-
Sayın Çayyolu platformu düzenleyicileri;
Semtimize yaptığınız katkılardan dolayı hepinize teşekkür ederim.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:59 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(1)
D u v a r d a k i r e s i m d e
“okyanusların ölülerini bırakmadığına dair
peygamber söylentisine inanırım.
Çünkü geceleri dalgalar yaklaştığında
Onlar fısıldar
Ben dinlerim…
Verda ben sana gülü m derim
Gülün ömrü uzamaya başlar
SANA BAKMAK...
Herşey yapılabilir
Bir beyaz kağıtla
Uçak örneğin, uçurtma mesela.
Altına konulabilir
Bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
Sallanan bir masanın.
Veya şiir yazılabilir
Süresi ötekilerden kısa
Bir ömür üzerine..
Bir beyaz kağıda
Herşey yazılabilir,
Senin dışında..
Güzelliğine benzetme bulmak zor,
Sen iyisimi sana benzemeye çalışan
Herşeyden:
Bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor.
Belki tabiattadır çaresi
Senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin..
Ve benim
Bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim..
Anlarım bitkiden filan
Ama anlatamam
Toprağın güneşle konuşmasını
Sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla
Sen bana bana ışık ver yeter
Bende filiz çok..
Köklerim içimde gizlidir
Gelen giden, açan soran, bere budak yok
Bir şiir istersin
"içinde benzetmeler" olan
Kusura bakma sevgilim
Heybemde sana benzeyecek kadar
Güzel birşey yok
Tarih: 20 Nisan 2008 12:58 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Uzun bir yoldan gelen
Tedariksiz, katıksız bir yolcuyum
Yaralı yarasız sevdalardan geçtim
Koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
Herşeyi anlattım..
Olan olmayan, acıtan sancıtan..
Bilsem ki sana varmak içindi
Bütün mola sancıları
Bütün stabilize arkadaşlıklar
Daha hızlı koşardım
Severadım gelirdim
Gözlerinin mercan maviliğine..
Sana bakmak
Suya bakmaktır..
Sana bakmak
Bir mucizeyi anlamaktır..
Sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
Aşk sorgusunda şahanem
Yalnız kelepçeler sanıktır
Ne yazsam olmuyor
Çünkü bilenler hatırlar..
Hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
Bahçıvan değil tüccarlardır
Sen öyle göz,
Sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
Sen teninde cennet kayganlığı iken,
Sana şiir yazmak ahmaklıktır..
Birteksöz kalır
Dişlerimin arasından
Ben sana gülüm derim
Gülün ömrü uzamaya başlar
Verdiğim bütün sözler
Sende kalsın isterim
Ben sana gülüm derim
Gül sana benzediği için ölümsüz..
Yazdığım bütün şiirler
Sana başlayan bir kitap için önsöz
Sana bakmak
Bir beyaz kağıda bakmaktır.
Her şey olmaya hazır
sana bakmak
suya bakmaktır..
gördüğün suretten utanmak..
sana bakmak
bütün rastlantıları reddedip
bir mucizeyi anlamaktır..
sana bakmak
Allah’a inanmaktır.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:58 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(1)
U m u t m u ? !
Sana bir şey söyleyeyim…
Umut tehlikeli bir şeydir
İnsanı delirtebilir.
Buradayken sana bir yararı olmaz
Bu fikre alışsan iyi olur…
Pablo Neruda’dan …
Ağır Ölüm
Ağır ağır ölür alışkanlığının kölesi olanlar, her gün aynı yoldan yürüyenler, yürüyüş biçimini hiç değiştirmeyenler, giysilerinin rengini değiştirmeye yeltenmeyenler, tanımadıklarıyla konuşmayanlar.
Ağır ağır ölür tutkudan ve duygulanımdan kaçanlar, beyaz üzerinde siyahı tercih edenler, gözleri ışıldatan ve esnemeyi gülümseyişe çeviren ve yanlışlıklarla duygulanımların karşısında onarılmış yüreği küt küt attıran bir demet duygu yerine “i” harflerinin üzerine nokta koymayı yeğleyenler.
Ağır ağır ölür işlerinde ve sevdalarında mutsuz olup da bu durumu tersine çevirmeyenler, bir düşü gerçekleştirmek adına kesinlik yerine belirsizliğe kalkışmayanlar, hayatlarında bir kez bile mantıklı bir öğüde aldırış etmeyenler.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:58 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Ağır ağır ölür yolculuğa çıkmayanlar, okumayanlar, müzik dinlemeyenler, gönlünde incelik barındırmayanlar.
Ağır ağır ölür özsaygılarını ağır ağır yok edenler, kendilerine yardım edilmesine izin vermeyenler, ne kadar şanssız oldukları ve sürekli yağan yağmur hakkında bütün hayatlarınca yakınanlar, daha bir işe koyulmadan o işten el çekenler, bilmedikleri şeyler hakkında soru sormayanlar, bildikleri şeyler hakkındaki soruları yanıtlamayanlar.
Deneyelim ve kaçınalım küçük dozdaki ölümlerden, anımsayalım her zaman: yaşıyor olmak yalnızca nefes alıp vermekten çok daha büyük bir çabayı gerektirir.
Yalnızca ateşli bir sabır ulaştırır bizi muhteşem bir mutluluğun kapısına.
………………………………………………………………………
İnsanlar hayalleriyle yaşarlar ve biraz yaşamaya başlayınca
tüm hayallerini kaybederler.
V o l t a i r e
...................................................................
gene gel !
gene gel !
her neysen gene gel !
kafirsen, ateşe tapiyorsan, puta tapiyorsan da gene gel,
bu bizim dergahimiz
umutsuzluk dergahi değil,
yüz kere tövbeni bozmussan da gene gel !
Hz. Mevlana Celaleddin-i Rumi
Tarih: 20 Nisan 2008 12:57 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(1)
SEDEF ÇIÇEGI
Mahkeme salonunda, seksenlerindeki yaşlı çiftin durumu içler acısıydı. Adam inatçı bakışlarla suskun, ninenin ağlamaktan iyice çukurlaşmış gözleri ve keskin çizgileriyle bıkkın bakışları süzüyordu etrafını …
Ve hakimin tokmak sesiyle sustu uğultu ve tok sözü yaşlı kadına verdi hakim ...
'Anlat teyze neden boşanmak istiyorsun?' ... Yaşlı kadın derin bir nefes çektikten sonra kısılmış sesiyle, konuşmaya başladı. “Bu herif gayri 50 yıldır bezdirdi hayatımı…”
Sonra uzunca bir sessizlik oldu mahkeme salonunda ... Sessizlik bu tür haberleri manşet yapan gazetecilerden birinin flaşıyla bozuldu, kim bilir nasıl bir manşet atılacaktı, yaşanmış 50 yılın ardından ... Herkes yaşlı kadının söyleyeceklerini dikkatle bekliyordu.
Yaşlı kadın ağlayarak devam etti.
'Bizim bir sedef çiçeği vardı, çok sevdiğim ... O bilmez, 50 yıl önceydi. O çiçeği bana verdiği çiçeklerin arasından kopardığım bir yaprağı tohumlamıştım, öyle büyüttüm .. yavrumuz olmadı, onları yavrum bildim. .. Bir süre sonra çiçek kurumaya başladı. O zaman adak adadım .. Her gece güneş açmadan önce bir tas suyla sulayacağım onu diye .. İyi gelirmiş dedilerdi. .. 50 yıl oldu, bu herif bir gece kalkıp bir kere de bu çiçeği be sulayayım demedi ... Ta ki geçen geceye kadar. .. O gece takatim kesilmiş, uyuyakalmışım ... Ben böyle bir adamla 50 yıl geçirdim.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:54 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Hayatımı, umutlarımı, her şeyimi verdim ama ondan hiçbir şey göremedim. Onsuz daha iyiyim, yemin ederim ...
Hakim yaşlı adama dönerek, 'Diyeceğin bir şey var mı baba' dedi.
Yaşlı adam bastonla zor yürüdüğü kürsüye, o ana kadar suçlanmış olmanın utangaçlığını hissettiren ifadesiyle hakime yöneldi.
'Askerliğimi , reisicumhur köşkünde; bahçivan olarak yaptım. O bahçenin görkemli görünümüyle büyümesi için emeklerimi verdim ... Fadime'mi de orada tanıdım .. Sedefleri de…
Ona en güzel çiçeklerden buketler verdim ... O çiçeklerle doludur bahçesi .. .İlk evlendiğimiz günlerden birinde, boyun ağrısından onu hekime götürdüm ... Hekim uzun süre uyanmadan yatarsa boynundaki kireç sertleşir, kötüleşir dedi. Her gece uykusunu bölüp, uyansın gezinsin dedi ... Hekimi pek dinlemedi, bizim hatun. Benim de lafım geçmedi ... O günlerde tesadüf sedef kurudu .. Ben gece sularsan geçer dedim ... Adak dilettim ... Her gece onu uyandırdım ve onu seyrettim ... O sevdiğim kadının yavrusu bildiği çiçekleri sularken seyrettim ... Her gece o çiçek ben oldum, sanki ... 'dedi adam o yaştaki bir adamdan beklenmeyecek ifadelerle ...
'Her gece o yattıktan sonra uyandım ... Saksıdaki suyu boşalttım ... Sedef gece sulanmayı sevmez, hakim bey ... Geçen gece de Yaşlılık ... Ben de uyanamadım ... Uyandıramadım. Çiçek susuz kalırdı amma, kadınımın boynu yine azabilirdi .. Kahroldum ... Suçlandım .... Sesimi çıkartamadım ... '
O an mahkeme salonunda her şey sustu ...
Ertesi sabah gazeteler 'Sedef susuz kaldı' diye yalnızca neticeyi haber yaptılar.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:54 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Emekli bir hakim anlatıyor;çocukarımın sünnetini
bulunduğum kasabada yapamadım.Yıllık iznimi alıp Ankaraya baba evine geldik ve sessiz sedasız çocuklarımın sünnet düğününü yaptık.Bir kere bir yargıcın düğün veya sünnet düğününü vazife gördüğü yerde yapması etik değildi.YSK dan alacağı cezada bunun cabası.Gerekçesine gelince ,eşraftan gelecek hediyelerin boyutlarının önüne geçmekti.
O zamanki yargı kuralları şimdi geçerli değil miki ki, davasına bakacağınız kimseleri kızınızın düğününene davet edebiliyorsunuz.Hem de dava il sınırları içinde değil,vatan sathını kapsıyor.
Tarih: 20 Nisan 2008 12:49 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Doğu Yücel, bu ilk öykü kitabında, fantastik ile büyülü gerçeklik arasında dolaşan, zaman zaman da bilimkurgunun iskelesine yanaşan bir hayalet gemiden bize çeşitli öyküler sunuyor. Sınırsız bir hayal gücü, gerçeküstü imgeler, ince bir mizah ve sürükleyici bir anlatım bu öykülerin keyifle okunmasını sağlıyor. Alacakaranlık Kuşağı’nın puslu atmosferinde geçen öykülerde muzip bir çocuğun dünyaya, iyiliğe ve kötülüğe ironik yaklaşımındaki ‘masumiyet’ çok etkileyici. Rock ve Heavy l müziğin etkisini satırlarda hissedebiliyorsunuz. Müzik kavramları ve şarkı sözleri öykülere dönüşüyor. Öykülerde, sınavlarla ve kurallarla kuşatılmış bir gençliğin test sorularına indirgenmiş bir yaşam karşısında kendi sorularını arayışlarını, düşlerini, kabuslarını ve masallarını bulma çabası dilleniyor. Yazar, on bir öyküde bir hayalperestin hayat ile düşler arasındaki yolculuğunu anlatırken iyi bir öykünün bir öyküsü olması gerektiğini de unutmuyor.
Tarih: 19 Nisan 2008 01:42 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Okulda Yaşananlar
O gün keyfimiz yerindeydi.Sınıfça çok mutluyduk.Çünkü o gün beden eğitimi dersimiz vardı.Her zamanki gibi oyunlar oynanıyor, erkekler maç yapıyor, bazıları da salıncakta sallanıyordu.Ama üzücü haber dersin sonunda belli oldu.Zilin çalmasına beş dakika kala öğretmenimiz bizi sınıfa çıkarttı.Öğretmenimiz,
Çocuklar çok üzgünüm ama tahinim çıktı.Sizden ayrılmak zorundayım.İşte o anda göz yaşlarım tek tek akmaya başladı.Meğer öğretmenimiz biz üzülmeyelim, keyfimiz bozulmasın diye bizden gerçeği saklamış.Neredeyse bütün sınıf ağlıyordu.Öğretmenin gözleri de bizim gibi doldu.Hemen çantasını aldı.Artık konuşacak halde değildi.Çünkü oda bizim kadar üzülmüştü.Öğretmen sınıftan çıkarken birkaç damla yere düşmeye başladı.Öğretmen dışarı çıkarken bizi yalnız bırakmamıştı.Yüreğide bizimle beraber kalmıştı.
Tarih: 19 Nisan 2008 01:39 Ekleyen: Beğenme: 0