Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara


  • Öncelikle biz de şehitlerimize Allah'tan rahmet dileriz.

    Ayırca Çayyolu bültenimizin 70. sayısından öğrendiğimiz üzere YMB başkanı Sayın Ahmet Duyar Beyin ailesinin geçirdiği trafik kazasından dolayı biz de Eflatun Kır Kahvesi olarak kendisine ve ailesine başsağlığı ve geçmiş olsun dileklerimizi sunuyoruz.
    Tarih: 10 Aralık 2007 03:43 Ekleyen:
  • Google Türkiye Çalışanlarına Duyurulur.

    Google earthda Oyak 9 sitesinin yeri yanlış olarak gösterilmiştir. Google earthda bu sitenin yeri Cayyolu köyünden Ümitköy’e giden eski yolla sonradan yapılan baypas yol arasında yer almaktadır. Düzeltilmesi veya silinmesi önemle rica olunur.
    Tarih: 10 Aralık 2007 03:43 Ekleyen:
  • Çayyolum.com'un tüm ziyaretçilerinin bayramlarını kutlar sağlık ve esenlik dolu günler temenni ederken  Aziz Şehitlerimize Allah'tan rahmet dilerim. Sağlıcakla kalın...
    Tarih: 10 Aralık 2007 03:43 Ekleyen:
  • KIBRIS BARIŞ HAREKATININ BİLİNMİYEN YÖNLERİ

    EROL MÜTERCİMLER

    Bu kitap Yüce Dizgi’de dizilip, Doyuran Matbaasında basılmıştır. Haziran 1990

    (arka kapaktan alıntılar)

    * 1974 Yılındaki savaş, tüm komutanların tanıklığı ve belgeler ışığında, Türkiye’de ilk kez yazılmaktadır…
    *TCG KOCATEPE muhribimizin kendi savaş uçaklarımız tarafından batırılışının tüm ayrıntıları gerçek olarak yine ilk kez olayı yaşayan ve emirleri verenlerin tanıklığı ve belgelerle anlatılmıştır…
    *Kıbrıs özel birliği komutanı yanlışlıkla mı atandı? Alay komutanımız nasıl öldürüldü? İlk gece birliklerimiz imha edilmekten nasıl kurtuldu? Kaç uçağımız düştü?

    Uçaklarımızın kendi savaş gemilerimize Taaruzu ve TCG KOCATEPE’nin batışı

    (Sayfa 222 den)

    Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Kemal KAYACAN ile Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Emin ALPKAYA ortak olarak paylaştıkları yapının üçüncü ve dördüncü katındaydılar.
    Deniz Kuvvetleri komutanı, kendi harekat merkezinden gelen bilgilere dayanarak “o bölgede Yunan konvoyu var” diyor

    (223 den) olaylar gelişiyor.
    Tarih: 10 Aralık 2007 03:42 Ekleyen:
  • dokuzuncu bölüm
    yakınlaşmaya dönüş
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:27 Ekleyen:
  • (1)

    (3)
    Mutfakta sigara içmek yasaktır.
    Bebeğim benim
    Alo emzik hattı

    Onların, “Eyvah, Mahmut Hoca!” diyenlerin sanki gözleri görmüyor mu?

    İSVİÇRE'DE, Zürih'teki bir tahtaperdede, aynı adamın yanyana basılmış iki fotoğrafını gösteren büyük bir afiş var. Kafalar birbirinin aynı; tek bir ayrıntı dışında: birinin dudakları arasına bir sigara, ötekininse bir emzik yerleştirilmiş. Afişle iletilmek istenen mesajın o denli açık seçik olduğu düşünülmüş olmalı ki, hiç bir yazı eklemek gereği duyulmamış. Afişin yaratıcıları, farkında olmaksızın, sigara içmenin önemi hakkında söylemek istediklerinden de çok şey söylemişler.Yüzbinlerce insanın o amansız öksürükleri, ciğerlerini kanserli hücrelerin sarmasını ve giderek ölümü niye göze alabildiklerini tek bir resimle açıklayabilmişler. Afişin amacı ortada: Sigara içenlerin kendilerini bebek gibi görmelerini sağlayarak onları utandırmak. Ama tersine bir anlam çıkarmak da mümkün. Eğer ağzı emzikli adam, bundan bir bebek gibi rahatlık duyuyorsa, bu resimdeki tek olumsuz yön, adamın «bebekçe» bir görünümde olmasıdır. Bir de diğer resme bakalım: burada sorun çözümlenmiştir. Sigara da emzik gibi rahatlık vermektedir, üstelik «bebekçe» görünüm de ortadan kalkmıştır. Bu açıdan değerlendirildiğinde, afişin, sigara içmenin rahatlatıcı bir faaliyet olduğunu vurgulamak, bunu henüz keşfetmemiş olanları sigara içmeye teşvik etmek için hazırlandığı bile düşünülebilir.
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:27 Ekleyen:
  • (1.25)

    Bir sigara yakın ve rahatlayın, «üstelik «bebekçe» görünümüz de olmayacak! Afişin iyi niyetli mesajını kasıtlı bir biçimde ters yüz etmesek bile, günümüz toplumunun karşı karşıya kaldığı sigara içmek sorunu konusunda değerli bir ipucu elde edebiliriz. Bu sorun son zamanlarda ciddi olarak ele alınmıştır. Birçok ülkede, ciğerleri zararlı dumanlarla doldurmanın tehlikeleri belirtilmiş, tiryakiler uyarılmıştır. Birçok yörede televizyonların sigara reklamı yapmaları yasaklanmış, çocukları bu alışkanlıktan korumanın yolları konusunda bitmez tükenmez tartışmalar açılmıştır. Akciğer kanserine yakalanmış hastaların ileri aşamalardaki durumlarına ait kasvetli filmler gösterilmiştir. Bazı tiryakiler akıllıca davranarak bu alışkanlıktan vazgeçmişler, ama diğerleri, bundan öyle büyük bir telâşa, korkuya kapılmışlardır ki, sinirlerini yatıştırmak için hemen bir sigara daha yakmışlardır. Sözün kısası, sorun ele alınmış ama çözümlenememiştir. insana, «Şunu yapmayın, zararlıdır,» demek doğru bir adımdır, ama aynı zamanda kısa vadeli bir çözüm yoludur; nüfus artışı sorununu savaşlarla çözmek gibi bir şeydir. Savaşta, milyonlarca insan ölür gerçi, ama biter bitmez de büyük bir nüfus patlaması olur. Aynı biçimde sigaranın kötülükleri konusunda açılan her kampanya binlerce insana bir süre için sigarayı bıraktırabilir ama korku geçer geçmez, sigara yapımcılarının hisse senetleri borsada görülmemiş artışlar kaydetmeye başlar yeniden.
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:26 Ekleyen:
  • (1,5)

    Sigara karşıtı kampanyaların en büyük yanlışı, kendilerine şu soruyu pek ender olarak sormalarıdır: insanlar neden sigara içerler? Sigara içmenin bir tiryakilik olduğu öne sürülür yalnızca, nikotinin alışkanlık yaratıcı etkileri üzerinde durulur.  Bu önemli bir unsurdur kuşkusuz, ama en önemli unsur olduğunu asla söyleyemeyiz. Bir çok insan dumanı içine çekmez, dolayısıyla o denli küçük bir oranda nikotin karışır ki kanlarına, alışkanlıklarına nikotin dışında bir neden aramak daha doğru olur. Bu neden, Zürih'teki afişte de pek güzel belirtildiği gibi, bir nesneyi dudaklar arasında tutmanın sağladığı «ağız yakınlaşmasında aranmalıdır. Böylece dumanı içine çekmeyenlerin yanısıra çekenlerin de sigaraya neden alıştıklarını açıklayabiliriz. Sigara içmenin bu özelliği gerektiğince araştırılmadan,   yüksek gerilimler   altındaki ve sürekli yatıştırılma ihtiyacı duyan kültürlerimizden sigarayı atmak pek kolay olmayacak sanırım.Burada ele aldığımız konu, bir insanm bir diğer insanla gerçek bir yakınlaşmanın yerini tutacak biçimde cansız bir nesneye yakınlaşma çabasıdır. Bu durumu incelerken, başlangıçtaki kaynaktan, yani yakınlarımıza yakınlaşmaktan bir adım daha uzaklaşmaktayız. îlk adım bizi yarı-yabancılara (profesyonel dokunuculara), ikinci adım yakınlarımızın yerini tutan diğer canlı varlıklara (evcil hayvanlara) getirmişti; şimdi ise üçüncü adımla, cansızlar dünyasına, gizli bir yakınlaşma unsuru taşıyan nesnelere ulaşmaktayız.
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:26 Ekleyen:
  • (2)

    Bu konuda sigaradan başka bir çok nesne daha var, ama sigarayla başlayalım, çünkü öykü sigrayla başlıyor zaten: bunalmış annenin bar bar bağıran bebeğinin ağzına memesi yerine kauçuk bir emzik ttuşturduğu noktada.Bebek emziklerine, ki bazen yatıştırıcı, rahatlatıcı olarak da adlandırılırlar, «kuru meme» adı verilmiştir. Biberonların emzikleri gibi bir delikleri yoktur, dolayısıyla içinden bir sıvı akamaz. Bu tanımlama biraz yanıltıcıdır, çünkü hiç bir anne piyasadaki sıradan biberonlarla yarışacak büyüklükte bir meme başına sahip olduğunu iddia edemez. Bu bir süper-memedir; sütsüz, yani kurudur, ama çok abartılmış bir dokunma olanağı sağlar. Dış tarafındaki anne memesi benzeri geniş yuvarlak, bu süper-meme başının tümüyle bebeğin ağzına girmesi tehlikesini önler. Bu tür emzikler yüzyıllar boyu kullanılmış, ancak bir ara mikrop taşıdıkları gerekçesiyle gözden düşmüşlerdir. Çok yakın tarihlerde ise, yeniden rağbet görmeye başlamış, giderek birçok tıp uzmanıma kullanılmaları öğütlenir olmuştur. Doğumdan hemen sonraki aylarda kuru emzik verilen bebeklerde, daha ileri aylarda (ve de yaşlarda) parmak emme olasılığının daha düşük olduğu artık bilinmektedir (Elbette ki gerçek memenin olmadığı yerde ve bebek rahatlatı ihtiyacı duyduğu zamanlar)
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:26 Ekleyen:
  • (2,5)
    Ayrıca, kuru emziklerin ağzı deforme etmek ya da dişlerin çarpık çıkmasına neden olmak gibi sakmcıları olmadığı da artık bilinmektedir. Dahası, son zamanlarda yapılan deneylerle, bir çok annenin çoktan bildiği bir şey, kuru emziklerin bebekler üzerinde olağanüstü yatış-
    tırıcı bir etkisi olduğu, bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Resmi
    deyimiyle, «beslenme dışı emme» konusunda bir çok bebekle araştırmalar yapılmış ve gösterdikleri tepkiler kaydedilmiştir. Bulgulara göre, emzik ağza verildikten otuz saniye sonra, ağlamada başlangıçtakine kıyasla beşte bir, tedirgin kol ve bacak hareketlerinde ise yarı yarıya bir azalma görülmektedir. Ayrıca, gerçek emme faaliyetine daha girişilmeden süper-memenin ağza alınması ile birlikte rahatlama belirtileri saptanmıştır. Bebek yarı uyku halinde ve emziği emmekte iken bile, emziğin ağızdan alınması ağlamanın yeniden başlamasına neden olmaktadır.
    Bütün bunlar, insan denilen hayvanın dudakları araşma
    bir şey aldığı zaman rahatladığını, çünkü bunun başlangıçtaki en önemli teması, yani annenin güven verici temasını çağrıştırdığını ortaya koyuyor. Bu, çok güçlü sembolik bir yakınlaşma biçimidir ve piposunu vargücüyle çekiştiren yaşlı bir adamı dikkatle gözlemlediğimizde, bu yakınlaşmanın ömür boyu kalıcılığını kabul etmek zorunda kalırız.
    Yetişkin «emici»lerle ilgili en önemli nokta,yapmakta olduklarını açık seçik belli etmeme zorunda olmalarıdır.
    Tarih: 09 Aralık 2007 13:26 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!