Basit Forum


Tüm Mesajlar Görüntüleniyor › Ziyaretçi Defteri

Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!

Ziyaretçi Defteri Arşivi

Ara

  • 3
    Karmaşanın tam göbeğine hiç çekinmeden atlamaktır. Gözünü kırpmadan rezil olmaktır. Rezil olmak mı?... rezil olmak ve bunun tadını çıkarmak, doyasıya özgürlüklerin “Nirvanası”dır. Utanmak ise cehennemlerin en kötüsü. “Tanrı utandırır; ben ise rezil ederim sizleri,” diye fısıldadı Şeytan. “Sözde iyiliğe davet eden Tanrı’nın kötü cezalarından biri değildir benimkisi; kendinizi keyifle yaşamanız için bir fırsattır sadece; iyi bir fırsat.
    Üstelik kötülük iyilikten her zaman daha dürüsttür. Kötülüğün doğasıdır dürüstlük. Kimse mahsusçuktan kötülük yapmaz. İşe bu yüzden bütün günahlarımız masumdur. Sevaplarımız ise …..
    ”insanları iyi ki sadece yaptıkları ve yazdıkları ile yargılıyorsunuz” dedi şeytan. “ benim gibi içlerinden geçirdikleri ile yargılasaydınız mother theresa’yı bile alenen kurşuna dizerdiniz”
    Günahlarınız tanrının önyargısıdır sadece.
    Sevaplarınız ise cehaleti.
    İçinizden geçenleri gerçekten bilse, ne ödüllendirirdi sizi bu kadar cömertçe ne de cezalandırırdı doğrusu bu kadar acımasızca.
    Üstelik dünyada kötüler ve iyiler de yoktur. Dürüstler ve yalancılar,sözünü tutmayanla vardır. Ve dürüst bir Kötü, İyi’ye, sahte bir İyi’den çok daha yakındır. “Ben istedim, ben yaptım. Kimseyi suçlamıyorum. Bedelini de ödüyorum,” adam her ne yaptı ise iyi yapmıştır.
    Böyle dillendi işte yürek karıştıran.
    L a k i n  T A NR I  en  çok kimleri sever  biliyor m usunuz ?
    Ya kendisine ta m inananları ya da hiç inanmayanları !
    Ç ü n k  ü; O  bize şa h da m a ri mi zd an b i le yakındır.


    K  a y  n a  k ;
    Şeytanın Fısıldadıkları
    EMRE  YILMAZ
    13. !!!!  b a s ı m Angora,
    Tarih: 03 Temmuz 2008 01:10 Ekleyen:
  • 2
    Belki de Tanrı’ya inanıyoruz. Çünkü Şeytan’ı çok iyi biliyoruz. Belki de bu yüzden Tanrı’nın meleği olmaya devam ediyoruz. Kim bilir belki de…. Kim bilir belki de… şeytan, Tanrı’nın bilinçaltlarından başka bir şey değildir.
    “içgüdülerimiz olmasa kimse kötü; çıkarlarımız olmasa kimse iyi olmazdı,” diye fısıldadı Şeytan. Ve ekledi: “Üstelik iyiler can sıkarlar!”
    İyiliğin faydaları vardır doğrusu. Kötülüğün ise büyüsü…
    Çıkar ve Yarar. Kar ve Kazanç. Rahat, Huzur ve Düzen. Bunlar değerlerin en bayağılarıdır…. Haz ve heyecan ise soyluları.
    Bir işe yarayanlar sonunda hep can sıkarlar. İşe yaramaz serserilerdir! bizleri büyüleyerek baştan çıkaranlar…
    Cennet ve cehennem adlı  2  filmden birini seçmek zorunda kalsanız hangisini seçerdiniz? Yaşamak için cenneti seçeriz ve sonunda hep canınız sıkılır mutluluktan. Seyretmek için ise ya tutuşup yada  tutuştşrup  cehennemi, işte sanatın özü budur.
    Sanatçı cehennemden, yani doğayı var eden büyük karmaşadan haberler getirir. Cennet ise sığındığımız ve sonunda hep canımızı sıkacak büyük bir huzurdan başka bir şey değildir.
    İşte bu yüzden Tanrı, hiçbir zaman sanatı içine sindiremedi. Kutsal kitaplar sanattan ve sanatçıdan en az söz eden kitaplardır. Çünkü …. Sanat, Şeytan’ın en kurnaz isyanıdır.
    “İtaat etmiyorum”, dedi Şeytan. Baş eğmeyeceğim. Hayatın da sanatın da özü budur. Yaşatmak ve yaratmak, başkaldırmaktır. Dikilimektir. Günah işlemektir. Suç işlemektir. Ayıplanmaktır.
    Tarih: 03 Temmuz 2008 01:10 Ekleyen:
  • 1
    Tanrıya inanırız, şeytanı ise biliriz.
    Bir tanrı en çok kendine inananlara değil kendine inanmayanlara muhtaçtır! Onlar olmasa kendini tarif bile edemez. İşte bu yüzden aklı başında her tanrı önce kendine inanmayanları yaratır. Ve işte bu yüzden yeryüzünde bu kadar çok din ve her dinin bu kadar çok k a f i r i  vardır.
    Tanrının kitapları , melekleri ve peygamberleri var. Günahları ve sevapları var. Cenneti ve cehennemi , ahret günleri ve hesap defterleri var.
    Peki şeytanın nesi var?
    İçgüdülerimiz ve ortak çıkarlarımızdan başka hiçbirşeyi. İşte bu yüzden tanrı mümin arar.
    Şeytan ise ortak. Ve işte bu yüzden binlerce yıldır şeytan hep kazanıyor.
    Çünkü…..
    Çünkü hep kazandırıyor.
    Üstelik onunla yapılan bütün işlerde kazancımız peşin ödenir. Hemen burada buracıkta nakden ve defaten, bir kerede.
    Tarih: 03 Temmuz 2008 01:10 Ekleyen:
  • (2) 



    Ç   I  Ğ

    Ormanlarımızı kendi geleceğini dile düşünemeden  kendi  malı gibi tutuştura
    Kibritçi Kız'ın gerçek hikayesi, masalların diğer yüzlerini açıklamaya devam edeceğiz...... 

    Kara kış bir anda kapıya dayanmış
    , hatta içeri bile girmişti. Kırık dökük kulübenin ağaç kütüklerden yapılmış duvarlardaki ara boşluklarından esen rüzgar, anlamsız notaların senfonisini çalıyordu. Yaz sıcağının kuruttuğu ve son bahar yağmurlarının alıp götürdüğü çamur dolguları yeniden yapmaya fırsat olmamıştı. Taş şömineden gelen sıcaklık ancak kendini ısıtabiliyordu. Yağan kar, toplamaya fırsat bulamadığı ağaç kütükleri ıslatmış, kuru odun stoğu bittiği için kulübenin kapısını yakmak zorunda kalmıştı. Hesapta olmayan hava şartları iki günlük yiyeceğinin hızla tükenmesi sonrası onu açlık sınırına kadar getirmişti. “Ha bugün, ha yarın bu kar durur” diye düşünmüş ama tipinin şiddeti gittikçe artmıştı. Yanındaki komando bıçağı ile birkaç avl
    anma girişiminde bulunduysa da eli hep boş dönmüştü. Göz gözü görmez halde yağan kar bir günlük mesafedeki kasabaya ulaşmasına engel oluyordu. Arabasını kar altından çıkarmayı aklına bile getirmedi. Geceleri kurt ve ayıların saldırısından korunacak ateşi yakacak odunu bile kalmamıştı. Battaniyesine sarılıp sönmekte olan şöminedeki ateşe baktı. Elleri neredeyse ateşin içinde olmasına rağmen parmak uçlarını hissetmiyordu. Sadece erittiği kar suyunu içtiği ikinci günün sonunda bir karar verme aşamasına gelmişti. Ya kulübede ölüm ya da kasabaya ulaşma çabası.

    Oysa kafa dinlemeye bir geceliğine gelmişti buraya. Derin bir uçurumun kena
    Tarih: 02 Temmuz 2008 16:00 Ekleyen:
  • iş ama lapa lapa yağan karda bir değişiklik olmamıştı. Uzaklardan nefes nefese koşuşan üç beş kutrun sesi geliyor ulumalar yaklaşıyordu. Aşağılara doğru tekrar son gücüyle koşmaya başladığında uzaklarda, kasabanın ilk ışıkları görülebiliyordu, tükenmekte olan gücü ve morali yerine gelmişti. İlk sokak lambasının
    altına geldiğinde takipteki kurtlar bir başka avın peşine düşmek üzere geride kaldılar. Kar durmuş ama dondurucu ayaz giderek artmıştı. Islak elbiseleri hareketlerini güçleştirse de derin uykudaki kasabada bir kuytu köşe bulma ümidiyle ilerlemeye başladı. Dar bir sokağın köşesini döndüğünde ileride küçük bir alevin titrek sıcaklığını gördü. Alevler düzensiz aralıklarla yanıp yanıp sönüyordu. Yaklaştığında küçük bir kızın köhnemiş bir evin girişinde kutusundan çıkarttığı kibritleri bir










    -bir yakarak ısınmaya çalıştığını gördü. Kızın yanında naylon torba içinde kutularca kibrit vardı. Hiç düşünmeden eğildi ve kızın şaşkın bakışları arasında torbayı kapıp koşmaya başladı. Kız arkasından “babam kızacak bana” diye ağlıyordu. “en fazla sıkı bir dayak yer” diye düşündü. Birkaç sokak sonra iyice uzaklaştığından emin
    olduğu bir merdiven altına büzüşerek oturdu. Battaniyeyi başının üzerinden aşırarak kendine geçici bir barınak oluşturdu. Kibritleri aynı kibritçi kız gibi teker teker yakarak ısınmaya çalıştı. Gün doğarken açık bir Nb.sabahçı kahvesi aramak için yola koyuldu. Sevinçt-en içi içine sığmıyordu, başarmış hayatta kalabilmişti
    Tarih: 02 Temmuz 2008 15:59 Ekleyen:
  • narına yaslanmış kulübenin verndasından yemyeşil çam ormanının dinlendirici güzelliğine bakacak, son zamanlarda pek de kaliteli yaşadığını düşünmediği hayatını gözden geçirecekti. Şimdiyse üç beş gün önceki haline dönebilmek için neler vermezdi. Sonunda tüm cesaretini toplayıp kulübeden ayrılmaya karar verdi. Yönünü iyi kötü tahmin edebiliyordu. Son sıcak kar sularını evdeki poşetlerin içine koyarak ceplerine yerleştirdi. Daha fazla gecikmek istemiyordu. Hiç olmazsa hava kararmadan yolu yarılamalıydı, sonrası ise Allah kerim. Tek güvencesi olan komando bıçağını şöyle bir yokladı, ayı için bir şey yapamayabilirdi ama kurtlarla sonuna kadar mücadele edebileceğini düşünüyordu.

    Adımını kulübeden dışarı attığında buzlu kar tanelerinin küçük birer kamçı gibi vurduğu yüzü acıyla buruştu. Hızla orman içine, yola benzer benzemez bir patikaya doğru yöneldi. Kah düşüp kah yuvarlanıp ilerlemeye çalışıyor, uyuşan ayak parmaklarını kıpırdatıp donmaması için çabalıyordu. Bilinmezlik beyazında takip edebildiği hiçbir şey yoktu, son adımından sonra artık aşağı doğru tost oparlak yuvarlanır olmuştu, “bir çığ yaratırsam kasabaya girişim muhteşem olur” diye düşünürken gülümsedi. Espri yeteneğini kaybetmemiş olduğunu görünce biraz morali düzelmişti. Cebine koyduğu poşetler patlamış, ıslak giysileri havanın soğuğu ve rüzgarın şiddetiyle vücudunu sanki cen dereye almıştı. Yola çıkalı üç saati bulduğunda hava kararmaya başladı. Bir an için durup ormanı dinledi. Uzaktan gelen kurt ulumaları yol arkadaşlarının yakında geleceğinin habercisiydi. Ormanın içlerine girdikçe, rüzgar hız kesm
    Tarih: 02 Temmuz 2008 15:59 Ekleyen:
  • (1)
              k i r  BİT  çi   k ı  z

    Büyüklere masallar 2, Kibritçi KızP
    isikoloji , kadın , kişisel gelişim ve insan ilişkileri gibi hepimizin hayatına etki eden konularda bilgi veren site., Kibritçi  Kız'ın  g  e r ç +  ek - hikayesi, ...
    www.hatunca.net/content/view/1833/120/ - 32k - Önbellek - Benzer sayfalar



    msn de yazmak atıp tutmak kolay.Fakat hoşgörgü gibibi laflar bu aralar pekfazla gaçmeye başladı b ardabakıyorum.Birilerineyi anladiysan n e  y i  anlatmayaa çalışıyo  albuuki...Ben kirbitçi kızafazlada yöklenilmemesi taraftarıym..Çünkübirinden duyduğumgöre dermişki  alirıza ormanının  tapela
    sı KAMUSEN okmanı olarak dehhhiştirildiğinde  çayyolsakinleri nerdeydi dermiş.ve bunu kendine dayan-ak yaparak  k?unut-2 de  ki Atatürk ormanında çıkarılan yangınları n benden bilinmesi yersiz  bir durum dermiş,,,
    Ya  evvelle ya EZEL nE  demiş ,unutulmuşşşları sen ararsın demiş ,bilmediğimi bilmiyohdum yetindim MEMMİŞ.
    deme memeiş.Ben kendimi sevmekte geç kaldım demiş.Bunların hiç birisine senden başşşka!!!KA HİÇ BİrBİRİNİNE BOYUN EYDİRME DEMİŞ.
    Tarih: 02 Temmuz 2008 15:59 Ekleyen:
  • Aşağıda yazılanları okudum. Çayyolu Platformu dergisinde Selahattin Tezel imzalı yazıda Türkiye'nin bir bölümünün Kürdistan olarak gösterildiği belirtilen bir harita var ortada. Bunun da hatayla yapıldığı ifade edilmiş. Genci, yaşlısı da ilginç bir şekilde müthiş hoşgörülü yaklaşmaya çalışıyor! Diyelim o hata da, bu ılımlı islam konusunda hiçbir açıklama göremedim. O da mı hata ile yazılmış? Ya da şu ülkelerin birbirine düşüp, Türkiye'nin ellerini oğuşturması meselesi?? Bu sessizlik Çayyolu Platformu'nun ılımlı islamı ülkemiz için uygun bir kıyafet olarak gördüğünü mü gösteriyor? Eğer öyle ise, dernekler bir araya gelmeli ve bu durumu acilen değerlendirmelidir. Derneklerin, bir zamanlar ülkenin en etkili STK'larından biri olarak gösterilen Platform'dan ayrılması yerine, bu düşünce sahiplerinin Platform'dan el çektirilmesi gerekmez mi? Yazık değil mi bu kadar emeğe? Truva atlarını sok platforma, ılımlı islam desin, Türkiye'yi Kürdistan ile bölsün, olan Platform'a olsun! Olmamalı böyle bir şey. Hoşgörülü Çayyolu sakinlerinin! dediği gibi şimdi birlik zamanı. Platform kurtarılmalıdır. Bunun nasıl olacağına ise, Platform çatısında yer alan derneklerin değerli yöneticileri karar vermelidir.

    Saygılarımla
    Tarih: 02 Temmuz 2008 15:56 Ekleyen:
  • 4-5 Yıl öncesine kadar Yaşamkent adında bir mahalle yoktu ve böylesine gelişmemişti.

    Yenimahalle Belediyesi Semt Birimi Danışma Kurulu’nda Yenikent olan mahalle’nin adı Yaşamkent olarak değiştirildiğinde sadece 300 hanelik bir köy niteliğindeydi. Muhtarı Ayla Özsüer’in işleri de son derece rahattı. Ne zaman ki, buradaki yoğunluklar arttı, Yaşamkent genişlemeye başladı.

    Geçenlerde yıl sonu okul şenliklerinden birinde Avni Akyol İlköğretim Müdürü ile Konutkent İlköğretim Müdürü’nü tartışırken gördük. İkisi de okullarının kapasitesinin dolduğundan yakınıyordu. Oysa Yaşamkent’teki öğrenciler bu iki okuldan birine gitmek zorundaydılar. Konutkent İlköğretim Okulu Müdürü Ali Bey, arsalarının ikinci bir binaya elverişli olduğunu, buraya sekiz sınıflı bir binanın yapılabileceğini, böylelikle de doğan sıkıntının bu yıl için önlenebileceğini söylüyordu. Ama gelecek yıl mutlaka Yaşamkent’e bir ilköğretim, hatta bir lisenin yapılması gerekiyor.

    Bu neyi gösteriyor?
    Çayyolu’ndaki gelişime yönetimin ayak uyduramadığını...

    Yaşamkent’e bir sağlık ocağı, bir ilköğretim okulu, bir de lise yapılması gerekiyor.

    Siz onu bırakın, bir su deposu yapılması artık kaçınılmaz. Çünkü bazı siteler, tankerlerle sitelerinin depolarına su alıyorlar. Çünkü henüz altyapıları tamam bile değil...
    Tarih: 02 Temmuz 2008 15:53 Ekleyen: fevziince
  • herkese iyi günler diliyorum.

    ben bugüne kadar bütün yazıları okudum, inceledim. konuyuda sizler kadar iyi biliyorum. aklıma gelen birkaç şey var. ben daha burdakilere oranla genç sayılırım. ve bizlerin bir arada olması ve  birbirmize destek olmamız  gerekirken. yada akp nin yaptığı gibi kol kırılır,yen içinde kalır düşüncesi ile hareket ettiği gibi etmesi gerekirken , neden her fırsatta birbirimizi ezmek  ve üste cıkmak için çaba harcıyoruz.

    durum acıklanmış neden belirtilmiş. Sn İlhan Tezel  savcılığa  durumu aktarmış , hata karşısında banane deyip sırtını dönmemiş. ve elinden geleni yapmış. iyi niyeti anlamak varken neden hep art niyetliyiz?

    aklıma şunlar geliyor çayyolu gerek siyaset gerekse sivil toplum kuruluşları açısında güzel bir zıplama tahtası niteliğindedir. acaba bu özellik kullanılmak mı isteniyor.

    burda yapılan her tartışma her laf atmalar biz aynı görüşte olanları birbirinden uzaklaştırıyor. FARKINDA değilmisiniz bizler bu halde oldukça karşı tarafta daha güçleniyor. sizler bu ülkenin ATATÜRK ten miras kaldığını unutmuş, biraz öne çkanı alta alalım ezelim mantığındasınız. Ülke elden gidiyor .FARKINDAMISINIZ ? eğer bir sorun varsa , kişisel yada genel gelin platformda konuşalım ve bu sorunlar çözülsün. VE ÇÖZÜLDÜĞÜ YERDE KALSIN.

    biz gençler sizleri örnek almıyoruz bunu bilin. bizler bu ülke için dedikodu yapmak yerine bişiler üretmek çabasındayız. bence bu hale gelmeden önce sizler biz gençleri örnek almaya çalışın. bizlerin birlik beraberliği sizlere ilham verirmi bilmiyorum ama bu nedendir ki bizleri başarılı kılmakta
    Tarih: 01 Temmuz 2008 22:42 Ekleyen: HAYDARSAYILIR
Lütfen Giriş Yap veya Kayıt Ol!