Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • (3)
    Sevginin oluşmasında bir benzerlik bir özbirliği özdeş düşünce ortamında bulunma gereği vardır. Bu insanın kendinden olmayanlara (düşünce bakımından) hınç duymasını gerektirmez. Hınçla, öfkeyle sevgi bağdaşmaz, çelişir boyuna. Bu yüzden bilen kişi sevebilir. Sevginin yazıya, düşünce ürünlerine, başka türden büyük yapıtlara, evrene, kişilere, başka türden varlıklara karşı yönelmesi de bir bilgi gereğidir. Tarımcı ekini, yemişi, çiçeği, beslediği evcil dirileri yalnız onlarla sağlanan gelir, çıkar nedeniyle seviyorsa buna sevgi denmez. Sevginin özünde çıkar yoktur da ondan. Bir tarımcının sağladığı çıkar dolayısıyla beslediği koyunu sevmesi, bir kocanın karısını yalnız onunla yattığı için sevmesi özdeştir. Bunların sevgiyle ilgisi yoktur. Bunlar birer doğal eğilimdir.Bu yüzden, insanlar arasında tükenmez :söylentilere, çekişmelere yol açan şu ünlü «aşk» da bir sevgi deği1dir. Sevgide kopma yoktur, oysa «aşk» düzensizdir, karşılıklı gerektirimler ister. Günlük konuşma dilinde sevgi karşılığı kullanılan Arapça bu «aşk» sözünden anlaşılanı burada konu dışında bırakma gereği vardır artık.
    Sevgi, bir anlamda, yaşama ilkesidir. Yaşama bir ilgiler, davranışlar toplamıdır. Evrene, soydaşlarına, sözün kısası bizi kuşatan varlık düzenine karşı sevgi duymayan için yaşama anlamsız bir eylemdir.Böyle bir eylem de insanın dışındadır.
    Tarih: 14 Şubat 2008 13:00 Ekleyen:
  • (4)
    Doğa düzeninde yalnız diriliğini sürdürür gider. Oysa insan doğada yalnız bir diri değildir. Ona, insan olarak, anlam kazandıran eylemler, davranışlar değişiktir, çoktur. İnsan için sevmek, ayrı bir varlığa bağlanmak, onunla bir birlik içinde oluşmaktır .Seven kimsenin yüreğinde sevdiğinin, şu sevilen denenin, ayrı bir aşamada kalması önemli değildir. Seven, sevilende kendini güçlendiren bir öz bulur, bulamazsa sevemez onu. Bu öz bir çıkar varlığı, bir araç değildir besbelli. Sözgelişi bir yontucunun mermere yaklaşmasıyla bir oduncunun ağaca yaklaşması arasında büyük bir ayrılık vardır. Mermere döşemeci, duvarcı, ölü sinlerini yapıcı birçok kimse yaklaşır, onunla kazanç sağlar, yaptığının karşılığını 'alır istediği gibi. Oduncu da öyle. İyi ağacı seçer keser, yarar, satar, istediğini kazanır gene. Oysa mermere yaklaşan yontucunun durumu öyle değildir. Önce işleyeceği mermere karşı içten bir sevgisi olmalı. O sevgi onun mermeri seçmesinden yontusuna son biçimini verinceye değin üzerinde çalışmasını, işi bitince ortaya çıkan üründe ilgisinin, beğenisinin sürmesini gerektiren bir özden bağlılığı sağlar. Oduncu için durum başkadır. Odununu satıp karşılığını aldıktan sonra onunla ilgisi kalmamıştır. Yontucu yapıtını satsa bile onda kendini sürdürür, ortaya koyarken sevgisinin yansıdığını görür bittiğinde de. Kuzularını büyütüp satmak için seven bir kimseyle oynamak için seven çocuk arasında çok ilginç bir ayrılık, bir varlığa yöneliş vardır.
    Tarih: 14 Şubat 2008 13:00 Ekleyen:
  • (5)
    Çocuktaki eğilim bilince dönük, katkısız, pırıl pırıl bir sevgidir, bir bütünleşmedir, ötekinde öyle değildir, çıkar vardır işde. çocuğun elinden kuzuyu aldığınızda onun varlığında bir eksilmenin dışa vuran yansımasını sezersiniz. Oysa istediği gelir karşılığı kuzuları satanda o özlü sevginin yerini bir kazanç sevincinin aldığını görürsünüz açıkça. Bu yoğunlaşmış ayrım insanın anlaşılmasında çok sağlıklı bir belirlenmedir. çocuğun tutumunda insanın özü, satıcının davranışında insanın sığlığı söz konusudur. Çocuk sevdiğiyle bütünleşmekte, satıcı sattığıyla kazanmaktadır.
    Yukarda verilen örneklerde, insanın özüyle davranışları arasında ortaya çıkan, varlık ayrımı seriliyor gözler önüne. Doğa düzeninde bir kadının düşen bebeğiyle bir geyiğinki arasında olay olarak önemli bir ayrılık görülmez. İkisinde de doğum öncesi bir bozukluk sonucu beklenen durum söz konusudur. İnsanda, doğuran bir kadın olarak, görülen sarsıntı geyikte olmuyor. Burada i~i diri arasında, büyük ayrımlar vardır, denecek. Ayrım söz konusu değil. Kuzularını satan kimseyle yavrusunu düşüren geyik arasında da diri olarak kuruluş ayrılığı var: ancak elden giden karşısında davranış ayrılığı yok. Dışının gövdesinden kopup gidenle tarımcının besleyip sattığı arasında bağlantı kurulamaz, diye, bir sav ortaya atılırsa onun karşılığını da yontucunun işlediği mermerle döşemecinin işlediği mermer verir kolayca.
    Tarih: 14 Şubat 2008 12:59 Ekleyen:
  • (6)
    İnsan bütünleşemediği. kendi özünde, kendinden olduğuna inanmadığı bir varlığa karşı sevgi duyamaz. Sevgi gibi görülen eğilim sığ bir ilgidir orda. İnsan sevgisini tek yanlı olarak görme açık bir sömürüdür. Böyle bir  sevgide karşılığı bulunmaz ilginin. Burada alçaklaşır kişioğlu. Sevmediğini, çıkarı gereği, sever görünür. Bir yudum su vermediğinden bir çömlek ayran içerse bu bir soysuzlaşmanın, özden yoksunluğun dışa vuruşudur.
    Sevginin en çok kötüye kullanıldığı, Özünden koparılarak yansıtıldığı yer ulus yönetiminin ele geçirilmesinde, seçimlerde yaratılan ortamdır. Burada yöneticiler, çıkarcılar kendilerini gizler, gerçek ereklerini saklar, topluma güzel görünmek için boya değiştirir, içi başka dışı başka olur, sevmeden sever görünürler. Sağlam bir eğitim düzeyinde olmayan, gözleri çağın gerçeklerine, bilgilerin aydınlığına kapalı kalan toplumlarda bu olay yaygındır, gününe göre de geçerlidir. Böyle toplumlarda eğitim birtakım anlamsız, çağın dışında kalmış, yalnız avlamaya, kandırmaya elverişli, istenen yoruma uygun boş kavramlar üzerine oturtulur. Gençlere sevgi adına, gerçek adına boş kavramlar, yorumdan öteye geçemeyen geçersiz bilgiler verilir. Eğitim, öğretim «başta bulunanların» güzel gördükleri bir duruma sokulur. Böyle bir eğitim sevgiden yoksun, geçersiz, belli bir topluluğun çıkarına dayandığından insanı geriye iter, çağın dışına sürer, çağa yabancılaştırır boyuna. Tekelci, baskıcı yönetimler böyledir.
    Tarih: 14 Şubat 2008 12:59 Ekleyen:
  • (7)
    Bilim, yaratma alanı olan sanat sevgisi insanda en yoğun, en karşılıksız, en sürekli olan bir sevgidir. İnsan bununla kendini de, çevresini de, çağını da aşar. Bütün büyük yaratmaların, uygarlıklara ışık tutmuş buluşların özünde bu sevgi itici, geliştirici güç olarak vardır. Bilginde, sanat insanında, bu sevgi, bir yaşama, varolma koşuludur. İnsan bu sevgiyle bir konuya yönelir, düşünme akışı içindeki yerini bulur, tutumunu belirler. Yukarda sevgi kişinin kendinde başkasını bulması, onunla bütünleşmesidir demiştik.Bu bulma, bütünleşme yalnız insanla bağlantılı değildir. Açıklamalar bilim, sanat gibi yaratıcı alanların da sevgi kavramında toplandığını gösteriyor. İnsanın bilimle, sanatla dolması, bütünleşmesi kendini «başka olanla» kaynaştırmasıdır. Bu kaynaşma bir varolma eylemidir, yoksa bilginin, sanatçının oluşma olanağı kalmaz. Sanatla kaynaşıp bütünleşmeyen bilgin olamaz başka türlü.
    İnsan sevgiyle ilkin çevresine, sonra soydaşlarına, evrene açılır . Bu açılmanın tek yolu bilme, anlamadır. Bildikçe , anladıkça insanın sınırları genişler, çevresi büyür. Kendi içine kapalı kimselerde «ben» sevginin çakılıp kaldığı bir yerdir, daha doğrusu düştüğü bir karanlık kuyudur. Bu nedenle yalnız «ben»le sınırlanmak insanı bütün yaratıcı, bulucu atılımlardan, eylemlerden alakoyar, onu bağlar.
    Tarih: 14 Şubat 2008 12:59 Ekleyen:
  • (8)
    Böyle bir kimse kendi kendinin tutsağıdır, bağımsız değildir. Okumamış, yeterince aydınlanmamış kimsenin sevgisi kendi benliğine, çıkarına dönüktür. Böyle bir kimseden evrene açılma evren yurttaşlığı gibi ileri atılımlar beklenemez. Bilginin aydınlatmadığı, ya da yalnız süs olarak kaldığı yörelerde de sevgi içe, benliğe yöneliktir. Büyük Sevgiler bütün insanları kuşatan sevgiler, kişinin kendini aşmasıyla baslar. Seven kişinin yurdu evren, yurttaşları da bütün insanlardır. sevgiyi böyle anlamayı uygarlık gereği diye benimseyen bir eğitim - öğretim düzeni var mıdır. Bunun karşılığı kolaydır: yoktur. İnsanları topluca öldürmek, güçsüzleri sömürmek, başka ulusların egemenliklerini ortadan kaldırmak, yeryuvarlağı üzerinde tek sözü geçer ulus olarak kalmak çağımızın geleceği kuşkulara boğan, bütün ulusları büyük ordular donatmaya ıten tutumudur. Bunun uygarlıkla bağlantısı yoktur, ancak yaygın olan da budur günümüzde, egemen çevrelerde, yönetim kurumlarında.
    Sevgi  yumuşatır insanı, yüreğini bütün kabuklaşmalardan uzak tutar. Seven insanın özünde yalnız iyilik, erdem, saygı biçimlenir.. Eğitimin yaygın olmadığı dinleri? bütün kurumlara egemen olduğu toplumlarda evreni kucaklayan bir sevgi gelişemez, doğamaz. Din, yalnız kendinden olanı sevmeyi buyuran, bencil bir kuruluştur. Bütün katılıkların kaynağıdır. Bundandır sadece dine bağlı toplumlarda büyük yaratıcıların büyük yaratıcıların, büyük başların yetişemediği, büyük sevgilerin doğmadığı.


    Sazlar başka
    Sözler başka

    a r k a s ı   y a r ı n .....
    Tarih: 14 Şubat 2008 12:59 Ekleyen:

  • 1 4 0 2
    s e v g i l i l e r  g ü n ü

    mani mani mani
    3 m m m formülü
    biri hariç

    para para para
    varlığı bir dert
    yokluğu yara


    b i r i n c i   e f e k t
    bir başka sevgiliyi "napolyonları"
    sevemem sevemem sevemem

    Erol Büyükburç



    i k i n c i  e f e k t
    olmaz olsun cüzdanımda milyonlar
    kalbinde sevgin oldukça

    Sezen Aksu
    Tarih: 14 Şubat 2008 12:58 Ekleyen:
  • 2003 yılında Sitemize yüz metre mesafede bir  BAZ İSTASYONU dikilmişti.Sözkonusu istasyonun buradan kaldırılması yönünde başlatılan  hukuk mücadelesinde ilgili Mahkeme , İSTASYONUN YERİNDEN SÖKÜLMESİ  yönünde karar vermişti...Bu günde    Yargıtay'ın bu kararı onadığını büyük bir memnuniyetle ÇAYYOLUM.COM HABER PORTALI'ndan öğrenmiş bulunuyoruz...Emsal niteliğindeki bu kararın alınması için olağanüstü çaba gösteren ve  o tarihte Site Yönetim Kurul Bşk.ı olan Sayın Ramazan ÖNGÖRE 'ye , bu sonucun alınmasında katkıları olan  yönetim kurulu üyeleri ile, insan/toplum  sağlığını her türlü değerin üstünde tutarak böyle bir kararı alan ve onaylayan yargı mensuplarına şahsım ve ailem adına teşekkürü bir borç bilir , saygılar sunarım.
    Tarih: 13 Şubat 2008 17:47 Ekleyen:

  • “İ N S A N I N  B O Y U T L A R I
    Yaşama Ortamı

    Oysa derin incelemelere, ayrıntılı çözümlernelere girişince düşünce ürünlerinin başkalarından akatrıldığı, boya değiştirdiği anlaşılır. Bunun en açık örneği şiir, öykü, yontu, resim, b i l g e l i k türünden  yaratma alanlarında çıkar ortaya. Kullanılan kavramların, deyimlerin incelenmesi, köklerinin araştırılması sonunda onlarla yansıtılan düşüncelerin ne(re)den geldiği anlaşılır. Platon (E f l a t un) bu konuda çok ilginç bir örnektir. Özellikle yaşlılık çağı yapıtlarında, e l i n d e  o l m a d a n, eski-çağdan süzülegelen inançların derin etkisi altında kaldığı bellidir. Onun tin (ruh) konusundaki açıklamaları, pek ünlü <
    Düşünen insanın içinde bulunduğu ortamı aşması durumunda bile salt yeni, özlü olduğu ileri sürülemez. Yaşama ortamı ona kendinden önce gelenlerden sayısız özsular içirmiş, kanına karıştırmıştır. İnsan bu ortamda bir düşünce varlığıdır, kendi kendisiyle sınırlıdır.
    İnsanın, bir doğa varlığı olarak, yaşadığı ~Ôrtam, doğal ortamdır, onun içinde bütün doğa varlıkları gibi insanın da özel bir yeri vardır. Burada insan kendi bütünlüğü içinde bir üretim - tüketim varlığıdır. Onun ürettikleriyle tükettiklerinin kaynağı doğadır.”

    K a y n a k:
    İnsanın Boyutları
    İ.Z. Eyüboğlu
    Çağdaş Yayınları
    (Sayfa 16)
    Tarih: 13 Şubat 2008 15:17 Ekleyen:


  •         TÜRBAN TÜRBAN DEDİKLERİ


            Türban, bone veya bereye benzeyen ön kısmı bir broş veya iğne ile tutturalarak saçın  ön kısmının görülmesini sağlayan  eski İstanbul da genellikle yaşı geçkin hanımefendilerin kullandığı ,boynun açıkta kaldığı bir aksesuardır.Eşarp vaya başörtüsünden ziyade şapkayla yakın akrabalığı vardır.Çarşafvari örtülen başörtüler  ve sıkma başla yakından uzaktan bir ilgisi  yoktur.Saçlarına gereken özeni gösterme zamanı bulamayan hanımefendilerin sokağa çıkarken kullandıkları zarif  ve pratik  bir şıklıktır.Genelde tayyör ve döpiyeslerle kullanımı hoş durur.Arap sitili kullanılan örtülerle anılması çok yanlıştır.(Kargayı bülbül gibi takdim etmenin bir yolu bu da demek.)
    Tarih: 13 Şubat 2008 15:11 Ekleyen:
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!