-
S E W G İ GÖZÜ KÖR EDER Mİ?
Bilim sevginin gözünün kör olduğunun kanıtıdır. Aşk duygusu beyindeki eleştirel düşünce aktivitesini ikinci plana atıyor. Londuuralı uzmanlar tarafından insanların yakın ilişkiye girdikleri kişilerin karakter üzerinde daha az kafa yordukları tespit edilmiştir. Bu durum sadece aşkta değil anne-çocuk dahil tüm sevgi ilişkilerinde böyle. Beyinde karşı tarafı değerlendirmeye yarayan eleştirel faaliyetler ve olumsuz duygular araya s e v g i girerse bastırılıyor. "Unicvercity College London"da
da yapılan araştırmadada 45 anneye kendi çocuklarının, tanıdığı çocukların ve yetişkin arkadaşlarının fotoğrafl-
arı gösterilmiştirti. Sonuçta anne-çocuk ilişkisinin beyinde romantik ilişkiyle aynı bölgeyi uyardığı görülmüştür.
Tarih: 28 Haziran 2008 00:26 Ekleyen: Beğenme: 0
-
S A T I C I
eN doğrusundan yalanlar satıyorum
Atlatamamışlara dolambaçlı yolları
Yüzü kızaranlara, utanmayı hatırlyanlara
U n u t m ak satıyorum..
eN pa-r-lağı ben de karanlıkların
Gözü kamaşşşşanlara aydınlıktan
Zira birdir= en karanlık da en =aydınlıkta
Körlüktür sonu boşuna aldan-ma.
Şefkat satıyorum en sağlamından
Karda kışta donmayan, ateşte yanmayanından
Ağlarken görünce birilerini açığa çıkmayanından
Gözyaşı satıyorum en gerekli olduğunda kurumayanından�
Gülüşler satıyorum en güçlü kapatanından
Altından gözyaşı, nefret, üzüntü çıkartmayanından
Yanına kahkahlar veriyorum yıkayıp kurutmalısından
İki tane alana sevabından�
Özverilerim var emeklerim var
Sabır isteyen bir az bekleyecek
Daha tamam değil haftaya gelecek
Yerine gamsızlık vereyim
Ömrüne ömür ekleyecek�
Gaddarlıklarım var hiddetlerim var
Hakiki el yapımı, içine dışına uyandan
Sonucundan garanti veriyorum
Kullanınca vicdan azabı yapmayanlarından�
Suçlamalarım var iftiralarım var
Atsan da sağlam kalır ebediyen
Ömürlük abla bunlar kullandıkça kullan
Olmadı haftaya getir ,yenisinden beğen...
Tarih: 28 Haziran 2008 00:18 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(2)
Bir gün pencere kenarındaki hasta fenalaşmış. Diğerine doktor ya da hemşireyi çağırması için yalvarmış. Ama diğeri onu duymazdan gelmiş, hiç oralı olmamış. Pencere kenarındaki hasta kıvrana kıvrana ölmüş. Sabah olduğunda pencere kenarındaki hastayı odadan almışlar. Kapının yanındaki hasta uzun zaman sonra yalnız kalmış.
Birkaç gün sonra odasına gelen hemşireden kendisini pencere kenarındaki yatağa taşımasını istemiş. Hemşire bu isteği yerine getirmiş ama hala dışarıyı göremiyormuş, hemşireden yatağın başını yükseltmesini rica etmiş. İçini büyük bir heyecan kaplamış. Artık uzun zamandır hayalini kurduğu harşıdaki parkı görebilecektir. Başını dışarıya çevirdiğinde hayatının en büyük şokunu yaşamış
.Çünkü pencere parka değil kocaman bir duvara bakıyormuş. Hemşire olayın farkına varmış. Odadan çıkarken ona şöyle demiş:
‘Birkaç gün önce kaybettiğimiz hasta görme özürlüydü, biliyor muydunuz?’
Tarih: 28 Haziran 2008 00:16 Ekleyen: Beğenme: 0
-
kadar akıl tutulması yaşamıyorsun her halde.
Gelelim şimdi neden iki İnternet sayfası ve iki Dergi var ? Bak Demet iki kulağını aç, iyi dinle......
1- Son 5 seneden bu yana Çayyolu Bülteni, Platformu kullanarak ciddi paralar kazandı, Platform masraflarına TEK BİR KURUŞ katkı vermedi. Ben dersler kurslar ile 5 senedir bu Platformu kendi yağıyla kavurdum. Davul benim omuzumda, tokmak başkasının elinde idi yani. Para isteme benden buz gibi soğurum senden misali 58 sayfanın bir tek sayfa gelirini kira katkı payı olarak isteyince, bültenini çekti, aleyhte yazılar yazmaya başladı. Bunun en bariz örneği, Platform olarak Yargıtay Başsavcısını tebrike gittiğimiz konulu haberdir.
Başsavcıya gidelim fikri bizimdi. Randevuyu biz aldık, plaketi biz yaptırdık, otobüsü biz tuttuk, herkesi gidelim diye biz davet ettik, basına biz haber verdik. Bir kere Cumhuriyet Gazetesinin haberine bak, bir kere de Çayyolu Bültenindeki habere bak. Çayyolu Platformu kelimelerinin nasıl silindiğini, haberin kuşa çevrildiğini göreceksin.
Ayrıca Platform Berilya Sitesinden ŞUTLANDI, ÜYELER TAVUK GİBİ TÜNEDİ gibi seviyesiz haberler yaptığı için malum kişi Yönetim Kurulumuzdan ÖZÜR DİLEMEK zorunda kaldı. Biz de kendi dergimizi çıkarmaya bu yüzden kara verdik. Çünki bizim derginin tüm geliri Platforma kalacak, bir tek kişinin şahsi cebine inmeyecek.
12 Nisan ULUSAL EGEMENLİK BULUŞMASI sırasında, bizler gece yarılarına kadar yırtılan afişleri yeniden asarken, organize çalışmaları yaparken, otobüsler kiralayıp Tandoğan Meydanını inletirken, bu VATANSEVER kızımız DEMET nerelerdeydi acaba. ?
Tarih: 28 Haziran 2008 00:15 Ekleyen: Beğenme: 0
-
(1)
Y EŞ İL P AR K
Bir hastane odasında yan yana yataklarda yatmakta olan iki hasta arkadaş olmuşlar. Birisinin yatağı pencerenin, diğerinin kapının yanında. Her iki hasta da uzun süredir hastanede bulunkarından dolayı son derece sıkılmışlar.
Kapının yanında yatmakta olan hastanın durumu biraz daha ağır, yatajktan kalkamayacak durumdai hep bir gün kalkıp gezeceği günlerin hayalini kurarmış. Pencere kenarında hastanın durumu da pek iç açıcı değilmiş ancak o hayat doluymuş.
Bir gün yine sıkılmışken kapının yanındaki hastaya ‘dışarıda ne görüyorsun bana anlat’ demiş. Diğeri de “tabi ki” diyerek anlatmaya başlamış.Karşıda dışarıda kocaman yemyeşil bir park varmış, rengarenk çiçekler, ağaçlar arasında oyun bahçesi varmış.
Çocuklar cıvıl cıvıl oynayıp koşuyorlarmış ,salıncaklarda sekiz çiziyorlarmış. Her gün pencere kenarındaki hasta diğerine anlatıyormuş parkta olanları, diğeri de onları gözünde hayal ederek dinliyormuş. Bir gün kavga eden çocuklar, bir gün dede ile torunu, bir gün salıncakta sallanan sevgililer ve daha ne-ler- ne-ler…
Kapının yanındaki hastada gün geçtikçe kıskançlık başlamış, niye tüm olan biteni, günü, güneşi o görebiliyor da ben göremiyorum diye gün geçtikçe kıskançlık nefrete dönüşmüş.
Tarih: 28 Haziran 2008 00:13 Ekleyen: Beğenme: 0
-
SEVGİLİ DEMET TEKİN,
Aşağıda kustuğun kini satır satır okudum. Biz seninle aile dostuyuz. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var derler, ama sende ne hatır kalmış ne gönül. Yeri gelince abla abla diye beni yere göğe sığdıramıyorsun, böyle bir fırsat bulunca da mal bulmuş mağribi gibi, hiç anlamadan dinlemeden belden aşağı vuruyorsun. Kutsal savunma hakkını da hiçe sayarak, açıp bana bu işin aslı faslı diye sormayı bile akledemiyorsun. Aç kurt gibi gibi saldırıyorsun. Resmen belden aşağı vuruyorsun. Kimin etkisinde olduğun belli. Bana bunu yapmakla kimden ne çıkar beklediğini de anlayamıyorum.
Şayet bana açıp da bir kez sorma zahmetine katlansaydın, işin aslını faslını anlayınca Çayyolundaki yüzlerce kişi gibi sen de ikna olacak ve bana belki teşekkür bile edecektin. Kızım sen kimin davulunu çalıyorsun ?. Rüzgar kayadan ne götürür ?Bu olayın basit bir MATBAA hatasından ibaret olduğunu sende KURT gibi biliyorsun. Buna rağmen boylesine acımasız saldırman, bana hiç sormaman senin ard niyetli, kötü niyetli olduğunu gösterir.
Bak Demet, bu işin aslını ben sana anlatayım da öğrenmek, anlamak zahmetine katlan biraz.
Google TÜRKİYE resmi görsel sayfasına gir. Orada Avrupa Birliği diye ara. Karşına binlerce kibrit kutusu büyüklüğünde resim ve harita çıkar. O senin bölücülük diye nitelediğin noktayı MİKROSKOPLA dahi göremezsin. Bu da tamamen bir grafiker ve tasarımcı, yani matbaa hatasıdır. Bunu senin çapında birisi mutlaka bilir, anlar. Ama sen kötü niyetlisin anlamazdan geliyorsun.
Aynı hatanın çok daha büyüğünü 4 Nisan günü anlı şanlı Hürriyet gazetesi de yaptı, Türkiye
Tarih: 28 Haziran 2008 00:11 Ekleyen: Beğenme: 0
-
SEVGİLİ DEMET TEKİN,
Aşağıda kustuğun kini satır satır okudum. Biz seninle aile dostuyuz. Bir kahvenin kırk yıl hatırı var derler, ama sende ne hatır kalmış ne gönül. Yeri gelince abla abla diye beni yere göğe sığdıramıyorsun, böyle bir fırsat bulunca da mal bulmuş mağribi gibi, hiç anlamadan dinlemeden belden aşağı vuruyorsun. Kutsal savunma hakkını da hiçe sayarak, açıp bana bu işin aslı faslı diye sormayı bile akledemiyorsun. Aç kurt gibi gibi saldırıyorsun. Resmen belden aşağı vuruyorsun. Kimin etkisinde olduğun belli. Bana bunu yapmakla kimden ne çıkar beklediğini de anlayamıyorum.
Şayet bana açıp da bir kez sorma zahmetine katlansaydın, işin aslını faslını anlayınca Çayyolundaki yüzlerce kişi gibi sen de ikna olacak ve bana belki teşekkür bile edecektin. Kızım sen kimin davulunu çalıyorsun ?. Rüzgar kayadan ne götürür ?Bu olayın basit bir MATBAA hatasından ibaret olduğunu sende KURT gibi biliyorsun. Buna rağmen boylesine acımasız saldırman, bana hiç sormaman senin ard niyetli, kötü niyetli olduğunu gösterir.
Bak Demet, bu işin aslını ben sana anlatayım da öğrenmek, anlamak zahmetine katlan biraz.
Google TÜRKİYE resmi görsel sayfasına gir. Orada Avrupa Birliği diye ara. Karşına binlerce kibrit kutusu büyüklüğünde resim ve harita çıkar. O senin bölücülük diye nitelediğin noktayı MİKROSKOPLA dahi göremezsin. Bu da tamamen bir grafiker ve tasarımcı, yani matbaa hatasıdır. Bunu senin çapında birisi mutlaka bilir, anlar. Ama sen kötü niyetli olduğun için anlamazdan geliyorsun.
Devamı >>>>>
Tarih: 28 Haziran 2008 00:09 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Aynı hatanın çok daha büyüğünü 4 Nisan günü anlı şanlı Hürriyet gazetesi de yaptı, Türkiye'nin Ankaradan sonrasını Kürdistan diye gösteren CD dağıttı yüzbinlerce halka. Ne oldu hiç bir Allahın kulu Hürriyet gazetesini senin gibi bölücülükle suçladımı ? Hayır çünkü AKIL var İZAN var, Hürriyetin bölücü olmadığını birazcık aklı izanı olan herkes çok iyi bilir. Sadece ortada hukuki tabiri ile SEHVEN yapılmış MADDİ bir hata vardır. Ard niyet, kötü niyet, KASIT yoktur. Hukukta suçun ağır bir suç teşkil edebilmesi için de KASIT unsuru var mı yok mu, hakim ona bakar.
Bak Demet, bu bir maddi hatadır. Sehven yapılmıştır. Bana bölücü demeden önce, benim bir asker kızı ve diplomat eşi olarak yurtdışında bu çevrelerde nasıl mücadele ettiğim konusunu DEVLET ARŞİVLERİNDE bulabilirsin. Beni bölücülükle suçlamadan önce Dergimizin başlığındaki şanlı bayraklarımızın sayısına, Atatürk Anıtımıza, 5 inci sayfadaki yayın ilkelerimiz bölümünde " Ülkenin milletiyle bölünmez bütünlüğüne, Atatürk ilke ve devrimlerine, Laik ve demokratik Cumhuriyet ilkelerine sonuna kadar bağlı kalacağımıza..." yemin ettiğimizi görebilseydin bunları yazmazdın. Dergiyi okumadan, kulaktan dolma dedikodularla, bana saldırman gerçekten şaşırtıcı. Üstelik
aramızda kaç tane emekli general olduğunu bilmiyormusun ??????
Sana şınu da hemen belirteyim. Matbaada böyle bir hata yapıldığını anlar anlamaz derhal dağıtılan Dergileri toplayıp, yanlışlık yapılan sayfayı yeniden bastırıp dağıttığımızı, hemen Basın Savcısına gidip durumu anlattığımızı, gelecek sayıda bir DÜZELTME ve ÖZÜR yayınlayacağımızı her halde
Tarih: 28 Haziran 2008 00:09 Ekleyen: Beğenme: 0
-
K eç i ö r e n
Kuyubaşı M. GÖKÇEK Parkı
Keçiörenden; çift asfalt ta otururken annemin konken
arkataşları sebebiyle 2008 yılın da çayyoluna taşınmıştık.
b..şehir B. SAy.bŞK. Sn. M. Gökçekin keçiörene kazandırdığı eserler nedeniyle çekirge sokaktan eski kom-
ŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞŞusu
MİNE Kırıkkanatla cıvık M.Alinin arz ve tekliflerine dayanamayarak ve göğüs geremeyerek şuse-kuyubaşına "melih gökçek perkı "adını verdiği çayyolu sakinelerince pek bilinebileceği bilinmediğinden önce bunu hatırlatır,
ve de sonuç olar-ak çayyoluna hiç değilse seçimlerin nazlı hatırına yapacağı bölgemizdeki bır hizmete sayın baş. isminin törenle verilmesini hiç değrse bu sefer TİP Lİ arkadaşların panayırda olduğu gibi kendisini yuhalamamasının ayhıca çayyolu metrosuna başkanın ismine kiraya verilirse cayyolu metrosunun erken biteceğinin bilinmesi hususnda polemiklerin kulislerde cirit anlatıldığı doğru mu merak ediliyyoy açıklama bekliyoruz ve baskanımızın heran yanında yer alamadığımızı bildiririz.
Tarih: 28 Haziran 2008 00:01 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Pragmatizm:
"Yıllarca okula gitmek zorunlu değil. Tam tersi, kendini yetiştirmiş biri mükemmel bir girişimci olabilir. Einstein nedemiş? ’Herşeyi bilmenize rağmen hiçbir şey işlemezse, buna teo-r-i derler. Herşey tıkır tıkır işler ama nasıl işlediğini bilmezseniz, buna p-r-atik derler " D "-
memiş..
Tarih: 26 Haziran 2008 10:51 Ekleyen: Beğenme: 0