-
engin bey atık ilaçlar için toplama kampanyası mesajını okudum.Atık piller içinde çayyoluna belli noktalara konteynırlar konulmasını istiyoruz.Ayrıca yıkanmış iç çamaşırları balkkona asmak ve aşağıdaki komşunun balkonuna sarkıtmak mandallamak ayıp olmuyor.
artık ipini koparan çayyoluna gelmekde.
Tarih: 26 Şubat 2010 02:53 Ekleyen: Beğenme: 0
-
arkadaşlar bugün ankara da yerel - yöresel bir radyoda dinlemiş ve duymuş olmalısınız. yenimah. niçin gitsinde gölbaşı ilçesinde hayvan barınağı inşa etmeye kalksın değilmi???Akıl var mantık var. Yeni mah. arsası mı kalmadı, yoksa bu arkadaşlar gölbaşınında yenimahalleyemi bağlı olduğunu düşünüyolar.
Tarih: 26 Şubat 2010 02:53 Ekleyen: Beğenme: 0
-
Islıkcı ...
Hey Çayyolu !!!!!!!!!!!!!! !!!! !!!!!!!!!!
Yaşamkent , Konutkent , GORDYON , Ümitköy ve Angora ve BİLKENT çıkışlarından Eskişehir yoluna girip sol şeritte seyredmelerine rağmen
hız yapmayan yapamayan sürücülere sesleniyorum !!!!
SOL ŞERİTTE BU KADAR DA YAVAŞ
GİDİLMEZ Kİ !!!!!!!!!!!!!!!!!!
Tarih: 26 Şubat 2010 02:51 Ekleyen: Beğenme: 0
-
hiç bölesinide şimdiye kadar görmemiştim.Sarhoşmuydun
be adam 06 BA ..04 plakalı aracın sürücüsü ,,,
aracını konu 2 çarşısının arka yüzüne bakan işlek yolun ortasındaki göbeğe park etmişsin.
Sakın itiraz etme ceple aracının resmini bile çektim
Tarih: 26 Şubat 2010 02:50 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ÇOCUKLUĞUMUZDA. ..
Bizim çocukluğumda annelerimiz çalışmazdı.
Okuldan eve geldiğimde boynumdaki anahtarla kapıyı hiç açmadım.
Hatta Babamın bile anahtarı yoktu. Annem evimizin bir parçası gibiydi, hep evdeydi.
Her yere birlikte giderdik, zaten öyle çok da gidilecek bir yer yoktu ki.....
En büyük eğlencemiz sokaklarda oynamaktı.
Sokakta oynamak diye bir kavram vardı yani.
Cafelerde, alış veriş merkezlerinde buluşmazdık.
Okula arkadaşlarımızla gider, birlikte çıkar, oynaya, zıplaya yürüyerek gelirdik.
Servis falan yoktu. Ayakkabılarımız eskirdi.
Hatta öyle olurdu ki; çantalarımızı kaldırımlara
koyar oyuna bile dalardık.
Annelerimiz bu durumu bildiklerinden kardeşlerimizle bizlere ekmek arası bir şeyler hazırlar gönderirdi.
Mahallemizdeki teyzeler Annemiz gibiydi.
Susayınca girer evlerine su içerdik.
Ya da pencereden bize bir sürahi bir bardak uzatırlar, hepimiz aynı bardaktan kana kana içerdik.
Kısacası evine gidip gelen (...ki;sadece çişi gelen giderdi evine) elinde mutlaka yiyecekle dönerdi.
Anneleri o arada çocuğuna verdiği şeyden bizlere de
gönderirdi.Bu bazen bir kurabiye, bazen bir meyve, bazen de meyve kurusu olurdu.Cebimizde harçlığımız olduğunda düşmesin diye çıkarır çantamızın üstüne koyar oyun bitince geri alırdık.Çok garip ama kimse almazdı. Sokaklarımız evimiz kadar güvenli idi. Düşünce kaldırırlar, kavga edince barıştırırlardı bizi...Polisler gelmezdi kavgalarımıza, zabıtlar tutulmazdı.Sonra kavgalarımızda öyle ustura, falçata ile olmaz, onlar nedir bilmezdik bile, asla kanla falan da bitmezdi, en fazla saçlarımızdan çeker, hayvan adları sayar
Tarih: 25 Şubat 2010 01:27 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ÇOCUKLUĞUMUZ (2)
Ben bizim çocukluğumuzu çok özledim.
Sokaklarımız ruhsuzlaştı sanki. Komşumu tanımıyorum ama evinin camında, temizliğe gelen kadını haftada bir görür kolay gelsin der konuşurum.
Onun dışında orada kim oturur hiç bilmem.
Evimizi kendimiz temizlerdik, kapı silmece ; bilmem kaç kuruş hepimizin elinde bez parçası güle oynaya bitirirdik işleri.
Evlerimiz var, içinde yaşayan yok. Parklarımız var,
içinde oynayan çocuk yok.
Ama her yıl sökülüp yenilenen kaldırımlar, lüks
binalar, ışıl ışıl vitrinler, girip çıkan yapay insanlar...
Ruh yok, buz gibi buz, bu biz değiliz..
Tahta iskemlelerimizde oturan yaşlılarımız,
onlara dede, nene diye hatırını soran çocuklarımız yok oldu.
Tarih: 25 Şubat 2010 01:27 Ekleyen: Beğenme: 0
-
ÇOCUKLUĞUMUZ (3)
Ben kapılarında ' vale ' lerin, ' bady '
lerin beklediği yerlerden hep korkmuş çekinmişimdir.
Kapısını çarparak örtüyor diye çocuğuna kızıp,
taksidini bitiremediği arabanın anahtarını, hiç tanımadığı birine vermek ters gelir bana.
Benim değildir bu kültür. Ne ruhuma, ne kültürüme ne de cüzdanıma hitap eder.
Nedir bunlar?
Reklamlarla desteklenen beyni, ruhu ele geçirilmiş
insanlar olduk.
Birbirimize yabancı, yalnızlıklarımızla yaşar olduk.
İyi de neden böyle olduk ?
Biz mi istemiştik? Yoksa birileri mi böyle istedi?..
'Her toplum hakettiği gibi yönetilir'' derler ya, hakettiği gibi de yaşar diyelim mi ?
MEHMET GÜRER
Tarih: 25 Şubat 2010 01:27 Ekleyen: Beğenme: 0
-
BU siteye okuyanların dikkatine ...
Arkadaşlar hadi başka semrlerde olsa bir bakıma anlaşılabilir ,belki kabulde görebilir ama hersabah her sabah sanıyorum uyku mahmurluğundan olsa gerek çayyolu belediye otobüslerinde sergilenen BU davranış bozuklukları bölgemizin insanına hiç ama hiç yakışmıyor ...
Ancak konu eğitimli insanlar için hemen anlaşılacak kadar çok basit ...
Şöyle ki : Sabahleyin duraklarımıza takılı bulunan EGO.
zaman çizelgelerinde görünen ek seferlere ait otobüsler sıklıkla gelmemekte ...
Ama bunun sorumlusu ,biz yolcuları eskişehir yolunun o kargaşa trafiğinde bizi şehre kadar sağsalim götürmekle yükümlü kaptanlar değil !!!
BU nedenle ;
BU görevlilere otobüse her binen yolcunun
bir bakıma canını teslim ettiği bir görevliye
aslında ifade etmesi gereken İYİ SABAHLAR merhabası yerine daha kapının merdivenlerinde tartışmaya başlayıp hakaret boyutunda sert münakaşalara girerse
buna sebeb olanlar istemedende olsa
otobüsün içindeki diğer yolcuların hayatlarını da
sinirden tirtir titreye anayola çıkan kaptanlar vasıtası ile
atmıyormu??
ÇAYYOLUNA UYGULANAN BU AĞIR VE ÇİRKİN AMBARGO (EGO) DEVAM ETTİĞİ SÜRECE BU HAKSIZLIKLARI HOŞGÖRÜYLE KARŞILAMASAK BİLE
BU KONUDA ASLINDA HİÇ BİR YETKİSİ OLMAYAN BELEDİYE OTOBUSÜ ŞÖFÖRLERİYLE VE ULUDAĞ HAREKET NOKTASINDAKİ MEMURLARADA ÖZELLİKLE HAKSIZLIK ETMEMEYE DİKKAT ETMELİYİZ ...
ESAS SORUMLU ULUDAĞ NOKTA DEĞİL
1. BÖLGEDİR ...
Tarih: 25 Şubat 2010 01:23 Ekleyen: Beğenme: 0
-
çankaya çalıştığım işyerinin önündeki taksi durağı
16:oo 24:00 nöbetinde çalıştığım zaman personele yüzde elli indirim yapıyor.Karar aldılar.
Eşimle beraber işe gidip geliyoruz. Ücret bizim evin önüne kadar 45lira tutuyor.22.5 lira alıyorlar.Yinede
Kazanıyotuz .Bereket versin diyorlar.
Ümitköyden bizim eveyse 14lira ödemekteyiz.Artık gerisini siz düşünün.iyigünler
Taksi ücretleri düşürülsün
Tarih: 25 Şubat 2010 01:18 Ekleyen: Beğenme: 0
-
SANATÇI- İCRACI VEYA ÇALGICI VE ŞARKICI
Bir kavram kargaşası içindeyiz, herşeyde olduğu gibi sanat ve sanatçı konusunda da. Belki bilerek, ama nezaketen yanlış kullanmaktayız . Bunun nedenini geçmişimizde aradığımızda şarkıcı ve çalgıcı kelimelerinin daha küçük yaşlarda ,bizlere pek de matah bir şey olmadığı konusunda empoze edilmeye çalışılması. Konservatuara gitme talebimiz ''ŞARKICI MI OLACAKSIN''
Oyuncu olma isteğimiz ''Artiz mi olcan'' ,şiddet ve ikaz öneren cümlelerle önü kesilmiştir. Tanrının kişilere bağışladığı böyle ender ödüllerin, üzerimizde yüksek ve yüce emeller besleyen ailelerimiz tarafından önü kesilmiştir. Bunda yaşadığımız toplumun etkisi yadsınamaz.
Yukarıda saydığım engellemeler, bizleri şarkıcıya,
şarkıcı demekten çekinir hale getirmiştir.Oysa bu yeteneğin, tanrı tarafından bir ödül olarak kabul edilmesi
gerekmezmiydi? Yanlışı telafi edelim derken ,yeni bir yanlışa düştük. İcracı ile Sanatcı kavramı birbirine girdi.
Her yapılan iş sanat eseri olarak değerlendirilmeye başladı.Bir ürünün bir işin sanat eseri olması zaman,işidir. Yapılan her beste, resim heykel çalışması
sanat eseri adayı olabilir ama sanat olması için kendini ıspata, zamana direnmesi gerekir. Sanat anlık bir tüketim aracı değildir.Buna bağlı olarak sanatçı;ardında böyle zamana direnen, ölümsüz yapıtlar bırakan kişidir.
Sanatçı aynı zamanda çağının şahididir.
Nasıl sesi güzel olmayan şarkıcı olamazsa saydığım sebebler yüzünden hemen öyle sanatçı olunamaz. Keşke bilmeyenler ellerinin altındaki danışmanlara danışma zahmetinde bulunsalardı!
Tarih: 25 Şubat 2010 01:14 Ekleyen: Beğenme: 0