTA OLANLAR İÇİN SÖYLENMİŞ BİR SÖZ AMA ANLAYANA ..
Tarih: 11 Ekim 2007 02:00 Ekleyen: Beğenme: 0
Tekrardan Merhabalar Google da benim için yeni olan bir şey buldum. Belki birçoğunuz için bu bir yenilik olmaya bilir. Bu yüzden bilenlerden özür dileyerek bilmeyenlerde olabilir diye yazıyorum.
Google arama çubuğunu hesap makinesi olarak kullanabileceğinizi biliyor muydunuz?
Örneğin Google arama çubuğuna 5 + 2 * 2 yazın ara yı tıklayın veya Enter layın size sonucu versin.
5 + (2 * 2) = 9
Tarih: 10 Ekim 2007 09:14 Ekleyen: Beğenme: 0
(Bir “Ölümsüzlük” Yazısı-1)
Ölümsüzlüğe Mahkum Olmak
Guliver’ın Gezileri’ni hatırlar mısınız? “Guliver Devler Ülkesinde”; “Guliver Cüceler Ülkesinde”... 20 yıl önce televizyon dünyası fantastik öyküler çeşitsizliğinden muzdarip iken; o dönemin çocukları olarak bizler, bu iki öykünün hem film-hem çizgi film versiyonlarını ilgiyle izler; görecelere bağlı bu boyutsal değişkenliğin yarattığı komik kurgulara bayılır ve kahraman denizci Guliver ile birlikte bu tanım dışı ada ülkelerine yolculuk etmekten büyük zevk alırdık…
popüler kültür tarafından sulandırılıp içi boşaltılan ve “eder”i düzene hizmet eden koşullarca belirlenip pazara sunulan bütün ürünler gibi Guliver’ın Gezileri de yıllar içinde bize cüce-dev oyunundan ibaret efervesan bir animasyon kıvamında sunuldu…
halbuki aslında Guliver’ın Yolculukları, insanoğluna ve onun riyakar doğasına yönelik olarak İngiliz yazar Jonathan Swift tarafından kaleme alınmış 18. yüzyılın en önemli hicivlerinden biridir ve bu maceralar sadece devler ve cüceler ülkesine yapılan yolculuklarla sınırlı değildir…
kitabın insan doğasına ilişkin çok çarpıcı ayrıntılarla dopdolu iki bölümü daha vardır; örneğin 3. bölümde, kendini tam da 1700’lü yıllara yaraşır naif bir bilim kurgu macerasının içinde bulan Guliver, maceranın bir yerinde “ölümsüzlüğe mahkum edilmiş” bir tür insan grubuyla karşılaşır… evet ! ölüme değil; ölümsüzlüğe mahkum olmak… okudukça ve o insanlara baktıkça anlarsın ki belki de mahkumiyetlerin en korkuncudur bu…
Tarih: 10 Ekim 2007 09:13 Ekleyen: Beğenme: 0
(Bir “Ölümsüzlük” Yazısı-2)
n + 1 ifadesiyle kolayca formüle edilebilen sonsuzluğun, beynimizin arka planlarında daima ölüm sonrası zamanlara ertelenen bu anlamıyla yaşadığımız dünyada yüzleşmek hayal edilemeyecek kadar ürkütücüdür… nesiller gelip geçmekte; tanıdıklar, sevilenler, bilinenler hayattan göçmekte; medeniyetler yıkılıp yıkılıp yeniden kurulmakta ve yaşam saatleri yaşlılığın bir noktasında donan bu canlılar; uzatmaları sonsuz bir ömrün hantallığıyla dünya üzerinde adeta sürünmektedirler…
bu trajik figürlerin yaşama sevincinden uzak; amaçsız-isteksiz ve bir o kadar da heyecansız mat sürüngenlikleri betimlendikçe insanın neredeyse “ölümlü” olduğuna sevineceği gelir… bu sıra dışı varlıkların çoğunluktan dışlanıp kendilerini hapsettikleri o tanrısal yalnızlığın alt satırlarını okudukça; sonu belli ortalama bir ömrün kaderini nasiplenen yığınlara dahil olmaktan huzur duyasın gelir… bilinmeyene doğru birlikte yok oluş; bilinen bir dünyada bilinmeyen bir sonsuzlukta var oluştan daha güvenceli gelir… eh insanın var oluş denklemleri gizemini korudukça en istenmez görünür haller, bazen ölesiye istenir hale gelir…
gerçi Guliver’ın öyküsündeki insanlar 80’li yaşlardan sonra ölümsüzlükle yüzleşiyorlar ve bedensel hazların neredeyse yok olma noktasına geldiği bir anın sonsuzluğuna mahkum ediliyorlar; “ancak 35’inde de bu mahkumiyete çarptırılsan bir şey fark eder mi?” diye düşündüm şimdi…
Tarih: 10 Ekim 2007 09:13 Ekleyen: Beğenme: 0
(Bir “Ölümsüzlük” Yazısı-3)
diyelim ki aradan 250 yıl geçmiş… 35’imdey(mişim)… sevdiklerim yanımda yok(muş)… kimi sevsem ortalama 60-70 yıl sonra gideceğinden artık kimseyi sevesim de yok(muş)… bencil-tatminsiz-abuk bir matriks yaratığı olmuşum… ye-iç-yat-uyu-kalk-yaşa… ohooo…? sonu yok… hep aynı şey ve her şey aynı… 250 yıldır yaşanan herbişeyi de hatırladığımdan ayaklı belgesel gibi o kanal senin bu kanal benim dolaşıp duran açık oturum ombudsmanı olmuşum… sağımda solumda profesörler habire incir çekirdeği dolması yapıyoruz… avrupa birliğinden; kuzey ırak’tan; kıbrıs sorunundan; küresel ıkınmadan gına gelmiş… kozmetik firmaları benimle 75 yıllık sözleşme yapmışlar; “bu bizim kremi kullanıyo; o yüzden ölmüyooo!” diye bangır bangır bağırıyolar… haliyle hafiften oynatmışım; hatta can sıkıntısından koca kafalara çıkıp soytarılık yapmışım; bu da yetmezmiş gibi bir Pazar gecesi televole sunmuşum… sulanmışım… eh tabii yaş 250; az değil ki kardeşim… beynim sulanmış… şaka bir yana kolay değil… fıtratında ölüm olan bir canlının içini sonsuz bir ömürle balon gibi şişirmek de hak değil hani…!
aman aman ! istemez… allah kimseyi ölümsüzlükle terbiye etmesin…! Amin..!
Guliver Amca’nın çok ilginç bir dördüncü yolculuğu daha var… o da bir başka yazının konusu olsun… bu yazıyı ise Seneca’dan bir alıntı ile bitirelim: ”Hayat bir öyküye benzer, önemli olan yanı eserin uzun olması değil, iyi olmasıdır.”
Yonca
Tarih: 10 Ekim 2007 09:07 Ekleyen: Beğenme: 0
Kimi zaman
Çok kısa bir sürede burada çok şeyler yazıldı. Yazılacak başka şeyler kaldı mı? Bilemiyorum.
Burada bir sofradaki mönü misali kimi zaman baklava tadında yazılar yazıldı; kimi zaman biber gibi acı yazılar yer aldı. Arada bir mönümüze zehirli bitkilerden yapılan yemekler bile karıştı. Yanlış anlaşılmalarda işin işine girince kimi zaman birbirimizi kırdık, kimi zaman kırıldık.
Kimi zaman rumuzla, kimi zaman gerçek adımızla yazılar yazdık. Bazen rumuzlar çalındı, kimi zaman belki de tarzlar çalınmıştır. Bazen acaba bu yazılan yazıdaki imza doğrumu bu yazıyı filanca yazmıştır, o ad sahtedir diye şüpheye düştüğümüzde olmadı değil.
Rumuzla yazı yazanların bunu kimliklerini saklamak gayesiyle yaptıklarını kesinlikle sanmıyorum.
Örneğin:
Sayın, Sakin sakin’in yazılarında kimseyi kıracak bir şey bulamazdınız o halde kimliğini saklamak gibi bir sorunu da olmaması gerekir.
Sayın, a a nın Alev Atılgan olduğunu hepimiz bildiğimiz için Sayın Alev Atılgan kimliğini saklamak niyetinde olsaydı a a rumuzuyla adının ve soyadının kısaltılmış şekli yerine başka bir rumuz seçerdi.
Sayın Yonca hanım’ın kimliğini gizlemesi için ne gibi bir nedeni olabilir? (HİÇ)
Benimse iktidarı ve belediyeyi hedef aldığım birçok yazımda tam adım mevcuttur.
Ben bütün bunları internette yazmanın cilveleri olarak görüyorum. Hamama giren terler diye boşuna dememişler.
Hepiniz sağlıkla kalın. Bayramınızı kutlar, bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet dilerim.
Saygılarımla.
Tarih: 10 Ekim 2007 09:00 Ekleyen: Beğenme: 0