aylar gectı uzerınden ama henuz yenı GÜYA güvenlik şirkeri olan Emka ıle ılgılı kılını kıpırdatan olmadı . Yıllardır verdıgı tum hızmetlerle bızı mutlu eden ve huzurlu hıssettıren KONAS a cok buyuk haksızlık yapıldı guvenlık ve bakımdan bı haber olan bı fırmanın bu ozel sıteye bır anda gırebılmesıne ınanamıyorum
eger farkındaysanız sımdıden hersey degısmeye basladı be bakım var nede guvenlık
bu kadar yogun ınsanın yasadıgı sıtede yapılan ıhalede sart olarak neden bu ısle ılgılı tecrube aranmaz bunu aklım almıyor
her onune gelen kursun fırma gırsın ıhaleye lutfen bu konuda duyarlı olup elımızden gelenı yapmaya calısalım
Tarih: 03 Ekim 2009 18:42 Ekleyen: Beğenme: 0
... şu kadar yıılık öğetmemim .Çayyolu'na tayin edilince sandım ki teneffüslerde içtiğimiz çayların bardakları iyice yıkanıp bol su ile durulanacak....
Nerdeeeeeee !
Bu sebeble buralarda ikamet eden büyüklerimiz bu sayfaları okurlarsa, okullarımıza sadece bardak yıkayan bulaşık makinaları alınması için ödenek çıkarmalarını ...
Eğer biz temizlik ve hijyen kurallarını bildiğimiz halde
görmezden gelirsek öğremcilerimize temizlik notlarını nasıl verebiliriz değil mi !!!?
Tarih: 03 Ekim 2009 18:41 Ekleyen: Beğenme: 0
-BÜYÜK ÖDÜL, BÜYÜK ANKARA'YA
Ankara Büyükşehir Belediyesi, örnek olan kentsel, çevresel, kültürel, sosyal ve uluslararası düzeyde gerçekleştirdiği çalışmalarla Avrupa Konseyi tarafından bu kez de Avrupa'nın en büyük ödülü olarak gösterilen Avrupa Ödülü'ne layık görüldü. Büyükşehir Belediyesi bu ödülü ayrıca, dünya barışına, kardeşliğine ve işbirliğine katkı sağlamak amacıyla düzenlediği çok önemli konferanslar, seminerler, sempozyumlar ve kardeş şehir günleri organizasyonları gibi kriterler de göz önünde bulundurularak almaya hak kazandı.
En az 5 yıllık bir performans değerlendirmesi sonrasında verilen Büyük Avrupa Ödülü'ne Ankara Büyükşehir Belediyesi, son yıllarda şehircilik alanında yapmış olduğu büyük atılımlarla Avrupa Ödülü'nün en büyük adayı olmuştu.
Avrupa'nın verdiği ödüllerin en büyüğü, sonuncusu ve en önemli aşaması olarak kabul edilen ve Avrupa Konseyi tarafından verilen ‘Avrupa Ödülü'nü kazanan Büyükşehir Belediyesi, kazandığı ödülüne ise 10 Ekim tarihinde Ankara'da düzenlenecek törenle kavuşacak
Tarih: 03 Ekim 2009 18:41 Ekleyen: ONURKAYMAK Beğenme: 0
ÇAYYOLU KONUŞUYOR ...
xxx Rumuzlu kişi bilerek yada bilmeyerek bir tesbitte bulunmuş .Eğer gordionun yansıyan görüntülerinde söz sahibi sayın Melih Gökçek bey olsaydı
bu binanın üçte ikisi havuz ve fıskiye olurdu hatırlatmak isteririm yayınlarsanız !
Saygılarımla ...
Tarih: 03 Ekim 2009 18:35 Ekleyen: Beğenme: 0
ANKAmall Alışveriş Merkezinde sizi su sesleri karşılıyor. Gordiyom AVM merkezi ASKİ nin arsasına yapılmasına karşın çarşının içinde ve dışında küçük bir havuz bile yapılmamış .Her taraf alabildiğine beton
Tarih: 01 Ekim 2009 23:17 Ekleyen: Beğenme: 0
Suçlu Ayağa Kalk!..
Kendi ellerimizde yıktık her şeyi… Kendi ellerimizle yok ettik o güzelim doğayı…
Aydınlanma Devrimi’ni boğazlayan da bizdik, laikliğin altını oyanları izleyen de.
Önce Köy Enstitüleri’ni kapattık… İmam hatipleri açtık.
Kız çocuklarımızı okula göndermedik, tarlada ırgat olarak çalıştırdık, 15’inde everdik.
Çocuklarımızı okul yerine Kuran kurslarına gönderdik!
Bir oy uğruna tarikat şeyhlerine teslim ettik güzel yurdumuzu…
Ormanları yağmayan da bizdik yakan da. Akarsularımızı, göllerimizi, denizlerimizi kirleten de.
Üç bir yanımız denizlerle çevriliydi…
Ne deniz ne de demiryolu taşımacığına önem verdik.
Bir zamanlar “demiryolculuğuna önem verilsin” diyenlere, “Komünistler Moskova’ya” diye saldırdık.
Çarpık kentleşmede dünyada birinciydik; tıpkı talanda, soygunda, rüşvette olduğu gibi.
17 Ağustos 1999 depremi öldürmedi binlerce insanımızı…
Çürük binalardı katilleri.
O yapıları dikenlerden hesap sormadık…
Zehirli mantarı, öleceğini bile bile yedi o yoksul insanımız…
Bir aileden yedi kişi öldü, kurtulan baba tele-vizyon ekranlarında konuştu:
“Allah verdi, Allah aldı!”
Hiç utanmadık, yüzümüz kızarmadı.
17 Ağustos depreminde de bir cinci hoca ahkâm kesmişti, unuttunuz mu yoksa:
“Kadınlar soyundukça Allah daha çok ceza verecek bize!”
Cinci hocanın yüzüne tükürmedik!
Çin’den plastik palmiyeler ithal ettik kentlerimizi güzelleştirmek için…
Kentlerimiz iyice çirkinleşti, ele güne rezil olduk.
Dere yataklarına kaçak binalar yaptık, seçimler öncesi tapusunu aldık.
Bir yağmur yağdı, binalar çöktü, insanlarımız öldü.
Ağladık!
Hiçbir zaman eleştirmedik kendimizi, “biz bu çağda ne yapıyoruz” diye…
Belediye başkanlarından hesap sormadık!
Devrimciydik, sosyalisttik, yurtseverdik… Bir gecede dönüp liboş olduk, din bezirgânlarıyla kol kola girip “sıkmabaşa özgürlük” dedik.
En hızlı Atatürkçü olduğumuz yıllardı!
Atatürk devrimlerini “inkılap” yapan, bizleri “Atatürkçülük” adına işkencelerden geçirip zindanlarda süründürenlerden hesap sormadık, soramadık!
Kaba milliyetçiliği ulusalcılık sanıp MHP’ye oy verdik, AKP’yi iktidar yapmamak için…
Akıllanmadık!
Aydınlarımızı, yazarlarımızı, gazetecilerimizi, bu ülkenin aydınlık insanlarını çetelerle aynı torbaya koyup darbe yandaşlarıyla yargılamalarına göz yumduk.
Korkumuzdan sesimizi çıkaramadık!
Eğitimin dincileştirilmesini görmedik!
Laikliğin altı oyulurken gözlerimizi yumduk!
Güneydoğu gerçeğini kavrayamadık, toprak reformu yapmadık, aşiret düzenini yıkmadık.
Kürt kökenli yurttaşlarımıza ne anadillerini konuşturduk ne de Türkçe öğrettik.
Yıllarca dağa çıkan gençlere “bir avuç eşkıya” dedik, onların neden dağa çıktıklarını bir türlü sorgulamak istemedik.
PKK’ye karşı Hizbullah’ı örgütleyip Batman yakınlarında askeri birlikte eğittik.
Her şehit cenazesinde gözyaşlarına boğulurken haykırdık:
“Şehitler ölmez vatan bölünmez.”
Kan gölünden beslenenleri sorgulamadık… Faili meçhul cinayetleri aydınlatmadık.
Yakılan ormanları, boşaltılan köyleri unuttuk!
Sevgimizi çoğaltmadık!
Kızdık, öfkelendik, kaba ve kör milliyetçiliğin “Ya sev ya terk et” sloganını yineleyip duran faşistleri Atatürkçü sanıp omuzlarımızda taşıdık.
Yaşamın bin bir rengini yakalamak geçmedi hiç içimizden.
Örgütlü toplum olmaktan korktuk!
Sevgiyi, aşkı, barışı, kardeşliği öğrenemedik.
Sinema, tiyatro salonlarını değil, kahveleri doldurduk… “Kurtlar Vadisi” izleyerek kendimize geldik.
Batman’da kız çocukları intihar ederken psikolog değil, imam gönderdik.
Okul yerine cami açtık, çocuklarımızı tarikat yurtlarına “sudan ucuz” diye yerleştirdik.
Kadınlarımızı, kızlarımızı kapattık!
Şimdi oturmuş düşünüyoruz:
“Türkiye İran mı olur, yoksa Malezya mı?”
Daha ne olsun ki!
Tarih: 01 Ekim 2009 13:04 Ekleyen: Beğenme: 0
meraklanman ondan... 3'ün 1'i oluyor halbuki.
Kaçınılmaz.
Ve, elbette çok onur verici 3'üncü sayfa bayrağını devralmam...
Başta Ertuğrul Özkök, "Orası senin" diyen Hürriyet Ailesi'ne teşekkür ederim. Bekir Ağabey kadar güzel hayvan sevgisi yazamam ama, "sıradan insanların bekçi köpeği" olmak için elimden geleni yapacağım.
Hadi şimdi dağılın artık.
Duygulandım biraz.
Yılmaz Özdil
İzmir ' in Kavakları
Tarih: 01 Ekim 2009 00:39 Ekleyen: Beğenme: 0
Bekir Coşkun'un Hğrriyet'ten ayrılarak Habertürk'e geçmesi nedeniyle boş kalan sütunun yeni sahibi oy birliğiyle Yılmaz Özdil oldu. İşte Özdil'in ilk yorumu.
3'ün 1'i...
Çetin Altan
Oktay Ekşi
Rauf Tamer
Bekir Coşkun yazdı o köşede.
Aydın Bey'e sordum...
Oybirliğiyle karar verdik.
Vuslat Hanım dedi ki filan.
Alt tarafı iki satır yazı yazacağız...
Strese sokmayın insanı be kardeşim!
Hadi bismillah...
*
İşsiz baba kendini astı.
İcra geldi, canına kıydı.
12 yaşında hapçı...
Böbreğini sattı.
İstanbul'da bir anne, bakamadığı zihinsel özürlü evladını vurdu, sonra kendini vurdu. Üniversitesi öğrencisi kızın, babasının borçlarını ödeyebilmek için fuhuş yaptığı ortaya çıktı. Oğlunu dershaneye gönderemeyen baba, PTT soymaya kalktı. Çocuk Esirgeme'den kaçan kız çocuğu, bez bebek çalarken yakalandı. Kredi borcunu ödeyemeyen çiftçi, hapse girdi. Töreden kaçan iki sevgili, el ele ölüme atladı. Öldürülen taksiciden 4 lira çıktı.
3'üncü sayfa haberleri bunlar.
1'inci sayfalar sonuçları yazıyor.
3'üncü sayfa sebepleri.
Çetin Altan, Oktay Ekşi, Rauf Tamer ve Bekir Coşkun'u 3'üncü sayfada buluşturan, sanırım buydu aslında... "Perşembenin gelişi"ni yazan kalemler onlar... Testi kırıldıktan sonra akıl vermektense, bugün yenen hurmaların yarın öbür gün nereleri tırmalayacağını anlattılar. Hep.
3'üncü sayfalara "tek sütun" olan dramları görmezden gelirsen, teker teker birikip, terör, sel, kriz, skandal, yağma, facia, katliam "manşet"leriyle patlar 1'inci sayfalarda... İş işten geçtikten sonra şaşakalıp, "N'oluyoruz?" diye meraklanm
Tarih: 01 Ekim 2009 00:38 Ekleyen: Beğenme: 0
meşrutiyet caddesine bulunan çayyolu ve eryaman otobüs duraklarında oluşan yolcu kuyrukları artık hem birbirine karışıyor hemde mesai saatllerinin bitiminde hergün tatsızlıklar ortaya çıkarıyor .
Mümkünse ya eryaman güzergahına yada çayyolu güzergahına gidecek otobüslerin birinin durağını konak çarşısı - OLgunlar önüne taşınmasını ...
Tarih: 01 Ekim 2009 00:34 Ekleyen: Beğenme: 0
FORUM AVM
Ben etlik-ayvalık da oturuyor ve FORUM AVM. çatısı altındaki bir mağazada pazarlama mühendisi olarak çalışıyorken Gordion AVM de faaliyet gösteren bir mağazadan aldığım teklif üzerine yönetici olarak çalışmaya başladım .
FORUM da çalışırken EGO ya ait otobüs duraklarının ilk [ son ] hareket noktası ;
FORUM AVM . açıldıktan hemen sonra alelacele FORUM un çıkış kapısının karşısına nakil edildi . Halk otobüslerinin durağı ise yerinde kaldı.
________________________________________
Uzman Görüşü :
Bu nedenle memlekete binbir nazla gelen yabancı sermayeye farklı farklı davranmayıp FORUM un müşterilerine sağlanan imtiyazın aynısını Gordion un müşterilerinede gösterilip ;
ilk etapta çınar - koru hattının hareket noktasını aynen ovalıda olduğu gibi ; tiyatronun karşısına taşımalı bununla birlikte metroyuda yabancı sermayeyi ve istanbul esnafını ankaradan gücendirip kaçırmamak için hemen çayyolu metrosunu bitirmeli ve gordiona sel gibi müşteri gelmesini sağlaMalıdır .. .
Tarih: 01 Ekim 2009 00:33 Ekleyen: Beğenme: 0